Aşk-ı Memnu İncelemesi #8


Oha iyice bildiğin Aşk-ı Memnu yazarı olmuşum farkında değilim. Arada yazamadığım ama hazırladığım yazıyı bir kaç gün sonra dökeceğim buralara ama şukela-ül inci dizimiz Aşk-ı Memnu dumanı hala tütüyorken izlenip yorumlanmayı hakediyor bence.

*Beşir, Behlül ile Bihter'in meşhur görüntülerinin olduğu CD'yi İsveç'li zenginlerin falan değerli ziynetlerini sakladı çok gizli kasalardan birine mi koydu bana mı öyle geldi? Ne değer verdin şu Cd'ye be Beşir. Elinden düşürmüyorsun valla.

*Nihal bir anlattı balayı programını. Önce sarayda evlenicekmiş, prenses hanfendi, sonra gemiye binecekler gez allah gez, italyasından hırvatına güney afrikasıymış da niyorktan kesin dönüş yapıcakmış piyuu. Babanın parası sanki diyeceğim de hakkaten baba parası. Ne güzel lan, liseyi bitir var kocaya gez dünyayı. Valla Firdevs hanımın izindesin çakal carlos Nihal.
*Keşke bu domuz gribi olayı sırasında Beşir biraz daha meşhur olsaydı. Adam sağlık timasli gibi mübarek, her öksürdüğünde sol kolunun içine öksürüyor.

*Behlül'le Nihal'in evlenecekleri yat mı desem şehir mi desem ne desem bilemediğim o devasa ortam çok böyle nasıl diyim hmm bağlayamadım lan sonunu. Çok hayvansınız zenginler.

*Koca hastası Nihal önden önden o kocaman geminin sahibi abiye 'burda ne var hmm peki burda' diye soru sorarken arkada Bihter ile yedikleri boku temizlemek adına konuşan nişanlıcaazı Behlül'e kızaraktan 'behlül hadi :(' dedi ya, orda çok pis ağzına vurmak istedim. Ya bir rahat bıraksana kızım, ne yabışkan bişey çıktın sen ya. Gerçi bu Behlül'ü de rahat bırakmaya gelmez, daha o yatta 3 kişiyi hamile bırakır valla anlamazsın.

*Yatta bowling oynarken neden top yerine domates kullandılar orayı pek anlamadım. O kadar para dökmüşsünüz klozetler bile altından ama bowling topu yerine domat var. Hiç olmamış. (Kimse bana o kadar küçük bowling topu olduğuna inandıramaz)

*'Balayınız evlilik hediyem.' Çat diye denir mi yahu bu. Adnan çalışsın siz saçın anasını satiim. Ne güzel iş.
*'Antipatik Rus Katya'yı dövmek isteyen bir milyon kişi bulabilirim' diye grup kursam facebook'ta 3 günde dolar taşar yemin ediyorum.

*Hilmi Ünal yavaş yavaş Gargamel'e mi evriliyor. Herkes tarafından nefret edilme arzusunu ben başka türlü açıklayamıyorum çünkü.

*Yemin ederim Beşir kadar cool bir insan görmedim. Ağır haraketler, delici bakışlar (ki bunda mor gözlerinin etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum), böyle artis artis laflar. Yemin ederim Behlül senin kadar kasılmıyor lan.
*Sanırım Aşk-ı Memnu'nun reytingleri düşmüş biraz. Çat verdiler Behlül'ün duş sahnesini hemen Ab grubu, toplam ne varsa reytingler tavan. Bu kadar ucuz olmamalı.

*Taklım virüsü yayılıyor. Sabi sübyan Bülent'te taklımdan nasibini aldı. Ya bunun panzehiri falan nedir öğrenelim de koruyalım kendimizi.

*Bu kadar kapı dinleme, camdan izleme olayının arasında Bülent'te etkilendi tabii çocuk. O da dinlemeye başladı gizli gizli büyüklerini.
*Behlül Katya'nın yardımıyla Sedef'in mesaj ve çağırısını görünce etrafına o kadar bön bön baktı ki, bön bön bakmak deyimini bulan kişi bu kadarını düşünmemiştir bence. Bön'lükte son noktaydı çünkü o.


*Behlül titre ve kendine gel. 3 ay sonra Nüyork'ta sergisi olan bir Sedef'i bırakıp baba parasıyla gezmekten başka bir vasfı olmayan Nihal'i alıcaksın. Bir uyarıyım dedim.

*5 geliyor 5 geliyor. Peyker, Elif, Bihter, Nihal ve şimdi deeee Sedef. Behlül 5'ledi diye fotomaç başlıklarını görür gibiyim.

*Bülent'in derdini çözemediler ya şey gelmedi mi acaba akıllarına, 'ya biz bu bölüm hiç arabayla gelmedik eve, e bu çocuk da hiç 'aa ablamlar geldi/babamlar geldi' diyemedi, bundan olmasın can sıkıntısı.' Bence sebeplerden biri de bu.

*Behlül: 'ben bir an evvel seninle evlenmek istiyorum.'
Nihal: 'aferin o zaman sana.'

Bak bak laflara bak. Hadi Behlül koş Nihal ablanla oyna. Aferin sana.

*Behlülün eski fotoğrafları diye Kıvanç Tatlıtuğ'un modellik fotoğraflarını koymuşlar. Ya ucuzcu musunuz nesiniz?

