İyi Yıllar !


2009 benim için ciddi anlamda güzel geçti. 2010'un bundan daha da güzel olmasını dileyerek hepinizin yeni yılını kutlarım, bol sağlık, bol kahkaha, eh bi' miktar da para getirmesini dilerim :)

6 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

İyi ki Orada Değildim #4

sokrates te boş durmamış tarihteki ayar verme modasına uymuş ve bakın idam edilmek üzereyken karısının "seni nedensiz yere öldürüyorlar." sözlerine nasıl cevap vermiş:

"nedeni olsa daha mı iyi olurdu?"

****

-seni nedensiz yere öldürüyorlar.

+böühühüüühühühüühü

4 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

İyi ki Orada Değildim #3

napolyon'un esir olarak aldığı bir generale verdiği ayar vardır ki harikadır. general napolyon'u aşağılama amaçlı haykırır:

-siz para için savaşıyorsunuz biz ise şerefimiz için savaşıyoruz!!

napolyon cevaplar:

-doğru, herkes kendisinde olmayan şeyler için savaşır...

***

düşünüyordum da napolyon yerine ben giyseydim o afilli kıyafetleri. ne derdim acaba?

-siz para için savaşıyorsunuz biz ise şerefimiz için savaşıyoruz!!

littleiv cevaplar:

-ağzını burnunu kırarım lan senin. terbiyesiz. hayvan herif.

***

okul müdürü gibi çık çık çık.

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

İyi ki Orada Değildim #2

bir şemsiye tamircisi shakespeare'e yazdığı bir şiiri inceleyip tenkit etmesi için gönderir. şair inceler ve cevabını verir:
- dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın.

iyi ki ben orda değildim diyorum ben. ya shakespeare yerine bana gönderilseydi o şiir.

-ya abi ne bilim olmuş gibi ya. biraz daha çalışırsan neden olmasın yani. biz de anamızın karnından şair doğmadık sonuçta eheh. çalış çalış olur yani bence.

3 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

İyi ki Orada Değildim #1

selamlar sevgili okurlar. yeni bir yazı dizisine başlamam an meselesi. daha önce benzerleri yapılmış olabilir. hatta bir dönem yiğit özgür bir kaç karikatür çizmişti sanırım bununla ilgili. şöyle ki tarihteki efsanevi ayarlarda ayarı veren kişi yerine ben olsaydım nolurdu biraz hayal gücünü kullanarak eğlenceli bişeyler çıkabilir gibime geldi. hadi bakalım.

*genç bir yazar, yazdığı bir romanını neyzen tevfik'e getirerek onun fikrini sorar, neyzen, romanı beğenmedigini söyler. bunun üzerine genç yazar biraz gücenir ve aralarında şu diyalog cereyan eder.
-iyi de siz hiç roman yazmadınız ki...
+ben yumurtlamam ama yumurtanın taze ya da bayat olduğunu anlarım.

ben neyzen yerinde olsaydım nolurdu acaba:

-iyi de siz hiç roman yazmadınız ki...

+ah be abicim. şairim ben. ha şair ha yazar. olayın özünü biliceksin önce. gerisi geliyo zaten. olmamış diyorum işte. git biraz daha çalış öyle gel. siz kitap yazmadınız diyo hey allam.

8 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Taklım - Selçuk Yöntem'e Mektup

Sevgili Selçuk Yöntem;

Aşk-ı Memnu adlı enfes dizinin mal ama zengin karakteri ednan ziyagil'i büyük bir başarıyla canlandırıyorsunuz. paraysa para, karizmaysa karizma, mallıksa mallık her şey yerinde. ama o küçük kızın nihal'le aranızdaki hitap kelimesi nedir abicim.

TAKLIM !

Evet yanlış duymadınız. birbirlerine tatlım yerine taklım diyorlar. kocaman selçuk yöntem ya, karizmatik bir adam falan. şiir okuyor, sesi tok karizmatik. orta yaşlı kadınlar hastası. o ne diyor kızına. taklım. abi yakışmıyor ya. hadi nihal gerzek, tiineyc falan o bir derece kurtarıyor. ama sen selçuk abi. oldu mu hiç? kocaman ednan ziyagil ya. yediremiyorum kendime. taklım dans edelim falan diyor. valla deliricem.

10 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #27

*oh be geri dönüş. selamlar sevgili okurlar. yine bir vize haftası yine bir boş littleiv blog. ama bitti artık. geri döndüm hele hele. çalsın sazlar vursun davullar. (noluyo lan) özledim kısa kısa yazmayı. bi sürü not birikti telefonda, dökelim bakalım neler varmış.

*geçen gün söğütlüçeşme'de otobüs bekliyorum. orada minibüsler de duruyor. bir tanesinin ön camında 'birazdan sen de herkes gibi inip gideceksin' yazıyordu. bir minibüs şöförü için fazla mı melankolik ne?

*ntv'nin aslında nergis tv olduğunu düşününce biraz burkulmuyor mu için? benim burkuluyor valla.

*eskiden ilkokulda falan şey yapardık belki hatırlarsınız. silginin içine 0.5 0.7 falan uç sokardık pislik olsun diye. defterini silmek isteyen insan birden karalandığını görünce minik bir şok geçirirdi. o zamanlar eğlenceli şeylerdi hep bunlar.

*nezle ile grip'in farkını bilen var mı? ben şahsen bilemiyorum. ama bence grip daha bir bizden daha bir halk. yani gribe cefakar memurum yakalanırken, nezleye daha bir patronsal insanlar yakalanıyor bana göre. aralarındaki fark bu.

*nüfus kağıtları küçülsün istiyorum. cüzdanlara sığsın istiyorum. bu işle kim ilgileniyorsa bir el atsın. canımı sıkmayın.

*burger king'in esra-ceyda kardeşleri oynattığı 'bütün dünya anladı' temalı reklamın bariz şekilde 'bakın bu salaklar bile anladı, siz mi anlamıycaksınız?' şeklinde bir mantık söz konusu değil mi? bana öyle geliyor.

*riçi riç ne piçti ya. (evet sırf kafiye için yazdım)

*yalan değil ama riçi riç'in evinde mcdonalds vardı. şerefsiz. geçme lan bizim mahalleden. kırırım.

*balçiçek pamir'in ismini çok seviyorum. bence pek çok şey anlatıyor bize.

*msn var biliyoruz hepimiz. bence okunuşu em en en (evet yanlış yazmışım rezil olmuşum. em es en işte be :) ). ama bir grup insan meğseğneğ diye okuyor. hep garip olaylar bunlar.

*bence dünyanın en korkunç şeyi bülent ersoy'la evlenmektir. bunu pek çok platformda tartışabilirim.

*beni arayıp direktoman 'alo kiminle görüşüyorum?' diyen biri olunca gerizekalı deyip kapatıyorum. salağa bak hem kendisi arıyor hem de kiminle görüşüyormuş.

*aha noluyo. star parlament sinema kuşağı müziği çaldı. çocukluğuma döndüm ya.

*hemen arkasından çılgın dersane kampta çıktı. insan üzülmüyor değil.

*cidden kısa kısa oldu bu sefer. haydi görüşürüz.

11 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Yurtta Yaşamak-1


Selamlar sevgili arkadaşlar (adeta öğretmen girişi). nassınız bakalım. beni soracak olursanız (ilkokul 3 mektup girişi) ben iyiyim. giriş içinde bıraktın blogu a littleiv diyenleri tüylerim ürpererek hissediyorum. bu yazının konusu yurt yaşantısı. trt 2'deki bi yerleri tanıtan program abisinde döndüm resmen. bakalım neler yazıcam. belki bir kaç parça olabilir yazı. yurt dediğin şey bitmez çünkü. her günü ayrı yazı konusu olur. öyle civcivli bir ortam. civciv derken hep erkek ha yanlış olmasın. bildiğin apışarası kokuyo mütemadiyen. şuraya bak daha paragraf açmadan nasıl anlatma şevkiyle dolup taştım. bu arada adımın şevki olmasını istemezdim (nolur biri beni durdursun eheh).

şimdi yurt dediğimiz ortam genelde erkeklerden oluşan bir yapı oluyor. öyle amerikan filmlerinde gördüğünüz gibi kızlı erkekli alt üstlü ranzalı bir ortam yok. sizi yemişler hep. bildiğin 400 erkek bir yerde yaşıyor. tabii buna ne kadar yaşamak denirse. söz konusu ortamda genelde 4 duruma göre 6 8 10 kişi bir odada kalabiliyor. ranza dediğimiz olay yurtların demirbaşları arasında. bazı yurtlarda odada priz bulunmuyor. elekrtiği sizin bulmanızı istiyorlar. böylece zor hayat koşullarına erkenden alıştırmaya başlıyorlar sizi eheh. allahtan şu anda kaldığım yurtta priz var da laptopu falan şarj edebiliyorum. ama ilk yurtta yoktu. koridordan 30 metrelik uzatma ile elektrik alıyorduk. şartlar gözünde canlandı sanırım. tuvalet banyo ortak oluyor genelde ama duyduğum üzere bir yurtta hamam varmış. düşünmek bile istemiyorum. kaldığım yurtlarda hep temizdi bu alanlar. bu sevindirici bir şey benim için.

yemekhaneler genelde kötü yemek çıkartıyor bu da sizi yakın yerlerdeki bilimum mc donalds, burger king, pizza hut vb. mekanlara sevkediyor. para gürül gürül dışarı akıyor yani. odalarda uyumak bir dert çünkü biri yatarken diğer kişinin yatmaması durumunda ışık ses gürültü gibi etkenler uykunuzun içine edebiliyor. toplu yaşama alışmak böyle bişey sanırım (allam askerde nasıl olucak aceba).

ilk kısmı bu kadarla tutayım yakın bir zamanda ikinci yurt tanıtımı kısmı ile karşınızda olucam. zor şey be yurtta kalmak.

6 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #26

*selamlar sevgili okurlar. neyaptınız bakalım haftasonu. ben feci eğlendim valla. taksimde fasıllar mı dersin, çok kral kahvaltılar mı dersin, oyunlar mı dersin, dolu dolu hatta dopusdolu bir haftasonuydu. çoh eylendim yani. neyse bişeyler yazıyım gülelim eğlenelim istiyorum, tek amacım bu benim. fazla bişey beklemeyin. yani burayı okuyup milyarlar kazanmayı bekleyenleriniz varsa baştan söyliyim yok öyle bişey. maksimum biraz gülüp endorfin salgılarız o kadar.

*barbaros bulvarından zincirlikuyuya giderken atv/sabah'ın orada bir tünel var. eğer otobüsle hızlı bir şekilde geçerseniz süper sallanıyorsunuz , çok güzel hoplatıyor. inanılmaz eğlenceli. evet hoplatılmaktan zevk alan bir insanım ve kendimden an itibaiyle tiksiniyorum.

*sevgiliyle izlenen ilk maçta 3-0 yenilmek falan. üzücü şeyler hep bunlar.

*müzik dersi vardı ilkokulda lisede. ne pisti ya. ilkokulda blok flüt çaldırırlardı sabilere. temel eğitim falan zaten yok. direk flütü ele ver ondan sonra gelsin gece boyu bitmeyen iğrenç tiz flüt sesleri. sağ el mi yukarıda sol el mi. notları görünce anlamayıp müzik kitabına notların altına minik minik yazmalar. aman ya ne kötüydü. büyük tramva çocuklara. bir de tükürük içinde kalırdı o flüt. flütün götünü çıkartıp birbirimize su sıçrattığımızı hatırlatım. zor günlerdi.

*sıçratmak dedim de aklıma takıldı uzun süredir de merak ediyorum. bu sıçmak fiili ayıp mı değil mi? ben çok merak ediyorum bunu. eğer ayıpsa s.çmak şeklinde yazıcam. ama sanki bana çok da ayıpmış gibi gelmiyor. yani ne bileyim sonuçta doğal bir ihtiyaç. hep kararsız kalıyorum bu konuda. büyük geriliyorum. ortak bir karar verip hep birlikte aynı şeyi uygulayalım. sonra arkamdan 'hii sıçmak demiş pis tirbiyesiz' falan derseniz üzülürüm.

*bazen görüyorum çevremde. otobüste falan bağıra bağıra füturusuzca telefonlar konuşan insanlar oluyor. özeniyorum ya. ben otobüste bırak bağıra bağıra konuşmayı karşımdakini duyamıyorum bile. kendimde 'hmm anldm cnm. tmm cnm hı hı' şeklinde bilimum sessizlikte konuşuyorum.

*ajda pekkan'ın şarkısı var şimdi size ondan bahsetmek istiyorum. şarkı şöyle başlıyor.

kalem yazar tükenir
kader yazar tükenmez

evet gerçekten çok güzel iki dize. anlamlı hoş falan. sonra diyor ki ajda ablamız.

tükenmesin sevgimiz

yine güzel. sonuna geldik vurucu bişey bekliyoruz.

aynen öyle. aynen öyle.

ajda bu ne şimdi. oldu mu yani. aynen öyle diyerek nasıl bir geçiştirmedir. sen ki yılların hatta yüzyılların sanatçısısın. yakışıyor mu? geçiştirmiş resmen. hee aynen abicim ayyynen diyen bir mahmut abiden ne farkın kaldı allasen.