*'yeniköy'deki bütün yalıları da biliyorum ama' dedi Nihal. Emlakçı mübarek.

*Behlül'ün ilk aşkının evinin kapısı cam mı bana mı öyle geliyor? Yemin ederim zengin olunca kafalar güzel oluyor sanırım. İnsan ne yapacağını şaşıryor herhalde.

*Of magazinciler yakaladı ya Behlül sarısını nasıl içimin yağları eridi. Nihal'de görünce attı yüzüğü, Bihter'de arkadan zevkten dört köşe. Öyle bitti bu bölüm. Fena karıştı olaylar. Bakalım haftaya neler olacak. Görüşmek üzere.

15 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Aşk-ı Memnu İncelemesi #7


Yine bir kaç gün gecikmeli de olsa izledim efsane-ül dizimizi. Bakalım kim kiminle nerede neler yapmış. En çok kim mallamış? Başlasın.

*Tdk Çetin Özder'in evi olduğunu yeni öğrendiğim o yerin heyecanına henüz kapıldım. Altın varaklı kapılar, açılır kapanır sürgülü kapılar. Vay arkadaş ya . Adamın evinin duvarlarında 15 metrelik resimler var. Ben müzede falan görsem gerilirim adam evinde her gün görüyor. Ya gerçi bu adam yaşamdan zevk almaz bence. Her şey evinde var ya. Kötü bir yaşam şekli. O kadar zengin olmak da iyi değilmiş demek ki.

*Çetin abim 4 kez gezmiş dünyayı. Bence az bile. En az bir 8 10 kere de dünya Çetin abinin etrafında dönmeliydi. Parayı bastırıp yaptırsın yahu nedir yani.
*Evin parlak ve yanlız çocuğu Bülent Pavlov'un köpeğine bağlamış resmen. Ses duyuyor 'aha ablamlar geldi', araba duyuyor 'hop babamlar geldi'. Oğlum bir vasfın olsun lan evde, kapı zili misin be çocuk? Bak nasıl sinirlendirdin beni.

*Şarz dedi Adnan ağız dolusu, Behlül'ün geçen haftaki meyılından sonra bir şok daha. O kadar para var insan bir tdk imla kılavuzu olur. Kılavuzu Melih Bey takımı olanın burnu Hilmi Ünal'da kurtulmazmış. Post-modern atasözü yazdım lan şurda.

*Pornocu Beşir'in gözler pörtledi cd'yi açınca. İnsan kapıyı kitler hayvan herif biri girse nolucak, napıcaksın.
*Koca hastası bu Nihal. Firdevs düğünü erteleyin diyor 'aman yok ertelemeyelim ne gerek var evlenelim hemen koca koca koca' bu ne ayol. Aman kaçırma sarıyı.

*Pavlov'un köpeği Bülent babasına soruyor:

-Fakir mi oluyoruz?

babadan cevap:

+Daha neler.

Nasıl kafanız var olum sizin soruya cevaba bak. Fakir mi oluyoruz nedir Bülent'çim. Araba sesi duymayınca pek mantıklı konuşamıyorsun sanırım.

*Bülent Galatasaray Lisesinde okuyormuş. Pavlovun köpeğine göre fazla akıllı bence. Bu arada Galatasaray Lisesinde olup arkadaş sayısı 0 (yazıyla sıfır) olan başka insan da görmemişti heralde o okul. 2050'lerde falan nesilden nesile kulaktan kulağa anlatıyor olacaksın Bülent, 'bir çocuk varmış hayvan gibi zenginmiş götünü dolarla siliyormuş ama 140 yaşındaki halası ve piyano çalan matmazeli dışında arkadaşı yokmuş.' diye.

*Arsen hanım Behlül Bihter aşkını düşündüğü kadar matematik problemi çözmeye çalışsa dünyada çözülemeyen 7 8 problem var ya onları çözerdi be. Öyle bir potansiyel var çünkü görebiliyorum.

*Behlül'ü Nihal'e kötülerken iyi polis kötü polisi oynadı resmen Bihter ve Firdevs hanım, çakallar ya. Ana kız insanın ocağına incir ağacı dikerler. Ki Adnan'ımın ocağına diktiler en afillisinden.

*Of lafı koydu tineyc Nihal. 'Mantık evliliği yapmıyorum' dedi Firdevs'e. 'Senin gibi Tdk Çetin'in parasına gitmiyorum.' dedi. 'Ben hayvanlar gibi yakışıklı Behlül'le evlenicem.' dedi. 'Damızlık o.' dedi.
*Ne laf sokuşuldu şu ortamda be. Takip edemiyorum valla. Nihal Firdevs'e, Firdevs Nihal'e, Matmazel hem Firdevs'e hem Bihter'e, sonra hepsi Bihter'e, neleroloyor.

*Yazarı Maurice Leblanc, Arsen Lüpen karakterini yazarken bizim Arsen Halayı düşünmüş müdür acaba? Sonuçta dedektiflik dünyasının en büyük kahramanlarından birisi ile Aşk-ı Memnu'nun dedektifi halamız ile aynı isimde olması bir tesadüf olamaz bence.

*Kolundaki alçıyı çıkartan Nihal 'Hayır incelicekse belimi de alçıya aldırıyım.' dedi. Ahahaha gerzek seni ya, tam tineyc espririleri.

*Behlül 1 günde patron oldu anasını satiyim. Ne güzel lan, amca ben şirkete başlıyorum, amca ben karınla yatıyorum, amca ben kızınla evlenicem. Hayat sana güzel sarı. 2 saat sora toplantısı varmış, haspam.

*'İddiasız iddialı' gelinlik isteyen Nihal'in ağzına vurmak farz mı oldu artık yoksa bana mı öyle geliyor. İnsan zengin olunca ne isteyeceğini şaşırıyor sanırım. Gelinlik giymek istiyorum ama gelin olmak istemiyorum falan da de bari terbiyesiz seni.
*Adnan Bihter'e elinde bebeği görünce 'Ah be aldırmayayadın o bebeği.' bakışı attı ya. Keşke aldırmasaydı bebeği Bihter, vereydi kucağına Behlül'ün sarı veledini. Anlamazdı mal Ednan. 'Aaa benim dayımın kayınçosu sarışındı ona çekmiş zaar.' diye sevinirdi. Mal çünkü.

12 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Neşe Dolamıyor İnsan !


Güneşin yakıcı sıcağının altında asker elbisesi içinde yanımda tanımadığım gelinlikli bir kız varken bir çok minik asker ve minik gelin ile birlikte sıra olmuş haldeyim. Evet tahmin ettiniz.

23 Nisan !

Dünya üzerinde çocuklar için bir bayram yapılması fikri gerçekten büyük bir beyinden çıkabilirdi sadece. Ülkenin geleceğinin kendisine değer verildiğini görmesi bu açıdan oldukça faydalı bence. Şahsen 23 Nisan'larda hep içimiz garip bir heyecan kaplar benim. Tamam liseden sonra 'ooh 23 nisan cumaya geliyo , 3 gün tatil' dedik hepimiz. Ama o tatillerde bile kalkıp trtyi açıp güzellikleri seyretmişimdir hep.

23 Nisanlar kalabalık yerlerde geçirilmeli bence. O heyecanı o coşkuyu daha derinden hissedebilmek için çok çocuklu, en çocuklu yerlere gidilmeli. Ellerinde Türk bayrağını sallayan, annelerinin babalarının elinden tutumuş çocukların yüzlerindeki o mutluluk ifadesini görmek Atatürk'e bir kez daha minnet duymamız için bir sebeptir en basitinden.

Ancak son günlerde yaşanan (buraya yazacağım kelime ciddi anlamda çok hafif kalıcak, çok ağır şeyler söylemek isterdim ama..) iğrenç olaylar ile Çocuk Bayramı buruk geçiyor. Siirt'te yaşanan olaylarda, bugün çıkıp gezmesi, şarkı söylemesi, gönlünce eğlenip çocukluğunu yaşaması gereken küçük bedenler bir daha hiç çıkamayacakları bir psikolojik çöküntünün içine çekilmişler. Üstelik bu bilinirken üstelik bu binlerce kişi tarafından bilinirken.

Bu şerefsizlikte yer alanlara, saklayanlara isterse dünyanın en ağız cezası verilsin. Hatta idam cezası geri getirilip asılsın hepsi. Neyi değiştirecek. O çocuklar hayata bir daha gülen gözlerle bakabilecekler mi? Hiç bir 23 Nisan'ı kutlayabilecekler mi ellerinde bayraklarla? Hangi hediye gözlerinin içinde gülücük yaratacak. Verilecek hangi ceza rahatlatacak onları.

Üzülmekten başka bir şey gelmiyor insanın elinden. Buruk geçiyor 23 Nisan. Neşe dolamıyor insan!

3 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Mizah Dünyası

Çok kastım ya ekran başında. Yaklaşık olarak 15 dakikadır boş word sayfasıyla yüz yüze bakışıyoruz. Bir şeyler yazmam gerektiğini biliyorum ama tam olarak aklıma bir şey gelmiyor. Uzun bir süredir (4 gün) yazı yazmayınca siz değerli okuyucularımın yazı beklediğini düşündüm (başka okuyacak bir şeyiniz kalmamış gibi). Ya da daha doğrusu blogun boş kalmasını da istemiyorum diyebilirim.

Bazen yazıyı yazmaya başlayıp sonra başlığı yazıya göre şekillendiriyorum. Örneğin masayla ilgili tespitler içeren yer yer diyalogların oluşturduğu yer yer aklıma gelen komik hikayelerin harmanlandığı bir yazı yazdım diyelim. Tak yazının başlığını ‘masa’ koyuyorum. Düz bir düşüncenin eseri ama yazın dünyasında şimdiye kadar çokça kullanılmış bir yöntem. Aklım rahat, zerre tedirgin olmuyorum ‘ne kadar da düz insan masayla ilgili yazıyor masa koyuyor başlığı’ diye düşünürler arkamdan diye çekinmiyorum. Sanırım çok önemli bir mecrada yazmadığım için bu fikre sahip de olmuş olabilirim. Tam emin değilim.

Bu yazıya başlarken başlığı yazmıştım mesela ilk olarak. O zaman direk olarak kilitleniyorum sanırım. Yani başlık ile ilgili mizahi bir yazı yazmaya çalışıyorum. Daha baştan kalıba sokuyorum kendimi, olmuyor. Sonuçta mizah dediğin olay bir nevi sınırsız olmaktır. Kalıplara sığmamaktır (biraz fazla mı abartıyorum nedir, sonuçta bunlar rock camiasının vazgeçilmez solistlerinin isimleri girly’li falan dergilere verdikleri röportajların vazgeçilmez cümlelerinden).