*bir kaç dakika önce arkadaşım benden boş a4 uzatmamı isterken 'aga şurdan bi beyaz boşluk uzatır mısın?' dedi. beyaz boşluk ne ola ki?

*haydi görüşürüz dostlar. sevgilerle.

10 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa değil

*eheh şaşırdığız di mi kısa kısa sanıyodunuz. yine böyle kısa kısa şeyler yazıcam ama o formatta değil bu sefer. aklıma geleni falan filan.

*az evvel neşeli hayat filminden çıktım. yılmaz erdoğan filmi. çok hoşuma gitti. abartı hiçbir şey olmadan tüm duygular bu kadar güzel ve yalın yansıtılabilir. mutluluk, eğlence, burukluk. çok hoşuma gitti benim. yılmaz erdoğan'ın süper konuşma şekli, naifliği, mimikleri gerçekten çok güzel. ben gittim siz de gidin.

*yarın çok güzel şeyler olucak hissediyorum. fazla belirtmiycem. eğlenicem bence.

*aşk-ı memnu'yu izliyorum ben. evet. baya baya takip falan ediyorum kaçırınca öğreniyorum nooldunu.

*ekşi sözlük'de ne siyaset ne din tartışmalarına girmeden sadece eğlencelik ve spor ile ilgili yazılar yazıyorum ve bu yüzden eleştirildiğim oluyor. gerçi düşündüğüm fikirlerin arkasında duruyorum geneldeama yine de inceden liboş muamelesi görmüyo değilim. halbuki alakası yok.

*istanbul'da sinemaya gitmek gereksiz pahalı. geçen sene gnçtrkcll vardı 4 liraya falan izliyorduk. bu sene yok. 10 lira heryerde. e geçen sene 4 lira verince 10 lira fazla geliyor insana. daha da gidicek bi sürü film var. napıcam bilmiyorum. öğrencilik zor be.

*sevgiliyle taksim'de yürümek çok güzel bişey o kadar diyim.

*pes ve football manager oynamaktan aşırı zevk alıyorum. ne içkim ne sigaram ne kumarım var. tek kötü alışkanlığım bu oyunlar. o kadar da olsun beya.

*beya mı? ahaha evet trakyalıyım.

*ben bu yazı stilini de sevdim ya. arada attırırım 3 5 bişey.

*sevgiliyle bi mekanda koltukta oturma da çok güzel

*sevgiliyle yapılan her şey çok güzel ben az evvel onu farkettim.

*sırasıyla yıldızsözlük, uludağsözlük, itüsözlük ve ekşisözlük. elimden geçmeyen sözlük kalmadı be. ama okulumun sözlüğü ben de ayrı bir yer taşıyor. buradan bitmiş de olsa yıldızsözlüğe selam yolluyorum eheh.

*yazmayı çok seviyorum ben. umarım bir gün böyle gazete dergi falan gibi bir yerde yazarım.

*haydi görüşürüz yine.

6 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #25

*merhabalar gönül dostları. böyle girsem ya bloga. samimiyetsiz gibi. siz gelmeseydiniz ben sizin bloglarınıza gelicektim valla falan desem. nasıl gidiyo işler güçler. hep aynı dediğinizi duyar gibiyim. e o halde ne bekliyoruz haydi başlayalım. (çok neşeli trt 2 programı sunucusu gibi oldum yeminle)

*şöyle bir huyum var. örneğin birine çağrı atmam gerekiyo. ne bilim kontorüm azdır falan, insanlık hali hep olucak şeyler bunlar. neyse ne diyordum. heh, çağrı. çağrıyı attıktan sonra, normal olarak bu kişinin beni geri araması gerekiyor ya. işte ben bu anlarda feci geriliyorum. telefonu kullanamamamamanını mamını maykrofonşov. evet ne diyordum kullanamamaya başlıyorum. yani o karşımdaki kişi her an arayacakmışta ben de yanlışlıkla kapatmaya basacakmışım gibi. ne bilim ben bazen böyle ikilemlerde kalıyorum.

*çağrı attıktan sonraki o telefonu kullanamama sürem uzarsa da bende bir sıkılganlık başgösteriyor. böyle bir kıpır kıpır kıpırdanıyorum. durduğum yerde duramama hali.

*telefonla ilgili bir diğer tedirginliğim ise şu şekilde. mesela birini arıyorum. e hep çağrı atıcak halim yok. arada kontorüm falan oluyor. 'dur lan bu sefer de ben arıyayım' diyorum. içimden öyle geliyor o an. neyse. getiriyorum ismini telefonumun ekranına basıyorum yeşil tuşa. o anda aradığım kişi şu anda telefonunu görmüyor oluyor ya. işte o anda kahır bela diyesim geliyor hep. çaldırıyorum çaldırıyorum açan yok. o anda kapatsam, karşı taraf ekranında '1 cevapsız arama' şeysini görücek. bir bakıcak littleiv. dicek ya bu herif te dicek nasıl beleşçi bir insan dicek. yapıcak ben biliyorum. heh işte sırf bu olmasın diye hemen kapatıp bir kez daha arıyorum. gören desin ki 'aa litleiv beni 2 kez aramış (çaldırmamış) hemen geri döneyim'. böyle de psikopathuylarım yok değil.

*gerginliklerde başladık devam edelim. eğer ki ben birisiyle öpüşüceksem, normal bildiğin yanaktan, önce ne taraftan öpeceğim konusunda fena şekilde sıkılıyorum. yani acaba önce sağ yanağa mı hamle yapsam yohusa sol yanağa mı hamle yapsam bilemiyorum. eğer ki sağ yanağa hamle yaparsam karşımdaki de benim sağ yanağıma hamle yaparsa ikimizde sağ tarafa doğru gidiyoruz ve iğrenç bir sahne yaşanıyor. çok üzüyor bunlar beni. ömrümden ömür gidiyor hep. varsa bunun bir görgü kuralı, bir bilen nolur bana da söylesin.

*yakası kalkık tişört diye bişey var. daha doğrusu tişörtün yakasını kaldırmak diye bişey var yani kendiliğinden kalkık yakalı tişört satmıyolar. neyse efendim bu şekilde tişört giyen birini gödüğümde feci özeniyorum. çünkü çok hoş duruyor bu atraksiyon. hayır yanlış anlamayın giyen erkeğe hoş demedim, yani ben de yapsam bende de güzel durur mu acaba fikri beliriyor kafada. ancak işleme koyulunca gerek çevedeki pis arkadaşların geçtiği dalgalar gerek tişörtün dandikliği tüm karizmayı yerle yeksan ediyor. yerle yeksan'ı kullandığım için sevineyim mi yoksa yakası kalkık tişört giyemediğim için üzüleyim mi bilemedim. çeşitli duyguları aynı anda yaşıyorum şu an.

*pantolon telefonluğu diye bişey var. böyle kemere monte ediliyor. genelde 45 yaş üstü amcalar ve din kültürü ve ahlak bilgisi hocaları tarafından rağbet görmekte. nasıl ugg tikilerde modaysa bu pantolon telefonluğu da o amcalar için moda.

*saç ektirmek denilen bir olay var. keller için mucize çözüm adı altında bir eksiklerini gizleme, ne bileyim bir daha yakışıklı görünme çabası. halbuki sırf saçla olan bişey değil ki. kaldı ki kelden hoşlananan kadınlara yönelseler daha çok işlerine yarar. neyse. bu abilerin saç ekiminden önce ve sonra şeklinde iki fotoğrafını çekiyorlar genelde. işte saç ekiminden önce mutsuz üzgün ve kel, sonra ise hayattan zevk alan, saçlı ve mutlu kişiler oluyorlar. şimdi bu abilerden birini görüyoruz.


evet gördüğümüz üzere, ilk fotoğrafta kelliğinden utanan, başını yerden kaldırmayan adeta bu hayattan çekip gitmek isteyen bir insanı görüyoruz. ancak ikinci fotoğrafta bambaşka bir insan. 32 diş ile gülüyor. gamzeler falan oluşmuş. adeta tüm dünya onun. işte bir saç neleri değiştiriyor görüyoruz.

*görüşürüz yine bir blog sayfasında ya da bir sonbahar yaprağında..kim bilir.. (romantik gibi)

10 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

sabahlamak çok pis bişeymiş

selamlar sevgili okur. biliyorum bana çok kızgınsın. evet yazmadım falan. ama bi sor niye. ben şimdi mezun oluyorum ya, bitirme projesi falan feci kasıyormuş ya insanı. sen git deliler gibi ingilizceden türkçe'ye makale çevir. gece 4'e kadar 120 sayfaya yakın power point slaytı hazırla. sonra sunumdan önceki gün hocanın asistanına gidip sunumun bambaşka bir şey olacağını öğrenip sunumdan önce o slaytı tamamen baştan hazırla üstelik akşam 9'dan sabah 5'e kadar. ben hiç hayatımda bu kadar kötü olduğumu hatırlamıyorum ya. 9 saat sürekli çalışıp sabah 5'te yatıp 2 saat sonra kalkıp okula gittim. ama nasıl gidiş. otobüste bayılıyordum bi ara.

nese okula gittim. ölücem sanırım. kanım çekiliyo, midem içerde takla atıyo, üşüyorum, titriyorum, açım. iğrenç bir hal yani. bir de derse girdim korozyon diye. hocam ben orada eriyorum ne metal erimesi!

neyse ders bitti gidip bir kahve, tost ve çikolata aldım. yedim az kendime geldim. sunum için konu paylaşıyoruz sunuma 15 dakika kala! düşün saçmalığı düşün. tabii sunum vakti geldi. ilk grubun ilk anlatıcak kişisi benim ve üstelik bi bok bilmiyorum. iğrenç bir durum. neyse ııııı'laya ııııı'layasaçmalaya saçmalaya bişeyler anlattım. ağzım kurudu daha 2 dakikada. ama allahtan en güzel sunum bizimdi. belki anlatamamış olabiliriz ama içi doluydu yani. nese bitti gitti. yurda gittim bir uyudum. 14 saat falan. insan uykusuzken ölebilirmiş ben onu anladım bu hafta. bir de bitirme projesi çok zor bişeymiş onu da anladım.

sonuç olarak bloga falan da yazamadım. ama yazıcam, en kötü wordde laptopa kaydedip internet olan yerde size ulaştırıcam. o kadar izleyici varken bunu yapamam. ne bileyim belki bir kaç kişi okuyup gülüyordur falan (amma duygusal oldu lan sonu ehehele). hadi en yakın zamanda görüşmek üzere tekrar.

9 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Bayram Manzaraları

Selamlar sevgili okuyucular. dünyanın en klasik başlığını da attığımıza göre başlayabiliriz. çoğul konuşmama rağmen bildiğin tek kişiyim ben. yani bu postların size ulaşmasında çok büyük bir ekip rol oynuyor falan demek isterdim ama yok öyle bişey. ben yazıyorum, ben düşünüyorum, ben fotraf buluyorum (ki konuyla alakalı ilk kelimeyi google görsellere yazıp karşıma çıkanı buraya koyuyorum).

evet bildiğiniz üzre kurban bayramındayız. artık bayramda 2.günü de geride bıraktığımız şu saatlerde türlü kurbanlar kesildi, etler dağıtıldı ne bileyim misafirliklere gidildi, baklavalar hüpletildi. biraz bayramla ilgili enteresanlıklardan bahsedeyim dedim hazır laf açılmışken.

bayram öncesi fw:fw:fw: domuz gribi!!! çok önemli. sakın öpüşmeyin bayramda, temalı mailler ortamda dolaşırken herkes kendi kendine 'olm bu bayram herkese uzaktan iyi bayramlar derim ne öperim ne tokalaşırım en temizi' şeklinde telkinlerde bulunsa da gerek bayramın o sıcaklığı(?) gerek örf ve adetlerimize olan uygunsuzluğu sebebiyle her gördüğümüzü şapır şupur öpmekteyiz. tabii misafirliklerin en önemli topici de domuz gribi olmakta. bugün 16 yaşındaki kardeşimle bir teyze gribin mutasyona uğrayıp uğramadığı konusunda tartışırken görünce vay anasını dedim istemsiz olarak.

bu bayram öpüşmelerinde bir amca vardır genelde bilirsiniz kendisini. bu amca sülalenin az bilinen bir kolundan olaya dahil olmuştur. yaşlıca gibi ve çok sigara içen bir insandır kendisi. böyle bayramlaşma sırasında siz elinizi uzatıp yalandan öpmek isterken, iki koluyla size sarılıp yanaklarınıza vakumlarcasına öper. yapıcak bişey yoktur artık. her sene iki kez belirir, öper ve gider.

bu sene yine burdaydı..öptü..gitti..

4 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

İyi Bayramlar

Kurban Bayramınız kutlar güzel günler dilerim.