Bu arada fark ettiyseniz yeni bir yazı stili deniyorum bu yazımda. Kısa kısa’da kullandığım stilden bazen ben bile tiksinirken siz kim bilir neler düşünüyorsunuz. ‘ya bu çocuk kendisini komik mi zannediyor nedir’ diyenleriniz bile vardır tahmin ediyorum. Hatta bunları düşünüp yorum olarak ‘ahaha gerçekten çok komik/kadirşinas şeyler yazmışsın okumaktan kendimi alamıyorum’ gibi şeyler yazan bile vardır. Blog dünyası sonuçta sahte yüzler (heh şimdi de sanat camiasının ne kadar kötü insanlardan oluştuğunu bir basın bildirisi halinde önündeki farklı yazıların olduğu renk renk boyut boyut mikrofonlara söyleyen sitemkar şarkıcı gibi oldum).

Neyse işte sonuç olarak bir saat önce boş olan word sayfası şimdi pek çok karakterle dolu. Benim amacım bu harflerin yan yana gelince sizi güldürmelerini sağlamak. Dışarıdan bakınca cidden saçma geliyor. Ama kutsal bir şey yapıyormuşum edasıyla size yakınmam bazen acizlik gibi geliyor bana. Yani şimdi hiç tanımadığım 2 çift muhabbet etmişliğim olmayan biri gelip bana ‘ya hiç okunmuyorum yorum gelmiyor’ dese boş boş bakarım yüzüne. Ama işte insan empati yapamıyor. Birden kendimi okunmak için yalvarırken buluyorum. Olayı fark ettiğimde çok geç olmuş oluyor.

Böyle mizah aleminin içindeymişim bu camianın tüm pisliklerini biliyormuşum gibi bir yazı oldu. Halbuki alakası yok. Kendimi kendi halinde bir blogdan daha fazlasıymışım gibi gösterdiğim için utandım da aslında. Sonuç olarak mizah dünyası böyle işte (uzaklara bakıyorum bunu yazarken, evet).

Not: Başlığı sonradan koydum. Nasıl olmuş mu?


8 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Aşk-ı Memnu İncelemesi #6


Merhaba sevgili okurlar. Bu aşk-ı memnu postları çok seviliyor sanırım blogda. Aynılarını ekşi sözlükte de yazıyorum o da en beğenilenlerden oluyor. Bu da tabii ki bana yazma şevki veriyor. E hadi bakalım bu bölümde neler olmuş şöyle bir göz gezdirelim.

*Ne anlattın be sevişmeyi Nihal. Yemin ederim genç erkek ergenler gibisin. Dün gece var ya offf falan.

*Yüzümden belli mi de yüzümden belli mi. Nihal'cim sen bu şevişme olayını ne zannediyorsun ben anlamadım ki. Her sevişmede yüzüne çentik mi atılıyor sanıyorsun nedir.

*Adnan yine atölyeye yollandı. Gece seviş olmayınca kendini atölyede tatmin ediyor. Yazık, o kadar paran olsun git tahta döv olacak iş değil.

*Ne aşağıdakiler yukarıdakiler muhabbeti döndü be şu ortamda. Sınıf çatışmasının bu kadar sevişmeli bir dizide bu kadar ön planda olması gerçekten ironik bir durum.

*Ergen Bülent beni iyi dinle. Arkadaşların halı sahaya gidiyor playstation oynuyor efendime söyliyim kızlara takılıyor, sen varsa yoksa piyano çalıyosun, 50 yaşında insanlarla kokteyllerle takılıyorsun. Gerçekten kötü bir ergenlik geçiriyorsun, hayatını bir gözden geçir bence.

*'Ben bu evin hanımıyım, ben bu evin hanımıyım' diye çığıran Bihter kendini 'Hanımın Çiftliği'nde mi sanıyor ne?

*Adnan tahta dövmeyi ne önemsiyor arkadaş, Hilmi-the röbdşambr-Önal davası için bilgi vermeyi bile salladı sırf tahta dövmek için.

*'Hilmi Önal favorilerini daha fazla uzatmasın xD' diye grup açıcam facebooka. Çünkü biraz daha uzarsa o favoriler diziyi ele geçirebilir.

*Evde elele dolaşan Nihal Behlül çifti, size sesleniyorum. Evin içinde elele gezilmez, hayvan evladı mısınız siz?

*Seni özledim diyen azgın Nihal sana sesleniyorum, daha dün bir bugün iki be bir rahat dur be.

*Adnan'ın olayları anlamaya çalışırkenki surat ifadesi çok boş ya. Hiç bir şeye anlam veremiyor adam. Sonsuzluk, berrak, bembeyaz.

*Ziyagil köşkünde yaşamak zor iş arkadaş, her gün makyaj yap gece sil sabah bir daha yap akşam döpyes giy piyuuu.

*Şöför Seyit'i İstiklal caddesinde gördüm bunu da belirtiyim arada heheh.

*Beşir bırak artık şu samsun 216'yı ya. Öksür öksür bir hal oldun.

*Lan bir ağız tadıyla 'güzeldir viyana mıh mıh ben de severim' diyemedim. Adnan malı bile dedi ya.

*Adnan'ın devasa bir cücük bölgesi var, kocaman böyle. Farketmişsinizdir.

işte o devasa cücük

*Behlül çok duygusal bir sahnede şunu söyledi; 'ben sana son sözümüo meyıl ile söyledim.' Evet aynen bu şekilde, meyıl dedi. Mal ya yemin ederim mal sarı.

*Hastane sahnesinde figüran anne 'oğlanmış' dedi ultrasondan sonra. O ne lan erkekmiş desene oğlan nedir?

*Dikkat ettiyseniz her sahnede Behlül'ün eski bir sevgilisi var. Bihter var olmadı Nihal, bilemedin Peyker, en kötü Elif.

Bu bölümde böyle bitti, biraz falaz duygusal bir bölümdü notlar bu kadar, gelecek bölümlerde görüşmek üzere.

6 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Kısa Kısa #42


*Rimi rimi leyle ley rimi rimi ley.

*Kısa kısa'ya ünlü aldım, biraz daha renklendirmek için. Ama ilk seferinde paramız Gülseren'e yetti. Bir dahakine daha bir bize uygun daha kulak tırmalamayıcı sesler ile sizinle olmak isterim.

*Naber can okur gül okur. Var mı bir istediğin? Ne yaptırıyım sana, çok güzel dönerim var.

*İnanıyorum ki hayatım boyunca portakal soymadan bir şekilde yaşabilirim. Ha portakalımı yine yerim ama kendim soymam. Şu ana kadar gayet başarılıyım bu konuda. Hiç soymadım ama portakal yemek isteğimden de geri kalmadım.

*Bak mesela elma öyle değil, onu ısırarak falan bir şekilde tüketebilirim ama portakala hiç bulaşmam, biraz zahmetli bir olayı var çünkü.

*Babaların genel bir özelliği mi yoksa sadece benim babama ait bir olay mı tam bilemiyorum ama sürekli olarak meyvelerin kararmadan yenmesi gerektiğini ve soyulup önlerine tabakta koyulmazsa yemediğimizi söylüyor. Meyvelerle ilgili tüm konuşmalarımız bunun üzerine. Bir de tabii kavun/karpuz güzel çıktı şeklinde bir diyalog oluşuyor. Babaların meyve ile belli bir mesafede ama güzel bir bağlılıkta olan ilişkilerini seviyorum.

*Çekirdeksiz üzümü çok severken, çekirdekli üzümü yememem benim bariz bir üşengeç olduğumuz göstergesi sanırım. He hacı?

*Bir gün dayanamayıp hacı-bacı benzerliği üzerinden bir espri yapacağım ve işte biz o gün tükeneceğiz.

*Birinin enerjisini almak istiyorsanız karşısına etiketi çıkartılmış kola koyun. 3 saniyede insanlığından tiksinmezse ben de adam değilim.

*Etiketsiz fanta da kötü yapar adamı ama etiketsiz kola çok başka.

*Bence dünyanın söylemesi en zor kelimesi Kiğılı. Bunu her platformda tartışırım.

*Sevdiğimsin, her şeyimsiz beni yakıp üzen güldürensin sonunda yine beni mahvedensin kadeeer zalimsin, rimi rimi ley ley rimi rimi ley. Oooh oturmaya mı geldik.

*Bir porş de bakiyim. Nasıl kendine bir güç kuvvet geldi di mi? Omuzlarda bir dikleşme. Olmasa şaşardım. Porş çünkü başka şeye benzemez.

*Doğan de bir de şimdi. Eheh deme deme bi' bok olduğu yok.

*Balkanlardan gelen soğuk hava dalgası muhabbeti açıldığında 'yea şu balkanlardan da bi gün başka bişey gelsin' diyen elemanı çok pis dövdüm geçen gün. Bir daha kötü espri yapmamaya yemin etti.

*Şimdi bir yemin etmek var normali bu. Bir de yemin içmek var onu napıcaz. Yok di mi öyle bişey, çocukluktan kalma salak bir sözcük bütünü.

*En sevdiğim saat de 9'dur ha. Sebebini bilmiyorum ama 9 yani. Mesela 5'i hiç sevmem arkamızdan iş çeviriyormuş gibi bir havası var. Sinsi gibi.

*Böyle garip gibi kısa gibi bir yazı oldu. Kapatırken sizi Gülseren'le başbaşa bırakıyorum. Ya Gülseren bi' git allahını seversen o ne biçim şarkıdır ya. Rimi rimi ley diye şarkı mı olur. Git. Pis seni.

9 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Post-Modern Tavşan Kaplumbağa Hikayesi

Bir gün hayvanat dünyasında adı hızlı, deparcı, çok koşan, usain bolt'a çıkmış tavşan yine kahvede otururken 'şöyle hızlıyım böyle atiğim' temalı konuşmalarını çay içerken etrafa böbürlene böbürlene anlatıyormuş. Yok efendim geçen çitayla kapıştım da tozumu yuttu, yok efendim kaplanlara nal toplattım diye serbest atış talimi yapıyormuş adeta. Tabii havyanlar aleminin işi bilen delikanlıları köpekler maymunlar falan içten içten kıs kıs diye gülüyorlar tavşana 'la yine sallıyo bu ya' diye.