5 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Bir Bayram Yolculuğu

yok bu değildi benim otobüs

merhaba sevgili blog okuyucularım. öncelikle hepinizin arifesini kutlarım. ya da arefesini tam emin değilim. yarın da büyük bir post ile bayramınızı kutlayacağım. hayır koyun postu değil blog postu (espride levent kırca eşiği).

evet ne diyorduk bayram geldi yine akrabaların yanı bize gözüktü. eve döndüm bugün otogardan. ama ne dönüş. olaylar silsilesi resmen. dur anlatıyım hemen otur bi çay iç.

otogara yaklaşık bir saat öncesinde gitmek zorunda kaldım. bunun sebebi sağolsun metro firmasının enfes servisçilik anlayışı. saat 4'te otobüsüm varken saat 2'de servise binip 3'te otogardaydım ve tam 1 saat orda bekledim. neyse ki sıkılmadım. çünkü otogarda olay bitmez dostum. asla.

öncelikle bir adet uykusuz bir adet fotomaç ve bir adet biskremimi alıp metronun yazıhanesine geri döndüm. devasa yeşil bavulum ve ben sığınacak bir köşe arıyorduk ki dinlenme salonu tabelasını görüp üst kata çıktım. oh mis gibi sandalye geniş geniş oturdum. çayımı da söyledim biskremin yanına uykusuzumu okumaya başladım. derken birden alt kattan değişik sesler gelmeye başladı. bağırış çağırış küfür kıyamet derken sanıyorum bir adamı tekme tokat dışarı attılar. 'aha olay var' deyip aşağı inecektim ama dev bavulumu taşımak zor geldi vazgeçtim.

sonra birden benim de dahil olduğum yolcu grubunun otobüse binmesi gerektiği bir abi tarafından çılgıncasına bağırıldı. ahanda diyerekten apar topar aşağı inmeye başladım. tam o sırada 'sen kime şerefsiz diyosun lan' diyen bir genç bir yolcuyu tutup 'gel lan ne diyosan burda de' diyerek kek ve kolaların olduğu kısma soktu. arkasından da pek çok şöför ve muavin. tam anlamıyla dağbaşından görüntülerdi resmen. ben de aynen tırıs tırıs pardın pardın diye diye otobüsüme doğru yol aldım. beladan uzak duran bir yapım var. sonra milletin hop ayıp oluyo dağbaşı mı burası demesine bir 'evet yaa ayıp ama' falan diyerek bi yancı oldum ama sonra bavulumu bagaja koymak için aralarından ayrıldım.

yolculukta 2 katlı otobüste koltuk arkası ekranda film izledikten sonra sıla dinleyip masa tenisi de oynadığımı belirtmek isterim. bildiğin dokunmatik ekran koymuşlar ağzım açık kaldı. metro firmasının da ortası yok anasını sattim. 6 saatlik çanakkale yolculuğundan sadece su ikram ederler. 2 saatlik yere giderken çift katlı dokunmatik ekranlı otobüs verirler. ne biçim iş bu ya.

sonuç olarak evdeyim. bayram kutlıycaz aileyle. yakında yine buralarda olacağım. şimdilik baybay.

4 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

VS-1: yeşil zeytin-siyah zeytin


öyle bir karşılaştırma şeysi başlatıyım dedim. belki bir bölümde biter belki de nesilden nesile uzanacak bir yazı dizisi olur. kimbilir. halihazırda daha önce pek çok örnekleri yapılmış olsa da daha bir bana göre daha bir bana özgü olacağına söz veriyorum. ilk bölümde de yeşil zeytin siyah zeytin karşılaştırması ile başlıycam.

1-siyah zeytin memursa yeşil zeytin özel şirkette personel müdürüdür.

2-siyah zeytin sobalı evse, yeşil zeytin doğalgazlı evdir.

3-siyah zeytin bim'se, yeşil zeytin migros'tur.

4-siyah zeytin gülgün feyman ise, yeşil zeytin burcu esmersoy'dur.

5-siyah zeytin tabure ise, yeşil zeytin 1 lirayla çalışan masaj koltuğudur.

6-siyah zeytin ticaret lisesiyse, yeşil zeytin kolejdir.

7-siyah zeytin trt ise, yeşil zeytin goldmax 2'dir.

4 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Valla Olm Ya

bugün yazdığım kısa kısa 24'te bir adet şey yazdım yaklaşık saat 14.30 sularında. şöyle bişey:
''iki kızın birbirine bebeğim demesinden daha kötü bişey varsa o da iki erkeğin birbirine bebeğim demesidir. çok korkunç ama. yani tüm korku filmleri haltetmiş. burada birkaç korku filmi ismi vermek isterdim ama sanırım ben hiç korku filmi izlememişim ya. şimdi onu farkettim. dabbe vardı korku filmi diye gittim sonda adamla şeytan yumruk yumruğa dövüşüyodu. eheh komik lan.''

akabinde saat 16.00 sularında 1 gün gecikmiş uykusuzumu aldım bayiiden. işte yolda okuyamadım yurda dönerken okudum. alpay erdem'i açtım. okuyorum derken o da ne. tam olarak şöyle bişey yazmış alpay erdem:

'bir başka kızla 'topraam' diye konuşan kız'dan daha korkunç bi'şiy varsa , o da, bir başka erkekle 'topraam' diye konuşan kız'dır.

valla beynimden vurulmuşa döndüm. yazık be alpay. o kadar para pul çok güzel yazıyosun uykusuz 1.sayfa falan. stand-up gösterileri. ama noldu geldin benim yazdığımın benzerini yazdın. ne bileyim üzüldüm ya. ya da sevinsem mi bilemedim. ben bu kısa kısayı taa 3 gün önce telefonumun taslağına kaydetmiştim ya. ayıptır be.

oh rahatladım.

1 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #24

*piyüüüüüü kaç gün olmuş ya yazmayalı. beh beh beh. özlemişim buraları be sevgili okur. valla gurbetlik zor. yurtta internetin olmaması, vize haftamın bulunması ve bitirme projesi başlıca 3 etken. kendileri dilediğinizce küfür edebilirsiniz ben ediyorum çünkü.

*naber sevgili olur? eheh doyamadım ya naberlere. bi' daha diyim dedim. tamam oh rahatladım.

*iki kızın birbirine bebeğim demesinden daha kötü bişey varsa o da iki erkeğin birbirine bebeğim demesidir. çok korkunç ama. yani tüm korku filmleri haltetmiş. burada birkaç korku filmi ismi vermek isterdim ama sanırım ben hiç korku filmi izlememişim ya. şimdi onu farkettim. dabbe vardı korku filmi diye gittim sonda adamla şeytan yumruk yumruğa dövüşüyodu. eheh komik lan.

*ben korku filmine gidip 'hehe çok güldüm' diyen adamı sevmem. yani adam korkutmaya çalışıyo sen niye şimdi güldüm diyerek onu rencide ediyosun ki. ama şeytanla adam yumruk yumruğa diyorum ya. nasıl gülmiycen abi.

*kutsi'nin bir şarkısında 'sanane sanane sanane be' diye bir söz var. hangi kafa ile yazılmış bilemedim. be ne olm kutsi? yaş kaç lan?

*kutsi çok terleyen bir insan. en az bir ismail türüt kadar.

buram buram terlemiş kutsi

*geçen yazımda ülkücü smileyi bulmuştum. şimdi de tek kaş smileyi buldum.

l:)

bak bak gülüyor bi de.

*cibuti diye ülke var. ne bileyim buruk gibi biraz. yani,

-nerelisin?
+cibutiliyim abi.

bak doğal olarak abi diyor adam. neden? çünkü ezilmiş. cibuti cumhurbaşkanı olmak da kötü mesela. meclis bile yoktur. cbbm. cibuti büyük millet meclisi.

*bak bu hayatta en üzücü anlardan biri nedir biliyo musun? metroda açılmayacak olan kapının önünde inmek için beklemektir. çok kötü yani. hele bir de (hayır 'aylardan temmuz ise' falan demiycem, maksim gazinosu mu burası) arkanda sana güvenip bekleşen kıpır kıpır bir topluluk varsa o üzüntü katlanır.

*hayıflanmak eylemi ne güzel lan. cuk oturmuş resmen.

*haydi sevgili okur, bu kısa kısalık bu kadar. pek güzel olmamış olabilir ama unuttum yazı yazmayı ya. yakında yine buralarda olacağım.

6 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

gariban bir blogger: littleiv

selamlar sevgili okurlar. bayadır yazamadığımı farketmişsinizdir ya da belki tınlamamış bile olabilirsiniz onu bilemem. bir süredir yurtta internet olmadığından ve vizeler ile birlikte bitirme projesinin yoğunluğundan yazmaya fırsat bulamıyorum. kusuruma bakmayıp yazmaya geri döndüğümde beni tekrar aranıza alacağınıza söz verirseniz çok mutlu ayrılacağım buralardan. ben diyim sana haftaya cumartesi falan bişeyler yazarım. bana vizelerde bol şans dileyin. o önümdeki okul biticek o kadar. haydi baybay

9 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

10 Kasım

71 yıl olmuş kaybedeli. Hiç unutmadık, unutturmayacağız. Her 10 Kasım'da, 9'u 5 geçe inadına 1 dakika ayaktayız. Her şeye rağmen.

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

UGG

ugg botların nasıl yapıldığını sanıyordunuz?

avustralya yapımı UGG'yi bu yazımın konusu olarak almaya karar verdim az önce.

biliyorsunuz etrafta her 5 bayandan 3'ünün atında bu ayakkabılardan var (altında derken şey yani, heh anladın). son günlerin çığ gibi büyüyen modası olmuş durumda. şöyle minik bir araştırma yaptım (bi' kez cevahire bi' de aksaray yeraltı çarşısına gittim) iki farklı fiyat tarifesi uygulanıyor. orjinallerinde fiyat 595 lira iken, çakma dediğimiz modellerinde fiyat 60 liraya kadar düşebiliyor. e doğal olarak türkiye şartları düşünüldüğünde insanlar çakma olana yığılıyor. yani illa giyicem ben de büyük ugg ordusunun bir neferi olacağım diyosanız ya 595'i bayılıcaksınız ya da 60 liraya alıp herkesin sizin orjinal aldığınıza inanmasını bekliyeceksiniz. tabii bunu akbille otobüse binen bir insan olarak yaparsanız komik oluyor. hoş değil.

bir de olayın yakışma boyutu var. şimdi bu bot koyun ayağı gibi duruyor. genelde pantolon veya taytı bunun içine sokarak giyiyor 595 bayılanlar (ya da 60 mı demeliydim nıhahaha). şimdi ayakkabı zaten kalın. e bir de kalın bacaklıysan oluyor fil ayağı gibi. he çakma ayakkabı giyen bir fil olmak benim için sorun değil dersen sana dicek lafım yok.

15 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #23 (metrobüs special edition)

*merhabalar littleiv.blog severler. hemen kısa kısa'ya geçmek isteyenler olabilir aranızda onları kırmadan olaya başlayalım. ya düşünüyorum da bu yazı dizisinin ismi daha başka bişey olabilir miydi acaba? kısa kısa çok mı tırt oldu? ilk aklıma geleni koyduğum için biraz düz insan imajı vermiş olabilirim ama fena değil sanki, sevildi gibi.

*otobüste garip bir olayım var. mesela gün içinde hayvan gibi yorulmuşum, okulda beynim erimiş sulanmış, hatta gün içinde saatlerce ayakta beklemişim. metrobüs durağına geliyorum mesela. oturabilmek için 3 metrobüsün gitmesini bekliyorum falan. sonrakine binip istediğim yere oturuyorum. sonra iki dakika beklese yeni metrobüste oturucak olan bir orta yaşlı teyze geliyor ve önce gözlerini adeta beni delmek istercesine üzerime dikiyor. sonra da günümüz gençliğinin ne kadar terbiyesiz ve ahlaksız olduğundan bahsediyor. başkalarından onay alıyor, kamuoyu yoklaması yapıyorlar ne bileyim tüm otobüsü bana karşı kışkırtıyor, linçe davet gibi. ama ben ne yapıyorum hiiiiç sallamıyorum ve bu çok hoşuma gidiyor. garip bir zevk alıyorum.

*metrobüslerin durakta normalde nerede duracağı belli. insanlar da orada yoğunlaşıyor. önce binebilmek için. sen mesela geç gelmişsin. onların biraz yanına geliyorsun, yani kapı senin önüne açılmıycak. ama o da ne gelen metrobüs tak senin önünde durup açıyor kapıyı. işte o an dünyalar benim oluyor sanki. evet küçük bir dünyam var neolmuş.



*geçen önündeki metrobüsü sağlayan bir metrobüsün içindeydim. garip anlardı.