Derken alemin ağır abilerinden kaplumbağa kahvenin kapısından ağır adımlarla içeri girmiş. Tabii nasıl girecek başka türlü. Saatte 0.27 km yapabilen bir hayvandan söz ediyoruz. Kahveye koşarak girecek hali yok sonuçta. Masal da olsa saçmalamamak lazım. Neyse kahvedeki elemanlar 'selamın aleyküm kaplumbağa' deyince, tavşan 'yer verin amcama, tutmayın ayakta ehele mehele' şeklinde dalga geçmeye başlamış. Bunu duyan kaplumbağa pıçaa kaptığı gibi seninananı.. öhm yok böyle olmamış, gülümseyen kaplu (kısaltma) bir sandalye alıp oturmuş.


Atıp tutmalarına devam eden tavşanı duyan kaplu birden çok ağır gaza gelip 'gel koşu yarışı yapak la' diyerek bir teklif götürmüş tavşana. Ankaradan gelmiş kaplu, şiveden anlamışsınızdır. Bu teklif üzerine tavşan 'ahuahzuahuah su ahua su ver la boğuluyomahuahau' şeklinde tepki vererek aşağılamalar aleminde çığır açıcı hareketlere yönelmiş. Düelloyu kabul eden tavşan '150 kaadına kapışırım' demiş kaplu'ya. İşte bir takım anlaşmalar ortaya para koymalardan sonra yarışın başlayacağı bölgeye gelmişler.


Start finish düzlüğünde F1 kızlarının arkasında bekleyen tavşan ve kaplu yarış için son hazırlıklarını da tamamlayıp silah sesini beklemeye başlamışlar. Tabii masal post-modern olunca F1 kızlarına start-finish düzlüğüne falan hiç şaşırmamak lazım. Sınır sizsiniz. Yarışın başında ciddi anlamda gaz olan kaplu, silah patladığı anda yanından ışık hızıyla uzaklaşan tavşan karşısında biraz umutsuzluğa kapılsa da 'bu hikayenin var olması için bir b.klar dönmesi gerekiyor, kesin bir saçmalık olucak, en iyisi yarışmaya devam ediyim, tavşan kazanıcak olsa masal olmazdı sonuçta' diye düşünerek ıkına sıkına koşmaya başlamış.



O sırada yarışın bitiş noktasına gelen tavşan 'hacı sonuçta bir tavşanım, kaplumbağa beni sıçsa geçemez, şurada bir iki saat kestiriyim' demiş. Kaplumbağa bu sırada şansa tam da yarış güzergahında yol alan 42m adlı otobüse binmiş, ancak akbili yanında olmadığı için elinde 1 buçuk lirasıyla 'pardon ya fazla akbili olan var mı :/ ?' diye çaresizce sormuş, akbilini veren bir kişiye 9 kez teşekkür edip parayı uzatmaya kalkmış ancak adamın parayı istememesi üzerine ezilip büzülmüş. Yarışın nerede biteceğini tam bilmeyen kaplu sürekli camdan dışarı bakıp belli belirsiz 'ya ben de bakırköy'de inicem ama hangi durak hmff' diyormuş. O sıradan durak tabelasında Bakırköy'ü gören kaplu düğmeye basmadığı için hareket etmeye başlayan otobüs şöförüne 'kaptan orta kapı, bastım da çalışmıyo ya bu düğme' şeklinde çemkirerek karga tulumba inmiş otobüsten.

Yarışın son metrelerinde ağaç kenarında uyuma işini abartan tavşanı gören kaplu 'dedim abi ben bir olay olucak diye, bak uyuya kalmış, masal sonuçta bir mesajı olmalı çocuklara örnek olmalı' diye düşünmüş. Artık yarışı bitirmesine santimetreler kalmışken uyanıp bunu gören tavşan, hananı diyerek koşmaya başlamış ancak kaplu birinciliği kazanmış. Yani neymiş, yarış varken uyumamalıymışız. (buydu di mi lan mesaj?)

14 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

2010 Blog Ödülleri


Blog ödülleri 2010'da finale kalmışım! Oy verme aşaması başladı. Desteklerinizi bekliyorum. Sanırım oy vermek için buradan gidebilirsiniz.



0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Aşk-ı Memnu İncelemesi #5


Merhaba sevgili, littleiv'in aşk-ı memnu yorumlarını seven beğenen o güzel kitle. Geç de olsa bu bölümün notlarıyla sizi karşı karşıya bırakıyorum hemen. Littleiv'in ölümlü eserinden aşk-ı memnu incelemesi.

*Adnan, Bihter hamile olduğunu öğrenince anlamadı bebeğin kendisinden olmadığını. Mal diyordum bu Adnan, yanılmamışım.

*Beşir kaşağı olmuş haberimiz yok, başka şeye sinirlniyor atları kaşağılıyor Ömer Seyfettin'in ölümsüz eseinden Morgöz Beşir.

*Hatta Matmazel de dayı olmuş. Rüzgar ne çabuk yön deiştiriyor di mi yeğen falan diye laflar.

*Bülent malı 'abi oluyorum behlül hele hele' derken Behlül'ün mel mel bakışını kaydedip masaüstü yapmak isterdim o anda. Halime şükretmek için sürekli. Bön sarı.

*Nihal yemin ederim ağzına vurucam artık. Dünya antipatiklik ağırlık merkezini ziyagil köşkünde topluyorsun tek başına.

*Adnan, Bittere GPS taktırmış nerde olduğunu buluyor hemen. Para bok olunca tabii.