*şimdi otobüslerde ilk bininler oturuyor doğal olarak. ha bazıları da oturmuyor onları hala çözemedim ben. sonraki gelenler muavinin azarlamaları sonucunda arkaya ilerliyorlar. o sırada mesela ortadan biri iniyor. onun yerine de otobüse ortalarda binen biri oturuyor. e ne oldu? haksızlık oldu. işte bunu ortadan kaldırmak için binenlere bir numara verilsin. numarası en küçük olandan sırayla oturmaya başlansın. böylece hak yenmemiş olur. bu fikir ile nobel'e başvursam barış ödülünü obama'nın elinden alabilir miyim aceba? olmadı belediyeye verip bir kaç kuruş atsalar ona da varım lan. (küçük bir dünyam var demiştim)

*yeni metroya bineniniz vardır. 4.leventten atatürk otosanayiye giden. orası niye o kadar sessiz ya. konuşmak yasakmışçasına (evet yasakmışçasına, fıstıkçışahap). kimse konuşmuyo. biz bindiğimizde hayvancasına şakalar gülmeler falan utanıyoruz sonra. bak taksim-4levent metrosu öyle değil. yeni metro olduğu için mi acaba. çözemedim ben onu.

*fıstıkçışahap ne kadar tırt bir kelimedir ya. hayır yani sessiz harfleri bir arada toplayalım diye g.tünden kelime uydurmuş resmen birisi. biz de yıllardır 'ohaaa nesüper laa' diye geziniyoruz. olmamış ya. fıstıkçı tamam çok güzel. e şahap ne. ne bileyim ben sevmiyorum.

*adım şahap olsaydı, biraz asosyal olabilirdim. emin değilim tam.

*ama adım erdoğdu olsaydı insan içine çıkamazdım. anne babamı falakaya yatırırdım bütün gün. erdoğdu ne lan. (var valla böyle insan. normal yürüyor falan, yoklamaya imza atıyor)

*evet size metrobüsün arkasını çizicem şimdi.
------------
l l l l__l<-----işte o koltuk.
.......__l
.......__l

ahan da valla çizdim. heh bu en arka sağ köşe. orada böyle sıra gecesi şark köşesine benzer bir yer var. işte köşe şeklinde. orada böyle en köşedeki koltukta oturan insanın ayaklarını koymaya yeri yok ya. çok üzülüyorum (allah kahretmesin bu kadar dandik bişeyi anlatmak için ne organizasyon yaptım be)

ne derdim varmış be metrobüsle. eheh haydi görüşürüz.

15 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Kıvanç Timi #3

Kıvanç Tatlıtuğ'un mükemmel oyunculuğundan bir kesit. Yorum yok.


7 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Marjinal Olma Kendin Ol

selamlar sevgili okurlar. naptınız haftasonu? güzel geçti mi? bu sorduğum sorulara cevap alamıyorum ya çohüzülüyorum. neyse saçmalamadan bu geceki konumuza dönelim (birden kendinizi abbas güçlü ile genç bakış'ta gibi hissettiniz di mi? abbas da ne pis bir isim ya. buradan ülkemdeki cefakar abbas'ları tenzih ediyorum) benim anlatmak istediğim bişey var (çok önemli bişey anlatıcakmışım gibi oldu ama tırt yani).

böyle görüyorum ne bilim ekşi sözlük'te olsun, başka yerlerde olsun böyle çok sevilen, çok övülen kişi ya da programları ölesiye eleştiriyorlar. ama yani sanki sadece eleştirmek, marjinal olmak adına yapılıyormuş gibi geliyor bana. mesela çok güzel hareketler bunlar bir ara hayvan gibi seviliyordu, izleniyordu. sonradan moda, çghb'ı ölesiye yermek oldu. ama acımasızca. '3 5 kendini komik sanan çocuk iğrenç esprililer yapıyorlar, başlarında da yılmaz kendini bi' bok sanıyo bla bla bla'. abi tamam ben sevmiyorum de, ama başkalarının çok sevdiği bişeyi bu kadar eleştirmek bana çok mantıklı gelmiyor.

aynı olay 'komedi dükkanı'nda da oldu mesela. ben şahsen delicesine gülüyorum tolga çevik'e. ama yok. herife beğendiremiyoruz. 'ı-ıh ben gülmüyorım buna, çok iğrenç, bayat, tırt.' lan salak sen ne yaptın ki bu adamı böyle eleştirme gücünü kendinde buluyosun. allahtan bu herifler cem yılmaz'a falan pek saramıyorlar. çünkü o zaman ciddiye alınmıycağını biliyor. cem yılmaz çünkü. ilah yani.

neyse bu da böyle bir eleştiri yazısı olmuş olsun. ekşi'de yazar oldum da tekrar biraz takılıyorum oralarda, bu 'sevmiyorum' adamcıklarını gördüm, ordan aklıma geldi. ya ssg'de tutturmuş littleiv nolur gel de yaz, sensiz olmuyo falan da filan. kırmadım çocuğu ben de napıyım yani. eheh hadi görüşmek üzere, iyi geceler.

10 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #22

*selamlar sevgili olurlar. çok pis yazı yazasım geldi. ben de hemen buraya damladım. bakalım gece 1 buçuğa yaklaşırken neler çıkıcak ortaya. lütfen bir sonraki yıldıza geçiniz--->

*ahaha ulan olaya bak. öss'ye girmiş insan. bir sürü türkçe fen matematik falan çözüyor. yalayıp yutmuş soru bankalarını, sen sayfa bitince adama diyosun ki lütfen bir sonraki sayfaya geçiniz. adam salak mı yahu? yani sayfanın sonuna gelince naapıcanı bilemiycek mi? 'hmm bu sayfa da burada bitti, naapsam ki acaba?' mı diyecek. kaldırın ya o uyarıyı, tam kelime anlamıyla sakil duruyor. evet sakil.

*bengü'nün şarkısındaki 'dolunay gibi tam hareketsiz' kısmını anlamadın ve sanırım anlayamıyacağım.

*günün birince adı oğulcan olan birinin cumhurbaşkanı olacağı fikri sizi de ürpertmiyor mu? yani düşünsenize, cumhurbaşkanı oğulcan osmanoğlu dışişleri ilişkilerini güçlendirmek için bugün almanya'yı ziyarete gitti. yani oğulcan'ı orada karşılamazlar bile ya. ya da karşılayıp eline bir oyuncak araba verebilirler. kötü fikirler hep bunlar. o yüzden çocuğumuza arada bir klasik isim koyalım, cumhurbaşkanlarını da onlardan seçeriz.

*gömlek çok şık bir kıyafet. yani gömlek giyip kötü görünen biri varsa ona yapıcak bişey kalmamıştır artık. tıbbın çaresiz kaldığı anlardan biri adeta.

*nerede ki halbuki yerine halbusi diyen bir insan var, ben onu çok seviyorum. kucağıma oturtup sevesim geliyor.

*kışın üzerimize giydiğimiz bir şey var. şimdi bunun isimleri konusunda ciddi sıkıntı çekiyoruz. ilk akla gelen manto var. gayet normal. sonra palto var çakması gibi. kaban var, daha soğuk havalarda giyiliyor sanki. gocuk var ne idüğü belirsiz. hangisi için hangisini kullanacağız tam şeyapamıyorum ben.

*portmantoya fortmanto diyen insanı alıp içime sokasım gelir. öyle çok seviyorum.

*kasiyerlerin 'bozuk yok muydu?' sorusuna ağır gıcık oluyorum. hayır bozuk var ama ben manyağım 50 lira bütün veriyorum. deli misiniz lan?

*son olarak diyorum ki facebook'ta fotoğraf albümü ismini 'oradan buradan şuradan' yapmak yasaklansın. işte o zaman insanlar büyük bir boşluğa düşecekler. daha fazla düşünüleceğinden enerji birikiminden bir kara delik olabilir. vazgeçtim yine 'oradan buradan şuradan2 yapın albümlerinizin ismini. hiç düşünmeyin anasnı satiim.

*bu böyle cidden kısa kısa oldu. neyse bu seferlik değişik olsun. yakında görüşmek üzere.

9 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun





Evimize, odamıza, okulumuza bayrak asıyoruz da blogumuza niye asmayalım değil mi? Bize bu güzel ülkeyi ve cumhuriyeti bıraktığı için ne kadar minnet etsek azdır Ata'mıza. Cumhuriyetimizin 86. yılı kutlu olsun.

2 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Hello everybody

selamlar sevgili littleiv.blog okuyucuları. naptınız bakiyim. hep kısa kısa yazıyorum biriniz de demedi 'ya littleiv biraz değişik bişeyler yaz ne bileyim, milano moda haftasından bahset ya da işte domuz gribinden korunmak için ne yapmalıyız tadında bilgilendirici bilgiler ver, hep geyik nereye kadar' falan. ama yok. gerçi yorum falan geliyo ne biliim güzel şeyler. demin baktım son izleyicim ile birlikte 33 adet beni izleyen, tüm gün bilgisayarları başında 'allaam noooolur littleiv bişeyler yazsın' diye bekleyen insanlar var (eheheh sanırım bu son yazım olucak, şaka yahu). yani okunuyor olmak benim için çok güzel bişey. bilimum sözlüklerde falan yazdım daha önce hala da yazıyorum. işte her artı aldığımda her şukela geldiğinde ben mutlu oluyorum. 'eheh negzel lan biri benim yazdığım şeye gülmüş artı vermiş' deyü.

mesela blogu açtığım ilk günleri hatırlıyorum. ab-boov. oy moy, yorum zaten hakgetire. ne gelen var ne giden. kendim yazıp kendim oynuyorum (çalıp-oynamak?, yazıp-okumak?). ilk başlarda biraz da kendi yüzsüzlüğümden msn facebook gibi sanal alemde yazdığım iletiler ve durumlar ile birlikte bazı bazı telefon rehberimdeki (telefon rehberim yok tabii ki, cep telefonundaki isimlerden bahsediyorum. hee yok bi de fihristim olaydı) insanları littleiv.blogspot,littleiv.blogspot..blogda bir numara..littleiv.blogspot şeklinde mesajlar ile taciz ediyordum. günler geçti izleyiciler arttı, yorumlar gelmeye başladı, hatta yorumlarda 'ahaha hakkaten ya' şeklinde bi yerlerimi tavana vurduran şeyler de yazmaya başladı. yani genel olarak blogun gidişinden oldukça memnunum. umarım bu sürer ve ben hevesimi hiç kaybetmem. bu da böyle bi genel yazı olmuş olsun. bu yazıyı manisa'da askerliğini yapmakta olan tüm er ve erbaşlara bir de yorumlarını eksik etmeyen takipçilerime armağan ediyorum. sevgiler..

10 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #21

*selamlar. haftasonu evdeyim ve kısa kısa yazmam gerektiğini hissediyorum. damarlarımda dolaşan kanın yavaş akışını hissedebiliyorum. bana baskı yapıyor. ellerim klavyeye kendiliğinden gidiyor. sonra birden annem içerden 'littleiv gel perdeleri as' diyor ve bu fransız edebiyatı hayatımdan normale dönüyorum. bizde fransızlık buraya kadar. içerde perde asılmasını isteyen bir anne varken edebiyatımız gelişmez tabi.

*bayramlarda misafirliklerde gördüğüm ve üzüldüğüm bariz bir sahne var. şimdi misafirler gelir oturulur. genel bir herkese nasılsınız iyiyiz siz nasılsınız faslından sonra belli bir boşluk oluşur. işte o anda ev sahibinin çektiği acıyı görürüm ben. oturduğu yerde rahat edemez. kıpır kıpır açıcak muhabbet arar. ben üzülüyorum ev sahibini bu haline. hemen orada futbol muhabbeti açasım geliyor. çünkü bilirsiniz futbol muhabbetinin sonu gelmez. ha eğer ev sahibi 'ee daha daha nasılsınız?' demişse ve misafir de başını yan çevirip 'hep aynı, bildiğiniz gibi' derse orada misafirlik bitmiştir. daha uzatmanın alemi yok.

* misafirlik demişken ev sahibi herkesle tek tek;

-nasılsın ...
+iyi valla nolsun siz nasılsınız?
-biz de iyiyiz

diyaloğunu oluşturuyor ya ben deli oluyorum. herkese tek tek iyi misin ne demektir ya. ortamda 6 kişi olsa herkes birbirine bir kez sorsa 6 faktoriyel kez soru oluyor. onu da hesaplarsak ohooo iyice lise soru bankasına döndü burası.

*soru bankası nedir peki? neden banka? yani mesela daha önceden doğru cevap yatırıp artmasını bekleyebiliyo muyuz? ya da vadeli hesaba 30 türkçe 30 fen 1 sorusu falan yatırabiliyor muyuz? bunları hep soruyorum ben soru kitabına soru bankası adını bulan ilk insana. hayır ilk insana değil, 'soru bankası adını bulan ilk insan'a. zaten ilk insanın zamanında soru bankası olsa nolur, ne sorucaksın?

'cennetten kovulurken yediğiniz meyve hangisiydi?'

a) armut b) yılan c) elma d) yeşil elma(şaşırtmaçlı cevap)

gördüğümüz gibi son derece saçma oldu.

*eğer bir evde tansiyon aleti varsa ve ortaya çıktıysa bir süre sırf onunla ilgilenilir. en az 3 kişinin tansiyonu ölçülür ve 'ay valla benimki zaten düşük iyice düşmüş 12'ye 8'di' gibi diyaloglar döner. sonra çocuklar o steteskopunu ele geçirip birbirlerinin kalp atışını dinleyip büyülenir falan. sonra bir adet anne 'şşşt bırak bakıyım onu oyuncak değil' diyerek son noktayı koyar.

*'oyuncak değil o' diye bir kalıp var genelde anneler söyler. tamam evet bir laptop oyuncak değil, bir gitar oyuncak değil, bir steteskop oyuncak değil ama en kral oyuncaktan daha heyecan verici. işte bunu anneler anlayamıyor. steteskop lan. kalbine koyuyosun kalp atışını dinliyosun, hangi lego bana bu heyecanı yaşatabilmiş ki.
oyuncak değil bu

*lego çok pahalı şeydi arkadaş bizim zamanımızda. alan iflah olurdu yani. hele o büyük vinçlerden falan varsa aman aman kral sensin. tabii bizim aileler daha orta gelirli olduğundan onların miniklerinden 10 15 parçalı olanlarından alırdı. onlar bile yeterdi bize. tabii bir de 'kinder süprise' efsanesi vardır ki ne dil döktük be 'anne noolur alalım' diye.

*kinder süprise şimdi tatlı değil. eskiden tatlıydı.

*'kol kırılır gen içinde kalır'. ya ne olacağıdı.

*geçen metrobüsteyim. çok ağır abi bindi bir durakta. ama normal ağır abi değil, çok ağır abi. yani böyle gözleriyle racon kesiyo falan o derece. metrobüs kalabalık biz sadece işte kafa boyun bölgesini görüyoruz, inceden de bizi kesiyo, marbury'le bi tırstık falan. sonra metrobüs bir durakta boşaldı. görmez olaydım. keşke orda kör olsaydım da görmeseydim o sahneyi. abinin elindeki poşetin üstünde cimcime yazıyodu ya. bildiğin cimcime.

8 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kızların küfür etmesi


son zamanlarda aklıma takılam bir konuydu bu yazayım dedim.

şimdi öncelikle küfür kötü bir şeydir. bunda hemfikir olmamız gerekiyor. yani küfür etmek ne bir gelişmişlik göstergesidir ne bir büyüklük belirtisidir. ben öyle düşünüyorum. ne erkek ne kız ne de başka bir cins küfür etmemelidir bence.

ha ben ne erkekler küfür etmeli diyorum ne kızlar küfür etmemeli diyorum. isteyen istediğini yapar. ama bana göre karşımda oturan kız ağız dolusu bir a... koyayım dememelidir. şahsen ben o dakikadan sonra o kıza daha mesafeli dururum. evet erkek muhabbeti diye bir şey var. erkekler kendi arasında her cümlede 2 3 kez küfür edebilmektedirler. o bizim kendi terbiyesizliğimizdir. ama bu olay erkek erkeğe muhabbete gerçekleşir. bu ortamdan çıkıp kızlı erkekli bir ortama girdiğimde ağzımdan bir tane bile küfür duyamazsınız benim neden, çünkü saygımdan, yetiştirilme tarzımdan vesaire vesaire. aynı olayı karşı cinsten de beklemem de bir sakınca olmaz sanırım. gayet basit bir istektir bu.

10 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Selamlar


Merhaba sevgili okurlar. napıyosunuz? beni soracak olursanız ben iyiyim (ilkokul mektup girişi). bir ara pek aktif olan blogum son günlerde kötü günler yaşıyor. sebebini bilemiyorum. gelen tepkiler oldukça azaldı. bunun sebebi okulların başlaması veya benim yazılarımdaki kalitenin düşmesi olabilir (kalite mi ne kalitesi diyen okurlarımı kınım kınım kınıyorum). bu sebepten birkaç gün kabuğuma çekilmek istiyorum adeta bir kaplumbağa gibi. daha güzel yazılarla yakında tekrar buralarda olacağım. beni özleyin anacığım. baaay.

3 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #20

üniversitede 1 numara. şşş gülmeyin

*merhabalar sevgili okur. 20. kısa kısa olmuş hiç söylemiyosun. bu maddeli yazı işini sevdim ben. kafama esen en ufak şeyi bile yazabiliyorum. komikse gülüyosun değilse salak deyip geçiyosun falan. hoş bence. neyse ne yaptın görüşemiyoruz bayadır. kafamı dinlemek istedim bir süre. eheh yok be internet yoktu haftasonu, ondan yazamadım post. yoksa böyle artis gibi kafamı dinledim triplerine girmiycem. neyse lets kısa kısa

*hemen ilk eleştirimi yapayım bu let's .... olayına. son zamanlarda ne tür ürün olursa olsun çıkış sloganı bu oldu. ne bileyim 'let's fifa' 'let's burger' 'let's ot let's bok' sürüyle gidiyor. hayır bu kadar kolaya kaçılmamalı bence. üstelik benim cefakar satıcım da istiyor. adam yazsa 'let's çiğköfte' diye mutlu olur musun ha sorarım sana?

*bugün farkettim ki eskiden jöle vardı lan. artık kullanılmıyor nerdeyse jöle. bir ara herkesin kafadaydı. beyle kirpi modeli. gerçi o da kayboldu piyasadan. iyi ki oldu gerçi. milyonlarca kirpi saçlı insan peydah olmuştu güzel türkiyemde.

*hapşurunca ya da (hapşırınca tam emin olamadım) bir çok yaşacılar var bir de iyi yaşacılar var. bu iki grup karşı karşıya gelse ne güzel kapışma olur. ağız burun girerler birbirlerine.

*geçen bloga da koydum mustafa çeçeli'nin şarkısını indirmek istedim internetten. işte buldum indirdim falan. anne dedim bak süper şarkı buldum bi' dinle. açtım şarkıyı. o da ne. ankaralı namık çıktı içinden, arabada 5 evde 15 şeklinde ev ahalisine sesleniyor. annem aşağılarcasına öyle bir baktı ki, kendimi savunma kudretini bulamadım vücudumda. diyemedim anne aslında benim sevdiğim şarkı bu değil diye. öyle kaldım.

*adı besim olanları toplayıp dünyanın bütün güzelliklerini vermek istiyorum. çünkü tahminimce onlar isimlerinden çok çektiler. besim çünkü. başka şeye benzemez.

*geçen bir afiş gördüm. aydın üniversitesi en çok tercih edilen üniversite biz olduk diyordu. hayır düşünüyorum gerçekten olabilir mi böyle bişey diye. anlam veremedim. hayır aydın'da buna dayanarak türkiye'nin en iyi üniversitesi olduğunu iddia ediyordu. kendileri de inanmışlar biliyo musun? hiç sesimi çıkarmadım.

*mefruşat kelimesinden ölesiye korkuyorum. anlamına bakmak için sözlüğü bile açamıyorum. o derece.

*bir dönem modaydı. ceket yakmak şeklinde bir eğlence anlayışı. aklım hayalim almıyor. nedir nasıl bir zevktir. sanırım ölene kadar da anlamıycam. ceket abi bu üzerine giyilip dışarı çıkılan bir giysi. en fazla beline sokup dans edersin. (ki dünyada bunu yapan adnan şenseslerin nesli tükeniyor) maksimumu budur.

*görüşmek üzere..

1 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

bugün pazartesi

Evet attığım başlıktan yazacağım yazının ne kadar tırt olduğunu anlayabilirsiniz. dinlemeyecek olanlar şimdiden çıkabilir. yoklama almıycam valla. eheh şaka be çıkmayın hemen. olm nereye bi kaç bişey yazardım ya. son bir kaç gündür internetten uzak kaldım. yani bulunduğum ortamda internet yoktu. maillerime bile bakamadım. 'lan sanki işadamısın ne maili' derseniz size 'okulda proje yapıyorum olm, hep önemli mailler alıyorum' şeklinde cevap veririm. bloga da yazamadım doğal olarak. ama tekrar yazıcam yarın falan. ne bileyim bir kısa kısa gider bence. o zaman yarın görüşmek üzere diyelim. çok özlemişim ya valla. blog iyidir blog güzeldir. herkese iyi geceler. başlığı da aklıma gelen ilk şeyden seçmem benim ne kadar düz bir insan olduğumun göstergesidir. onu bilin de şey olmasın yani sonra.

1 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #19

benim olucaksın bebek

*merhabalar sevgili okur. size okur mu yoksa okurlar mı diye seslenmem gerektiğini bir türlü bilemedim. bana bir yardım eli uzatır mısınız? kaç kişisiniz olm. yoksa ben kendi kendime mi yazıp okuyorum? bazen ağır şizofrenmişim gibi geliyor. adeta bir brad pitt falan. sonra lüleburgaz'da yaşadığım aklıma geliyor ve susuyorum. geceleri gizli gizli ağlıyorum hep.

*brad pitt şizofren falan demişeken doğal olarak fight club'dan bahsediyodum. filmi ilk nasıl izlediğim aklıma geldi. gece 3'te izlemeye başlamıştım (bak bak salağa bak). ulan zaten film deli gibi karışık, noluyo kim tyler kim durden kim travis kim marla falan derken benim kafa gitmiş. film bitti 'bu mu lan o kadar övdüğünüz film, hey allam' falan diye artislik yapmıştım. saat 5 tabi onu dikkate alalım. sonra yattım. allahtan yakın zamanda tekrar izledim de etrafta 'fight club'ı izledim tırtmış' gibi ileri geri açıklamalar yapmadım.

*baloncuk tabancası diye bir olay var. eğer biri beni tutmazsa bütün paramı bu alete yatırabilirim. sonra da ver allah balonu. başlıycam barbaros bulvar'ının başından sıka sıka inicem beşiktaş'a. var böyle saykodelik planlarım.

*evet saykodelik. pek sevdiğim bir kelimedir.

*hani şey olayı var ya (dur anlatıcam) abdullah gül var cumhurbaşkanı. işte bir kısım insanlar hükümetin amerika yanlısı tutumda olduğunu söylüyor (politikaya girmemek için götünü yırtmak). şimdi abdullah gül'ün de adının ilk 3 harfi abd ya. he o bağlantıyı bulan ilk insanın yaşadığı sevinç ne ilginçtir di mi? (hay allah cezanı versin bunu mu anlatıcaktın dediğinizi duyar gibiyim)

*biscolata diye tatlı markası duydum. yaratıcılığa hayran kaldım cidden. bisküvi ile çikolatayı harmanlamış ve ortaya bu çıkmış. takdire şayan. övgüye layık. alkışa talip. (itinayla boku çıkarılır)

*iddaa'dan zengin olma hayali kuran arkadaşlar, hadi evlerinize. olmuyor öyle. lütfen. zorlamayın daha fazla.

*geçen arkadaşımla telefondaki smileyler üzerine derin konuşmalara girmişiz. işte ne bileyim :-D kahkaha ise :) daha basit bir gülme falan. bu sırada ülkücler için smiley buldum ben. buradan littleiv.blogspot'u okuyan tüm ülkücü arkadaşlara geliyor işte sizin smileyiniz :-[ . nasıl? bence çok hoş eheh.

*en kısa zamanda tekrar görüşmek üzere. sevgilerimle.

10 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #18

gördüğümüz gibi gompile menemen

*merhaba sevgili okurlar. evdeyim yatıyorum. bayadır haftasonu yatmamışım onu farkettim. beyle tv karşısında ful televizyon önde laptop falan. yatmaktan yorulmayı özlemişim. e bu güzel pazar gününü bir kısa kısa ile şenlendirebiliriz bence. haydi bitirelim şu işi (3.sınıf lise filmlerinde basket takımı kaptanının maç öncesi konuşmasının son cümlesi)

*geçen okulda yemek yemek için sıraya girdim. körili tavuğumu istedim ilerliyorum. körili tavuğu çok seviyorum bunu da belirtiyim. köri evet. neyse arkamdan gelen çocuk 'mm bana bi' menemen ama yumurtasız olsun.' dedi. yaşadığım hayatı bir kez daha düşündürttün bana çocuk. teşekkürler.. teşekkürler..

*kim ki hayatında bir kez olsun menemen mi melemen mi tartışmasına girmemişse o insan hayatta ezik kalır biraz. başı önde gezer. yanakları kızarır hemen.

*köriyi bulan insana saygım sonsuz.

*bunu hepimiz yaptık: bir tabaktan kiraz yerken önce açık renklileri beyaza yakın olanları sonrasında ise koyu ve siyaha yakın renkli olanları yiyorum ben. mini bir çakallık. tatlıları sona bırakma isteği. bir adamsendecilik.

*çin açık tenis turnuvası varmş şu anda öğrendim. ne kadar tırt değil mi? bir avusturalya açık bir wimbledon varken çin açık nedir yani. hoş değil.

*yirmibeşoğlu diye soyadı var. soyadı kanunu çıktıktan sonra bu soyadını alan dedenin fikirlerini düşünmek istiyorum. ne bileyim güçlü, sarp, korkmaz, keita (öhe bu karıştı), yenilmez, mükemmel falan gibi envai çeşit övücü güzel soyadı varken yirmibeşoğlu niye? neden yani?