*Hala bebeğimiz diyor mal Ednan, abi adamın sevişmediğinden bile haberi yok ya. Dünya mallık listesinin en dibindesin farkındasın di mi Adnan?

*Bihter anneye bağırılmaz taş olursun, taş derken şey eöö, eheh.

*Tdk Çetin abiye hayranım Firdevs hanımı ayarttı valla büyük olay. Resmen devlerin aşkı.

*Rocker Behlül hell yeaaahhh.

*Yüksek sesli müzik dinliyor diye Behlüle kızan nişanlısı tineyc Nihal sen bir gerzekussun.

*Nihal Bihter gittikten sonra evin hanfendisi durumuna geçti, kocakarı seni.

*İşte zengin de olsan Behlül efendi hotmail kullanıyorsun. Yapıcak bişey yok.

*Behlül'den gelen mailin başlığı fw: fw: fw: çok komikkkk miydi bana mı öyle geldi.

*Dizinin de 4'te 1'i Behlül'ün boş bakışlarıyla geçiyor. Kapı dinleme, camdan bakma, Behlülün boş bakışı fiks yarım saat alıyor her bölüm.

*Katya ülkemizdeki rus sevgisini azaltan nadir şeylerden biri sanırım.

*Tdk Çetin abi Viyana diye Laleli'de pavyona getiriş Firdevsi. Abla playback yapıyor bariz.

*Kafam kadar tek taşı görünce Firdevs'in bile gözleri pörtledi. Ne tek taşmış arkadaş.

*'Bu senin' nedir Çetin abi? Evlenme teklif ediyorsun ya. Sana yakışmadı valla, normal konuşmasında yüz tane tecahülü arifinden serveti finununa her şeyi yapıyorsun evlenme teklifinde tırtladın.

*Röbdoşambr Hilmi'nin karısı şamdan-vuran-aynur montu kuru temizlemeciye vermiş sanırım, beyaz giymiş gelmiş yine.

*Oha Bihter eve dönünce cadı silaya dönmüş resmen, alev saçıyor.

*Aha resmen kız kavgası da oldu ya aşkı memnu'da ölsem de gam yemem. Katyayla Cemile kapıştı.

*Ve işte Bihter finish him yaptı Nihal'e götün kocaman diyerek. Uuuu kavgada söylenmez.

*Behlül o iğrenç yeşil poşet montu giymiş hehe. Ulan biz giysek mal denilir o giyince moda oluyor. Olay giyen yani mont değil o çok belli.

*Nihal dolunayda sürekli boyuna çalışıyor. Behlül affetmez söyliyim.

*Tdk Çetin abi atasözleri ve deyimler kılavuzuyla mı geziniyor o sözler laflar.

*Nihal'in sevişme öncesi 'lütfen ve istiyorum'u sonrasında 'babam anlar mı acep ve midemde kelebekler uçuşuyor'a döndü. Azgınlık başa bela valla.

*Sabah akşam yemek yiyorlar bu Ziyagil ailesi ya. Günde 8 öğün mü yiyosunuz napıyosunuz?

*Bu bölüm sevişen tek çift behlül nihal çifti değilmiş anlaşılan noel baba çetin ile firdevs hanım da yıllar sonra bir aktivasyon gerçekleştirmişler.

*Bülentin tek görevi 'aaa geldiler' demek mi bana mı öyle geliyor?

*Nihalciğim seviştiğini cümle aleme duyurma merakın nerden geliyor canım ha gülüm ha safım ha tineycim?

Bir bölümün daha sonuna geldik sevgili okurlar. Sona yaklaşıyoruz bakalım neler olacak. Gelecek bölümde görüşmek üzere.

6 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #41

*Hello everybody!

*Geri döndüm hele hele diye de başlayabilirdim ama bu şekilde daha bir artis göründüğünün farkındasın diğ mi sevgili okur?

*Bak düşün nasıl bir gazsam daha 3. yıldızda hala bir merhaba bile diyemedim bir halini hatrını soramadım sana. Heh sorayım artık. Naber neyaptın? Nasıl geçti günlerin? İyidir iyidir heh heh köftehor seni.

*Yazıcak çok şey birikti, dökmek lazım. Buyruuuaan.

*Bugün Taksim'e çıktım ben. Orada bulunduğum sürece neler neler gördüm. Piiuuuuu. Hepsini de sinsi gibi telefonumun taslaklar kısmına kaydettim ki geleyim blogumda sizinle paylaşıyım.

*İlk olarak dünyanın en iri baldırlı, tayt giymiş teyzesini gördüm. Böyle baldırları taytın içinde blurlublrublur deyü sallanıyorlardı. Çok korkunç dakikalardı.

bu baldırların tayt giymiş halini düşün

*Dikkat ettim de giyebilecek giymemesi gereken her kadın tayt giyiyor. Gizli bir tarikat mı kurulu 'TAYT' adında. Adı da oldu ha. Heh neyse, ya herkes mi giyer bir aksesuarı. 7'sinden 70'ine. Ninesin sen ya, tayt icat edilmeden önce doğmuş bir insansın ne bu tezcanlılık 'ben de giyeceğim ben de giyeceğim', git evine yaprak dökümünü izle, Ali Rıza'ya falan üzül. Tayt giymek de ne oluyor?