*sevgilerimle.

2 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

limon çiçekleri



çok sevdim ben bu şarkıyı. mustafa çeçeli söylüyormuş. sözleri falan çok güzel. dinleyin derim.

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #17


kadir topbaş mı lan o?

*merhabalar. nasılsınız efendim iyisiniz inşallah. beni soracak olursanız ben iyiyim. sormayacak olursanız da iyiyim. değişen bir şey yok. gördüğünüz gibi saçmalamaya devam ediyorum. son yazdığım kısa kısa hiç tutmadı. çok üzüldüm. dedim aha bitti blogun miyadını doldurdum. beyle ağladım ağladım ağladım. eheh yok ya şaka. ama hasta oldum hakkaten. ama bunun postun ilgi görmemesiyle alakası yok. bakalım sıradaki güzel olur umarım. hadi bakalım.

*ben bu yıldızda da yazmak istemedim ya. biraz daha muhabbet etsek mi acaba. etmeyelim mi. tamam lan. kalbimi kırdınız. ben gidiyorum alttaki yıldıza.

*'borç yiğidin kamçısıdır' lafında biraz borca teşvik yok mu yahu? hani inceden bir 'borç alın abicim, borç iyidir' alt metni seziyorum ben. evet ben bazen alt metin sezerim. boş zamanlarında hep bunu yaparım.

*kaynata deyince benim aklıma nedense şöyle bir görüntü geliyo, hafiften esmer kavruk, böyle kapı gıcırtısına oynayan darbuka sesine tav olan bir adam. kelimenin fonetiğinden midir bilinmez. ama bence öyle. ayrıca fonetik dediğim için vücuduma bir sıcaklık yayılmadı değil. zor kelime çünkü öyle herkes kullanamaz.

*istanbul metrolarındaki konuşan akbil doldurma makinalarına gıcık oluyorum ya. böyle artis artis konuşuyorlar ya. 'sadece kağıt para yükleyiniz, sadece kağıt. bırak o bozuklukları' falan demeler. ne biliyim 'şimdi akbili tekrar dokundurunuz' böyle hani ben söylemesem sen var ya bu akbili hayatta dolduramazsın havaları. hoş değil.

*kaynata ve gırnata kelimeleri arasındaki ilişki benim beynime işlemiş olabilir. şüphelendim şu anda.

*kızına maya adını koyan insana mesafeli yaklaşırım. düşüncesizmisin nedin ya.

*telefonu arka cebine koymak bence garip bir olay. orası cüzdan yeri ki. cep telefonu ön cebe koyulur. arkaya koyunca batar. saçma. fikirlerim bu yönde.

*istiklal caddesinde falan var bunlarda bilirsiniz (bi' anlatırsan bilicez). böyle belli sokakları trafiğe açıp kapatmak için yerden çıkan taştan veya daha farklı malzemelerden yapılan zımbırtıar. onların adı babaymış ya. ne alaka abicim. baba nedir yani. koyanın kafası yerinde değildi bence. içip gelmiş.

*eskiden hatırlar mısınız koltuk minderlerinden ev yapardık. koltukların oturduğumuz yerlerindenki minderlerini çıkartıp ortaya yığma ile başlardı olay. akabinde içindeki mimar ortaya çıkar çocuğun. 4 duvar bir çatı şeklinde kurulan gecekondu tarzı evin içine girilip ilginç evcilik tarzı oyunlar oynanabilirdi. eğlenceliydi yani. nostalji yaptık.

*halbuki'ye halbuse diyen insanı ben hiç düşünmeden evime alırım. ondan bize zarar gelmez biliyorum.

*sevgilerimle.

4 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

hastalık


çok feci hastayım sevgili okurlar. ama öyle böyle değil. sabah hiç bişeyim yokken böyle gayet güzel okula gitmeler efendime söyliyim okulda gezmeler falan. sonra öğleden sonra bir üşümeyle beraber hapurma seansı başladı. neyse hava değişimi olur öyle deyip sallamadım. akabinde akşama doğru feci bir baş ağrısı ve halsizlik hasıl oldu. hapşurmak, baş ağrısı ve halsizlik bir gribin en net belirtileridir farkettiyseniz. ve evet grip oldum ben. yarın evime gidiyorum haftasonu sebebiyle. bakalım bol bol yatıcam. post falan atıcam. dinlenme şeklinde geçicek yani. şu an ateşli (öyle değil lan, hasta gibi) ve halsiz bir insan olarak yatağa doğru gidiyorum. herkese iyi geceler. aha yine hapşurdum. salgın var çok fena kendinize dikkat edin. sevgiler.

8 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #16


*naber sevgili okur. her gün kısa kısa yazıcam galiba. ne bileyim böyle hoşuma gidiyo. her gördüğüm şeyden yazıcak bir kısım çıkartıyorum. deliye bağladım iyice. az önce kafes futbolu oynadık. bir çalımlar bir bilek haraketleri aman aman. pis yoruldum ama. yine de yendim oda arkadaşlarımı. buradan onlara el sallıyorum murat samet nası yendim ama :) (adamlar yanımda teşekkür ettiler)

*otobüste bazen feci geriliyorum hemen sebebini anlatıyım. şimdi koridor tarafında otururken cam tarafında seyahat eden yolcunun nerede ineceğini bilememek sizde de bir tedirginlik yaratmıyor mu? sadece ben mi deliyim lan yoksa. böyle sürekli diken üstünde gidiyorum. sanki adam her an inebilirmiş falan gibi. ne bileyim garibim ben biraz. üzerime gelmeyin.

*'her şakada bir gerçeklik payı vardır' bu lafı bulan kimse versinler bana. kapatıyım güneş almayan bir odaya sabah öğlen akşam üç posta ıslak meşe odunu ile beline girişiyim. abi bu nasıl saçma bir laftır. ben gönlümce sıfır beyin desteğiyle ağzımdan köpükler çıkartarak (evet ben bazen gülerken ağzımdan köpük çıkartıyorum) gülmek şakalar yapmak istiyorum. sen niye bana pislik çıkartıyosun ki. yok gerçeklik payı falan. gompile şaka.

*diş fırçalarken şu olur mu size. böyle dişlerinizi yeterince fırçaladığınızı düşünüp suyu açıp ağzınızı yıkamak isterken birden aslında dişlerinizi tam olarak fırçalamadığınızı farkedip suyu tekrar kapatmak. bence bu dünyadaki en üzücü şeyler listesinde ilk 3'e rahatlıkla oynar.

*kurt cobainca köpeğin maskarası olurmuş.

*babaların arabayla tatile ya da uzun yola çıkmadan önce söledikleri belli laflar vardır bilirsiniz. bunlardan benim en sevdiğim 'bak işlerinizi halledin yolda durmıycam'dır. benim fikrim bu. saçma oldu ama öyle.

*dünyadaki en büyük korkularımdan birisi halaydan atılmaktır sevgili okurlar. tam halayın en heyecanlı en ateşli yerinde biri gelir de sen artık bu halayda değilsin çık diyecek diye ödüm kopuyor.

*geçen gün atatürk otosanayi metrosuna bindim. zaten sessiz sedasız gidiyoruz. son durağa geldik. kapıya yaklaştım. tam bu sırada 50'li yaşlarda bir amca yaklaştı yanıma. hatta böyle hoplaya zıplaya geldi. 'ne güzel gidiyoduk yaa' dedi. hey allaam bütün manyaklarda beni buluyor arakadaş.

3 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #15

*selam sevgili okur naber. yarın istanbul'un kurtuluşu içimde tarifsiz bir heyecan var. eheh yok lan banane, okul tatil olmadıktan sonra beni hiç ilgilendirmez. bir asker kıyafeti giyip yürümedikten sonra, şehrin prensesini kurtarmadıktan sonra yaşadığım şehir kurtulsa nolur olm.

*mango'da erkek olmak diye kitap yazıcam sanırım. yemin ederim milyonların hislerine tercüman olurum parayı da kaldırırım. nobelleri leblebi gibi toplarım.

mango'da erkek olmak yanlızlıktır en başta. zilyon tane kadının ve teyzenin arasında tek başına kalmaktır. bir sürü bayan ordan oraya delicesine ve tamamen bilinçsizce ama inanılmaz bir düzende koşuştururken siz olanları büyük bir şaşkınlıkla izlersiniz. zaten olayın içine giremeden kenardan izlemek zorundasınızdır. yoksa sizi de içine alır o keşmekeş. yanlızlıktır mango'da erkek olmak. yanlızlık..

evet 3 noktalarla, keşmekeşlerle ne biliyim devrik cümlelerle bu yazıyı kotarıp nobele aday olmayı düşünüyorum. bence olabilir, neden olmasın.

*içine ala ala ne hale düştün tuta tuta çatlayacaksın be adam diye şarkı var ya. nasıl adam nasıl bir olay anlamak mümkün değil.

*sorarım size sevgili blog okuyucuları ilkokulda harita odasına harita almak için yollanmak kadar bir çocuğu gerebilecek bir olay var mıdır acaba?

adeta bir alfred hitchcock adeta bir david lynch filmi gibi gelirdi bana bu aktivite. ders sırasında 'littleiiiv koş bakalım türkiye fiziki haritasını getir' diyen bir hoca kadar korkunç bir şey var mıdır a canlar sorarım size. harita odasına gidene kadar fizikiyi akılda tutmak. o örümcek ağlı karanlık odaya girince hangisinin fiziki harita olduğunu bulmak desem ne dersiniz. hepsi benim çocukluğumu etkiledi. yoksa ben şimdi amerikada oxford'taydım. bilemedin ucla. yu si el ey diye okunuyor. ukla değil yani. lütfen, onu da şeyapalım.

*sinan çetin'le fenomen denilen dandik ilüzyon yarışmasında bir kez daha farkettiğim bir olay var. bu ilüzyonistler net ve tane tane konuşuyor. bu kişiler yapacağı olayları eveeeet şimdiiii buuuu makasıııı alllııııpp burayaaaaa koyuyyooorruuuaaam diye anlatmaktadır. hayır bizi gerizekalı falan zannediyorlar heralde. normal konuşsana lan. bak sinirlendim aniden.

*fotoğraf çekmeye çalışırken telefonun video modunda olduğunu farketmek. üzüntü buralarda bence. ne bilim ben üzülüyorum.

*hoşuma giden minik bir sapıklığım var paylaşıyım sizinle. korkmayın ama öyle çok sapıkça değil (dinle bir ya hemen ne bıdı bıdı). şimdi bu esenler otogarında yazıhane (ya da yazhane de olabilir emin değilim. hastane falan gibi de değil ki bu yazane desem iyice sıçık) dediğimiz mekanlar yanyana durmakta. bir taraftan yürümeye başlayınca dışarıdaki simsarlar sırayla sana yaklaşıp 'nereye abi nereye abi' diye soruyorlar. heh işte benim sapıklık bu anda ortaya çıkıyor. bu abilere cevap vermeyerek onları deli ediyorum kendimce. inanılmaz bir haz duyuyorum onlara cevap vermemekte. ilginç. büyük bir manyak olduğum konusunda bazen derin şüphelere düşüyorum.

*ben kaçar sevgili okur. sevgilerimle.

2 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #14

*selam sevgili okur. naber ne yaptın. hava yağmurlu istanbul'da, botlarımı getirmemiştim ben daha ya. ne yağmuru hemen. haftaya başlasın hadi. canım kısa kısa yazmak istedi. taslaklarda çok mesaj birikti biraz boşaltıyım. başlıyoreeee (tiki kız blogu gibin)

*metrodan inerken kapının hizasında durup binmeye çalışanlara pis omuz atıyorum. önce inenlere yol vericeksiniz arkadaş. böyle omuzlarımı şişire şişire iniyorum binmeye çalışanlara çakıyorum omuzu. bir kere de biri çıkıp 'pişt bilader yavaş olsana' demedi arkadaş. dese tepkim 'hey dostum burası türkiye, önce metrodan inenlere yol vericeksin. yoksa o koca kıçını tekmelerim' olur. dayak yeme olasılığımı arttırırım muhtemelen.

*bayındırlık ve iskan bakanlığı diye bakanlık var. bence bakanlıklar arasında en tırtı kendisi.

-ne bakanısın
+bayındırlık ve iskan bakanıyım
-peki ya gözlerin niye doldu
+hiç toz kaçt..toz kaçt.. böhühühühühü

lütfen bayındırlık ve iskan bakanlarına daha nazik yaklaşalım onu da en az bir içişleri en az bir kültür ve turizm bakanları kadar koruyup kollayalım. benim fikrim bu yönde.

*'ne diyoon lan sen sibooooooop' şakasına güldüğümüz günler vardı. güzel günlerdi. özlüyorum bazen.

*libya bayrağını bilenlerini vardır belki. düz yeşil bayrak. abicim bu nasıl bir kolaya kaçmadır ya. olm ülke kurmuşsun, tam bilmiyorum ama öyle hadi ülke kuralım diyerek olmayacak bir şey. mutlaka bir takım savaş olaylarına girmişsin. başkent seçmeler cumhurbaşkanı ya da kral bulmalar. meşakkatli işler. bu sırada bir de ülkenin bakınca tüylerinin diken diken olacağı içinin gururla dolacağı bir bayrağı olması lazım. o da ne! düz yeşil bayrak. yazık sizin libyalılığınıza be.
evet libyalılık. bu kadar kolaya kaçılmamalı bence.
efsanevi libya bayrağı

*lansman kelimesinin anlamını sorsan bana bir iki ık mık ederim az buçuk açıklarım belki ya da açıklayamam tam emin olamadım şimdi, ama kullanmaktan aşırı bir haz duyuyorum. lansman..lansman. bakın kulağa ne kadar hoş geliyor. olur olmadık yerlerde kullanarak rezil olabiliyorum ama lasnman'ın bana verdiği haz başka bir kelimede yok. seviyorum lansmanı.

*dikkat ettim ben, genelde dikkat ederim çünkü o yapıda bir insanım. blog falan okurken mesela parantez içindeki kısmı çok daha hızlı şekilde okuyorum. hızlı ve azcık daha sessiz böyle. sanki orası öyle okunsun gibi yazılmış gibi geliyor bana. 2 tane gibiyi üstüste kullanarak çok çirkin bir görüntü sergilemiş olsam da başka türlü bu anlamı yakalayamadım nedense. güzel türkçe'miz. farkettim de ilk gibi yerine diye desem daha güzel olucak. ama ben napıyorum silmeyip böyle hepsini yazıyorum bloga. son derece şeffaf blog. littleiv blogspot. littleiv blogspot. blogda bir numara. littleiv. eheh

*hadi yeter bu kadar şimdilik. blog yazmaktan ciddi ciddi zevk almaya başladım çünkü takip ediliyorum biraz biraz. çok hoş bir duygu. pohpohlanmayı seven bir yapım olduğundan her yorum, oy beni gaza getiriyor. tam gaz devam. görüşürüz ahali. sevgilerimle.

4 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Kıvanç Timi #2

aha hemen yeni yazı serisine başladım. kıvanç tatlıtuğ'u kötüleme serisi. eheh. evet kızlar çok seviyor, dünyanın en yakışıklı erkeği seçilmiş. best modeller ne bileyim best europe'lar falan. dövmesi var. kaslı. ama bildiğin salak lan. (saf manasında, hayır kıvanç benim blogumu kapattıramıycaksın, 28 izleyiciyi boşuna yapmadım dostum hayır)

şimdi twitter'da biliyorsunuz ünlüler başta olmak üzere insanlar micro-blog olayına girmiş bulunmaktalar. mini mini cümlelerle bişeyler yazmaktalar. bu kıvanç sarısı da yazıyor oraya. şimdi yazdığı cümlelerden oluşan bir video seyrediyoruz...

eheh yok lan ne videosu buraya kopyalıycam. dikkat geliyor.

''@BerenSaat nasilsin canim, Bende yorgunum vallah hic bisey yapasim yok.''

beren saat yani nam-ı diğer bihter'e yazdığı şey bu. bir kere de ayrı değil, bu üzücü. dahi anlamındaki de'yi ayıramamak benim gözümde kötü bişey. cidden üzüldüm. neyse devam ediyoruz, vallah diyerek yaratmaya çalıştığı sempatik tip ciddi anlamda itici. sanırım kimsenin okumadığını düşünüyor. vallah ne olm lan yaş kaç. bu da ikinci tweet'i:

''@BerenSaat iyimbende. Actim vallahh saol cnm ;)'' tamam artık de'leri ayırmasını falan beklemiyorum kıvanç'tan. geçen tweet'teki vallah yetmemiş bu kez vallahh diyerek iyice çirkinleşmiş sarı. 'cnm ;)' olayı ise içindeki liseli kızı ortaya çıkarmıştır kıvanç'ın.

benden kurtulamıycaksın kıvanç... peşindeyim... kork benden...

9 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Kıvanç Timi #1


fotoğrafı görüp hemen 'aha littleiv'i de kaybettik kız blogu olmuş' demeyin. kalbinizi kırarım.

kıvanç tatlıtuğ liseden terkmiş lan!

herif yakışıklı diye nasıl bok atacağımı şaşırdım. ama öyle liseden terk. ıyy. hem bence oyunculuğu da kötü. (son derece kıskanmak)

edit: hay sçıyım yalan habermiş. başka şeyler bulmalıyım bok atıcak. koru kendini kıvanç littleiv gücü geliyor. ayrıca oyunculuğun çok kötü. ve o kırmızı pantolonla götüme benzemişsin. (özür dilerim sevgili littleiv okuyucuları kendimi kaybettim bi an)

11 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

fotoğraf kadının olduğu yerde çekilir

bir littleiv atasözü. inşallah gelecek nesillere de aktarılır. tek hedefim bu. bir sürü dandik atasözü var olum bu niye olmasın ki. inanırsak olur bence.

evet gelelim atasözünü açıklamaya. fotoğraf kadının olduğu yerde çekilir. ever bilinen fotoğrafçılar hep erkektir fizyolojik olarak daha yatkın olabilirler. tam bilmiyorum onu. ama fotoğraf kadının olduğu yerde çekilir. bir kaç örnekle ilerleyelim. elimizde gayet somut bir facebook gerçeği var. insanlar kendilerine çeşitli albümler hazırlıyorlar. bakıyoruz bir kız arkaaşımızın albümüne starbucksss diye albüm var. s uzatılır ama daha şirin ya öyle. neyse fotoğraflara bakıldığında 8 adet kızın 1500 tane fotoğrafını bulabiliriz. sürekli çekerler çekerler çekerler. her açıdan her sahneyi.

dönüyoruz erkek kısmına. hiç bir şekilde 3 4 erkeğin beraber ortamında fotoğraf çekilmez. en fazla arkadaki kız çok güzeldir. arkadaşını çekermiş gibi yapıp onu çekersiniz. maksimumu budur yani.

düşüsenize kahve ortamı mahmutlar osmanlar oturmuş cep telefonları fotoğraf makinalarıyla birbirlerine sarılıp sarılıp yukarıdan fotoğraf çekiyorlar. olmaz bize gelmez. ama ortamdaki tek kız tüm kahvenin fotoğrafının çekilmesine sebep olur. ondan sonra osman abinin facebook hesabı da şenlenir her şey de olur.

4 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #13


ginger'dan düşen bush

*selam sevgili okur. yurda geldim maç falan izledim. bünye fitbola açtı doyurdum. yazı yazayım dedim. seviyorum lan bu kısa kısa formatını. ne bileyim aklıma bişey geldikçe telefonun taslak kısmına kaydediyorum sonra size yazıyorum. gülüyosanız eğer ne mutlu bana. 28. izleyici oldu. 50. izleyiciye ödül vermeyi planlıyorum. valla. neyse hadi başlayayım.

*gergin anda espri yapan adama acıyorum ya. onun işi çok zor. tam ne yapacağını bilmemekle beraber ortamı sakinleştirmeye çalışıyor. ama zılgıtı yemesi de çok muhtemel. yapmasa daha iyi gibi.

*-çim adam söylee çim adaaam, vefaaasız olanı çim adaaam.

*büyük para bozdururken ne aldığınızın öneminin kalmadığını farkediyor musunuz? mesela 50 lira bozdurucaksınız. o sırada aldığınız 4 liralık şey gereksiz olsa bile size koymuyor. ama cepte 5 lira varken o 4 lirayı vermek çok zor. evet sanırım minik hesapların adamıyım. ama aranızda benim gibi düşünenler olabilir.

*ginger diye bir alet var biliyorsunuz. beyle 2 tekerli. vicudunuzu ileri verince gidiyor, geri çekince duruyor falan. bunu yüzyılın aracı diye tanıttılar. ama çok pis patladı sanırım. yalan oldu yani. bostancı sahilindeki polislerden başka kullanan pek görmedim. onlarda da feci komik duruyor zaten. polisle ginger ne alaka ya.

*-vaaak vaaak vaaaak vaaak güzel bir gün ördek için (teoman ördekoğlu)

*hafif metro diye bişey var istanbul'da. aksaray metrosu. isimde kaybediyor abi bi kere. hafif metro ne. kolpa gibi. yani yer altından gitmiyor diye niye hafif demişler ki metroya. hafifmeşrep metro.

*isim şehir oyununda n harfi ile hayvan bulamayanlara dev hizmet: narkotik köpeği.

*her şakada bir gerçeklik payı vardır kadar saçma bir fikir yok bence. abi adı üstünde şaka yani tamamen şaka. gerçeklik falan yok. ben niye geriliyorum lan sizin saçma düşünceleriniz yüzünden. gönlümce şaka yapmak istiyorum, bu pisler yüzünden yapamıyorum. pisler.

*kadınlara buradan bir çağrım var. sevgili bayanlar, lütfen nolur rica ediyorum koşmayın! evet koşmayın. kadınlar koşunca çok kötü görüntüler oluşuyor bence. yürüyün durun ama koşmayın. yetişmeyin o otobüse ama koşmayın. lütfen.

*sevgilerimle.

6 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #12


evet, vudıt miins.

*selamlar sevgili okur. yeni post atmama rağmen canım feci şekilde kısa kısa yazmak istedi. yazayım di mi? bence de ya. hadi başlıyorum.

* ferhat göçer şarkı söylerken kulağında bir kulaklık oluyor. oradan ne müzik veriyorlar çok merak edioyorum cidden. ne bilim şarkıyı mı sufle veriyorlar yoksa başka şarkı mı dinliyor psikopat gibi. çok merak ediyorum ne olaylar dönüyor orada . ölmeden öğrenmek istiyorum. lütfen ferhat açıkla bunu sevindir beni.

* fermuarın alttan açılması kadar kötü bişey var mıdır sizce? bence çok yok. beyle alttan açılır fermuar üstten de açıktır. iğrenç bir görüntü olmasının yanı sıra kurtulması zor da bir durum.

* fillerin seks hayatı nasıldır acaba diye düşünen okurlarımıza geliyor? (gerçekten var mı lan düşünen)

neyse efendim fil dediğimiz bu devasa hayvanlar da çoğalıyorlar. bölünerek değil tabii bildiğin normal memeliler gibi. tabi şekil itibariyle biraz zor sanırım. işin ilginci bu olay sadece 13 saniye sürmekteymiş. (aramızda bu süreyi yeterli bulacak olanlar olabilir, sizi de seviyoruz, olduğunuz gibi kabul ediyoruz).

* fiske deyince benim aklıma birine arkadan sessizce yaklaşıp orta parmak ile kulağın ucuna hızlıca vurmak geliyor.

* petek dinçöz'ün foolish kazanova şarkısında vudıt miins diyebir kısım var yıllardır çözemedim. vudıt mins vudıt mins vudıt vudıt vudıt vudıt diye gidiyor. bir şifre mi acaba?

* fotoğraf çekemeyen japon = tüküremeyen lama

* son olarak kişisel bir zevkle bitireyim. dünyada insana yakışan en güzel aksesuvar bel gamzesidir. bunu bilir bunu söylerim.

*hadi kalın sağlıcakla.

5 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

gökhan özen'in azer bülbül taklitçiliği

bir insan düşünün, sakallı mağrur titrek ve mükemmel sesli. evet evet aklınızda oluşan tek bir figür tek bir idol var. tabii ki azer bülbül.

burası ciddi amcamların yazlığında gördüm kendisini su dolduruyordu çeşmeden. gittim yanına hayranınım abi dedim. teşekürler gardaş aneeeey annneeeeeyyyyy diye cevap verdi. tırsmadım değil (çeşme olayı ciddi ya valla). e tabii o da insan su da doldurur. neyse kendisini severim saygı duyarım.

diğer taraftada genç kızların sevgili sarı civciviyle pozları ile kimbilir kaç kızın kalbini çalmış olan gökhan özen. ama bana göre orjinal değil. bana göre marjinal hiç değil. bu gökhan özen denen şahıs tüm şarkılarında azer bülbül abimin söyleyiş tarzını kopyalayıp yapıştırmakta. titrek sesini kullanmakta.

düşün şimdi gökhan'ın şarkısını.

a a a a aramazsa a a a an ara a a amaaa yaar aa a aramazsa a a a n aaa a rama a a diye tireye titreye söylüyor şarkısını. ama benim için hiç mi hiç önemli yok. ha kendi tarzını yarat söyle. ama azer abim gibi söyleyince benim gözümde değerin bitiyor. adeta mahmut hoca'nın kopya çekerken yakaladığı güdük gibi oluyorsun benim için. güdük gökhan.

2 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #11 (facebook special edition)

*selamlar sevgili okurlar. özlediniz mi beni? ben sizi çok özledim. valla.

*facebook çok güzel bir yer. ilk girenlerden biriyim ve bununla övünüyorum dostum. noldu bi' sorun mu var?

*ingilizce kullanımdan türkçe'ye geçince değişik anlar yaşatabiliyor size facebook.