*Bugün aynı zamanda dünyanın en beyaz ayakkabısını giymiş apaçi'yi de gördüm. Daha önceleri dünyanın en beyaza yakın ayakkabılarını giymiş apaçileri görmüştüm, ama dünyanın en beyaz ayakkabısı giyen apaçiyi bugün gördüm. Dünyanın en beyaz ayakkabısını giyen apaçinin bizim ülkemizde olması bizim için bir şans. Onu Topkapı Sarayında müzeye koyup, kendisinden turist çekmek için bir nimet olarak yararlanmalıyız. Çok beyazdı ama güneşi falan emiyordu, o derece.

*Çok sıcakta kalın mont giyenin acısını iyi bilirim sevgili okurlar. Çok düştüm o hataya, sonradan akıllandım tabi.

*Yakında beni de taytla görürseniz şaşırmayın ha. Toplum baskısı sonuçta başka şeye benzemez.

*Metroda normalde insanlar, durağa yaklaştığımızda kapının önünde bekleşirler. Bu insanların arasında, metro gelene kadar cool'luğunu koruyan, adeta cool'luğun kitabını yazmış gibi takılan, herkes pıtı pıtı kapı önünde beklerken o yerinden kımıldamayan insan metro durup kapı açıldıktan sonra işte o anda ayağa kalkıp metro kapısından çıkıyor ya, süper karizmatik oluyor ya.

*Metroda etrafa ilginç yazı konusu olabilecek ne var diye o kadar dikkatli bakıyorum ki bir gün manyağın biri 'ne bagıyon lan sen dallama' diyerekten ağzımı kırmak suretiyle çok fena dövecek beni.

*Haftosonu açıköğretim sınavlarına girdim yine. Bu kez uzun yazı konusu olacak kadar ilginç şeyler gelmedi başıma. Bir kaç enteresan şey oldu o kadar. Ama anlatmıycam.

*Ehehe yok lan niye anlatmıyım. Misler gibi de yıldız konusu olur valla. Mesela ben şimdi bonus oldum ya traş olduktan sonra, heh eve dönerken mahalle arasında top oynayan takriben 5 ile 6 yaşları arasında gidip gelen sarışın bir çocuk (ki kendisi bizim dilimizde bildiğin kızandır) beni görüp 'anaaa adamın saçlarına bak' diyerek gülmeye başladı. Ööyle mal gibi kaldım, bir şey de diyemedim.

*İkinci gün servisi kaçırdım Kırklareli'ne giden, taksici abi atla yetiştiriyim seni dedi, o anda arabaya binerken 'öndeki arabayı takip et tsısısı' diyecektim. İyi ki dememişim.

öndeki taksiyi takip et (temsili resim)

*Cumartesi günü girdiğim sınavda saatimi götürmemişim, gerçi pazar da götürmedim de konumuz cumartesi olduğundan (eeh konuya gir lan).. Tamam tamam, ne diyordum saatimi götürmediğimden telefonu açık bıraktım. Titreşimini kapattım uçak moduna aldım ki arayan soran olmasın diye. Masanın üzerine koydum, arada çaktırmadan tuş kilidini açıp saate bakıp tekrar kapatıyorum. Güzel heyecan oldu, adrenalinli çözdüm soruları.

*Aynı abiye saati sordum anlamasınlar diye. Çok var dedi. Ne kadar çok? dedim bende, karşılıklı güldük.

*Peki ya annemin, Gökhan Tepe'nin 'vur yüreğim dağılsın vur feleğim şaşırsın' şarkısını 'bush yüreğin dağılsın bush feleğin şaşırsın' şeklinde antimilitarist bir şarkı olarak algılaması?

*Geçtiğimiz gün metrobüsteyim boğaziçi köprüsünü geçiyorum, bir abla sevgilisiyle konuşuyor, sanırım abi neredesin dedi kendisine o da cevap olarak 'köprünün üstündeyim aşkum' dedi. Köprünün üstü ne lan!

*Yine böyle duble kısa kısa oldu. Çok iyi de oldu çok güzel iyi oldu tamam mı?

11 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Bir El Atın Be Abi

Merhaba sevgili okurlar. Yine bir ilginçlik ile karışınızdayım. Geçtiğimiz günlerde Barbaros Bulvarından aşağı doğru inerken gördüğüm manzara karşısında gülmemek için zor tuttum kendimi. Bir adet İkarus marka çağlar öncesine ait hatta belki de yapılan ilk otobüsün dramına konu olacağız bu hafta (buraları tayfun talipoğlu sesiyle düşünün).
Beşiktaş'a doğru yaklaşırken var olan bir dönemeçten dönemeyip kaldırıma sıkışan sonra da sanırım geri vitesi olmadığı için içindeki yolculara 'bir el atın be hacılar, he?' deyip yardım istemiş otbüsümüz.
Tabi ki yardımsever halkımız kıramamış şöferi ve otobüsü ittire ittire yörüngesine oturtmuşlar. Bu kadar güzel otobüsleri yollarımızda her zaman görmek isteriz. Hatta benzin falan da koymayın, otobüsün tabanını çıkartın bir ayaklarımızla istediğimiz yere gideriz. 'Teyzecim müsait bir yerde indirir misin?' diye yanımızdaki teyzeye falan söyleriz.


(bu arada haftaya salı hatta çarşambaya kadar yazı yazamam muhtemelen, açıköğretim, okul vizeleri, proje falan. haydi kal sağlıcakla sevgili okur)

9 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

wibiya widget