'okşan pokemongil'in artık bir ilişkisi yok' yazıyor mesela. feci korktum.

*her yeri arayüze geçtiğinde 'bu ne yeaaa', 'bok gibi olmuş yeaaa' diyenleri bir odaya toplayıp ıslak odun vasıtasıyla bellerine çalışmak istiyorum.

*feci hafızaları olan insanlara sahip bir oluşum facebook. ilkokul arkadaşım olduğunu idda eden biri inanmamam üzerine eski evimizin tüm ayrıntılarını sayarak beni dumurlardan dumurlara sürüklemiştir.

*meet new people denen insanları kaynaştırma amaçlı aplikasyonunda şöyle bir şeye rastlayarak dumur olduğum site. türk erkeğinin kendine güvenini de buradan anlayabiliriz.

şöyle ki isteyen insanlar istediğinin sayfasına bişeyler yazabiliyormuş. gezerken dilşad isimli birinin altında şöyle bir yorum vardı.

dilşad ne güzel isim azdırıyor insanı dilat gibi falan :)

lan bu ne. bu cümleyle mi tavlayacağını düşünüyorsun kızı. hey allam ne manyaklar var.

*kısa oldu ama olsun. kıyamam o yorum yaparken yorulan parmaklarınıza :) hadi bay.

6 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #10

bence çok korkunç

* yazmıycam dedim ama dayanamadım hasretinize. naber?

*sınıfta sessizce espri yaptıktan sonra birden herkesin kahkaha atmaya başladığı oldu mu hiç size? bana hep oluyor lan. düşünüorum çok sesim de çıkmadı nasıl duydular deyü. ama bi yandan da başkasına güldüler heralde diyorum. kafam çok karışıyor bu anlarda.

*sadece benim babam mı msn'de büyük harflerle konuşuyor. aynı zamanda tüm noktalama işaretlerini kullanması ve 'naber olum' yerine 'NE HABER OĞLUM' yazması beni ciddi anlamda tırsıtıyor. evet tırsıtmak.

*dünyada en çok korktuğum şey ece erken'in programına konuk olmak. çok korkunç gerçekten.

*siz daha ilk sınav kağıdına dokunmamışken ikinic kağıdı isteyen o kızı dövmek istemiyor musunuz? bence hepimizi istiyoruz. üstelik oldukça kalabalığız bence.

*besut diye insan var. bildiğin adı besut. adın ne deyince besut diye cevap veriyor. nefes falan alıyor, yemek yiyor. bence gerçekten çok ilginç.

*üniversitede güz dönemi var mesela. daha komik isim bulamadılar mı acaba. ne bileyim. güz ne yani. üzülüyor insan.

*bence dünyadaki en iyi insanlardan biri belki de birincisi şehirlerarası otobüste kucakta giden çocuğa kek veren muavindir. evet benim fikrim bu.

*öperim.

8 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

naber çucuhlar

bi kaç gün bloga uzak kalabilirim. pek yazmayabilirim. ama okulun başlamasıyla tekrar aranıza katılıcam. bu süreçte blog okumaya devam edicem. yorum falan yapıcam hep. aman ha arkamdan 'lan yine sıkıldı blog işinden maymun iştahlı' bıdı bıdı yaparsanız sert yaklaşırım bak söliyim. hadi iyi bakın kendinize. eski postları falan okuyabilirsiniz bu sürede. güzel şeyler yazmışım eskiden hiiiiç. hadi sii yaa

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Atasözü açıklayan kompozisyon


allah'ım allah'ım bu ne pis bir şeydir. ilkokul'un sonunda oluyor muydu hatırlamıyorum 8'de falan oluyordu kesin. ama lise ve dengi okullarda olduğuna eminim. lise de olduğuna eminim de denginde var mı bilmiyorum. zaten lise dengi okul nedir hiç anlamadım saçma bence. konumuza dönelim.

lisede edebiyat dersinde normal bir yazılı olurduk. bir de kompozisyon yazılısı olurduk. bir gün önceden hazırlanmış beyaz kağıt. altına yamuk yazmayalım diye çizgili kağıt. bir adet ataç. yarım su bardağı zeytinyağı. şey pardon karıştırdım. bunlar hazırlanır sınıfa gelinirdi. öğretmen 1 adet atasözü söyler siz de ne anladığınızı kompozisyon olarak yazardınız. allah'ım ne saçma. başlarsınız bunu söyleyen ata'nın haleti ruhiyesinden. sallarsın da sallarsın. olum şimdi düşünüyorum da ne saçma lan. herif yaşamış bir sürü yıl. yaşadıklarından öğrendiğini bir cümleye indirmiş. efsane olay yani. sen onu tekrar açıyorsun. bunu yaptıran tüm hocalar çok ağır psikopattı bence. olum çocuk 13 yaşında lan 1 sayfa nasıl yazsın.

6 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Günün Sözü


'Aşk çığ gibidir gelince kaçamazsın.'

littleiv

2 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

İyi Bayramlar

o kadar muhabbetimiz geçiyor yahu. bir bayramı mı kutlamıycaz? olmaz öyle. ramazan ya da şeker bayramı farketmez littleiv affetmez.

iyi bayramlar efendim..

7 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #9 (halay special edition)


*düğün sonrası eve dönme de sağlam bir ritüeldir benim gözümde. düğünün bitmesinin akabinde arabaya gidilir. iki çocuksa arkada kimin uzanıp uyuyacağı kavgası çıkar. sonra anne arkaya geçer, büyük çocuk önde uyur. çok tatlıdır o uyku. hç bitsin istemezsiniz. evin önüne geldiğinizde kendiliğinden uyanırsınız. o mahmurlukla eve girilir. yatak soğuktur, ama güzeldir o tatlı yorgunluk.

*düğünden insan manzaraları: halay çekerken çocukları ezen coşmuş düğün insanı: genelde hepimizin düğünlerde gördüğü tiplerdir. normal oyun havaları veya diğer tarz müziklerde sessiz sessiz oturan adamlar halay müziği çalmaya başladığında içindeki çocuğu ortaya çıkarırlar. yavaştan sahneye doğru ilerlerler. önce ağır ağır halaya ritmik hareketlerle uyarlar. sonrasında müzik hızlanınca içlerindeki halaycı ruh ortaya çıkar. ayaklarını sallaya sallaya depar halinde halay çekmeye başlarlar. etraf umurlarında bile değildir. o an tek düşündükleri halaydır. öyle ki etrafta çocuk mu varmış ayağının altına mı girmiş umrunda bile olmaz. bu kişilerin halayları sonrasında düğünde ordan oraya koşuşturan çocuk sayısında önemli miktarda azalma olur.

*düğünden insan manzaraları: kovalamaca oynayan çocuklar: öyle amaçsız şekilde koşuştururlar. yorulurlar. terden sırılsıklam olunca masaların üzerine serpiştirilirler.

*düğünden insan manzaraları: havaya para saçan adam: karizmasını yediğim ya. ulan br gün şunu yaparsam yemin ederim egodan yanıma yaklaşılmaz. ciddi ciddi maddesel bişey olur egom. böyle çevremde kalkan gibi olur. alıcan eline 1 liraları, 1 dolar olursa daha artistik olur. böyle tomarı eline alıp tıptıptıptıp deyü paraları havaya saçmak istiyorum. çocuklar toplasın sonra yerden. biz az toplamadık zamanında.

*minik üzüntü: halayın ortadan kopması. geride kalanların ne yapıcağını bilememesi.

*büyük üzüntü: halayın en sonundaki büyük olmak. halayda çocuklarla teması sağlayan insan olmak. üzüntü budur işte. ne saygınlık ne bişey.

*halaya halaybaşı olarak katılma sırasında halaydan bir 10 15 metre uzakta bekleyip kendi kendine halaya uymaya çalışmak. ne biliyim çok karizmatik değil mi?

*halayın içe kıvrılması da çok değişik bir olay. doğal bir seleksiyon gibi adeta. içteki halayın dıştakini bastırma arzusu. hayatın gerçekliğini burada bulabiliriz.

*düğünden insan manzaraları: halay başı: önce sakin sakin halayın ortasında yer alır. ağır hareketlerle rölantide takılır. ritmin hızlanması ile ilginç hareketlerle halayın koşu yoluna doğru gider. eski halay başına acır gözlerle bakarak mendili elinden alır. ve ortaya halay çekerken çocukları ezen coşmuş düğün insanı çıkar. kendini kaybetmiştir artık. etraftan gelen yeni halaya başlarını berataraf eder. liderdir o. bütün düğünün fenomenidir. müzik aşırı hızlanınca halaydan kopanlara üzülür. son nefer olarak kalsa bile yılmayacaktır. müziğin yavaşlaması ile elleri kolları sallar. savaş kazanmış muzaffer komutan edasıyla yerine geçer.

büyük üzüntü: halaya ayak uyduramayan insanın yanında olmak: allah belasını versin o durumun. herkes çok güzel ileri geri bir sağa bir sola halayını çekeren bir tane kendini bilmez dengesiz halay insanı halaya ayak uyduramaz. herkes sağa giderken o sola gider falan. o pek etkilenmez bundan zaten bilmiyordur halayı. asıl sorun yanındakilerdedir. bu dengesiz sizi sürekli ters tarafa çeker. ayağınıza basar. gayette mutludur. ama siz. ah siz. adeta hayatta kabir azabı yaşarsınız. bitsin istersiniz. bakarak öğrenmesini istersiniz olmaz. pis bir durumdur. lütfen herkes halay çekmeyi öğrensin. lütfen. çok kötüyüm lan.

5 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Pes 2010


1 gb demosu çıktığı andan itibaren indirmeye başlayıp dün gece oynama fırsatı buldum. ilk kez inceleme yazısı yazıcam hayatımda çok heyecanlıyım.

maçlar 5 dakika oynanıyor. kulüplerden liverpool'um (ki bu bana yeter) barça; ülkelerden ise fransa, italya, ispanya ve almanya yer alıyor. normalde maçlar 5 dakikayla sınırlı ama bir expanded ile süreyi uzatabildim.

*ana menüyü sevmedim. evet adamım torres var ama menü seçenekleri çok metalik olmuş. böyle bi soğuk sanki.

*exhibition menüsü hoş kullanışlı. kick off- team select- strip- stadium- game plan ve options var. ordan aynen maça atlıyorsunuz. ben sevdim.

*oyun içinde futbolcuların hepsine ayrı özellik yükleyebiliyoruz. mesela diyosun ki gerrard'a 'abicim takım ileri çıkarken sen çok kaptırma ceza sahası civarında takıl geleni göm kaleye' gibi. kullanmayı öğrenince çok işe yarıycak gibi gözüküyo.

*stad, seyirciler, atmosfer, saha ve futbolcu görünüşleri iyileştirilmiş. futbolcu yüzleri yine süper.
hareketler daha oturaklı gerçekçi olmuş. maça çıkış seramonisi falan pek güzel yapılmış.

*son vuruşlar çok güzel. plaseler mükemmel olmuş. öyle abartı zıbam diye şutlar yok sanki. daha gerçekçi.

*topla ilk buluşmada bir sorun var sanki. bir tekleme meydana gelmekte. ancak sanırım bunun sebebi daha gerçekçi olması. top kendisine gelince eğer tek pası atmak gerçekten kolaysa veriyor. ancak ters bir tarafa pas atmak isterseniz önce kontrol ediyor sonra pas vermeye çalışıyor. bu da topu kaybetmenize sebep olabiliyor. gerçekçilik artmış.

*oyuncular topu sürerken ayağından fazla açıyor galiba. orası pek olmamış.

*duran topları kullanırken futbolcular put gibi durmuyor, hafif salınıp öyle topa geliyorlar. korner
kullanırken kamera önce kullananın arkasındayken, tuşa basmaya başladıktan yarım saniye sonra ceza sahası gösteriliyor. hoş olmuş. sevdim.

*oyun daha güzel, bariz. oynanış, gerçeklik, zorluk cuk oturmuş. hareketler daha göze hoş geliyor. şutlar paslar ben sevdim.

*oyunda beklenmedik şeyler oluyor abi. beklenmedik hareketler, beklenmedik top sekmeleri, beklenmedik şutlar. seviyorum ben böyle önceden kestirilmemesini. öbür türlü ezbere oynanıyor.

*pes 2010, 2009'a göre daha zor olmuş sanki. bu açıdan sevdim. zor olucak abi oyun. öyle her önüne geleni yenemiceksin. messiyi gerrardı alıp yardırıp gidemiyosun. (messi nasıl diye çok merak ettim, yoksa l'pool'u aldım lan hep eheh)

güzel olmuş lan işte. pes anasını satıyım. yine gecemiz gündüzümüze karışıcak. sabahlara kadar gerrard benim torres senin eğlenicez. adamlar yapmış yine kısaca.

not: itüsözlükte yazdığım incelemeyi bir arkadaş beğenip paylaşmış. ünlü oldum lan ehehe
http://www.mcpsp.com/oyun-incelemeleri/16424-pes-2010-demo-inceleme.html

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

wibiya widget