Bir Buluşmanın Anatomisi


         Saate baktığında 12:34:56 ‘ydı. ‘Ehehe negzel saat lan’ diye düşündü. Tekrar Taksim Metrosundan Burger King’in önüne doğru akan kalabalığa dikkatle bakmaya başladı. Daha önce bunu kaç kez yaptığını düşündü. ‘Hayatım Burger King’in önünde seveceğim kızı beklemekle geçti amınike’ diyerek kaderine tam olarak küsmese de teessüf etti. Saat 12:36:49’du ve hiç de güzel bir saat değildi.

         İnternette konuşurken kendisini tanıyabilmesi için 4 adet fotoğrafını göndermişti kız. Burger Önü, bu fotoğrafların hepsinde neden sadece boyundan yukarısının olduğuna dikkat etmemişti. Acaba kız geri kalanı Burger Önü’nün hayal gücüne mi bırakmak istiyordu? Burger Önü saatine bir kez daha baktıktan sonra tam umudunu kesmeye başlamıştı ki fotoğraflarda gördüğü yüzü yüzlerce kişinin arasından, hani Amerikan filmlerinde FBI’ın falan bilgisayarları aradığı yüzü böyle tırrrr diye tarayarak bir tanesiyle ‘Perfect Match’ diye eşleştirir, aynı o hesap eşleştirdi. ‘Oh’ dedi coşkusuna hakim olamayarak. ‘Sonunda Ay Yüzlü’mü buldum.’

         Kız gerçekten ay yüzlüydü. Ama işin kötü tarafı alt tarafında da aydan esintiler vardı. Burger Önü için ne üzücüdür ki, Ay Yüzlü’den ay parçası diye bahsetmek imkansıza yakındı. Yani ay parçası değil ay tamamıydı daha çok. En azından ay kadar hacim kaplıyordu uzay boşluğunda. Burger Önü bunu fark ettiği anda ‘ya pardon, şey ımm benim karşıya geçmem lazım da bir liranız var mıydı acıba’ diyen rastalı saçlı Greenpeace’çi tipli yavşak dille konuşan bir çocuk yanaştı, ‘Siktir git lan başımdan, başlarım bi lirana da balinana da’ diyerek hıncını rastalıdan çıkarttı. Rastalı ise ‘ne balinası .mınakoyim, deli herhalde’ diye düşünerek kendine yeni avlar aramaya koyuldu. Halbuki bilmiyordu ki bu tiple Greenpeace’çinin kralı, doğa dostunun feriştanı olurdu.

         Ay Yüzlü, Burger Önü’ne yaklaştı, yaklaştıkça çocuğun gözünde devleşti (mecazen değil). Burger Önü elini uzatarak tokalaştı Ay Yüzlü ile. Hiç de romantik komedilerdeki gibi bir tanışma değildi bu, ne birisi Hugh Grant’tı ne de diğeri Jennifer Aniston. Gerçi kızdan bir seferde 4 tane Jennifer çıkardı ama bu aynı mutluluğu vermezdi büyük ihtimalle. ‘Aç mısın, bişeyler yiyelim mi?’  sonunda soru işareti olduğundan bir soru cümlesi sayılabilirdi belki, ancak cevabı bilinen şeye soru denmezdi güzel Türkçe’mizde. ‘Off midem kazınıyor’, Ay Yüzlü’nün dünya üzerinde verebileceği cevap olasılıklarının %97,328931’ini kapsıyordu (olasılıksız kafası). Bu sebeple yemek yemek için nereye gideceklerine karar verme aşamasına geldi durum.

         ‘Yemek yerine karar verme’ ortalama 5 seneyi doldurmuş ilişkilerden öncesinde iki tarafın ortak noktada buluşması için en az 15 dakikayı harcamalarına sebep olan büyük bir belirsizliktir. Heisenberg bu sorunu yaşasa ‘valla benim bulduğum Heisenberg Belirsizlik ilkesi tırtmış abi bu sorunun yanında’ der, bilim dünyasında şok etkisi yaratırdı. Sonuç olarak ikisi de aşırı kibarlaşarak yemek yenecek yeri seçme olayını karşı tarafa paslıyor ancak diğeri cömertçe iade ediyordu. 15 dakikanın sonunda bir kebapçıya gitmeye karar veriyorlardı. Burger Önü menüde 4 lira yazan, ancak ortaya söylendiğinde bir anda duble porsiyona dönüşüp hesapta 8 lira olarak karşısına çıkacak olan çoban salatanın bilincinde olarak kebapçıya giriyordu. Biliyordu ki menüsü Osmanlı döneminden kalma ferman kapaklarına benzeyen kebapçılarda hesaba itiraz edilemezdi. Hele yanında ilk kez buluştuğu birisiyle bu ihtimal sıfıra iniyordu.

         Mekandan çıkarken görüyoruz ikiliyi. Ay Yüzlü doymuş ve mutlu, Burger Önü ise kazıklanmış gibi duruyordu. ‘Bir yemeğe 54 lira verilir mi lan?’ düşüncesi adeta karikatürlerdeki gibi bir düşünce balonu olmuş ve diğer faniler tarafından da görülebilir hale gelmişti. Ay Yüzlü metroya girmek için ayrılırken mutluluktan (belki de doymuşluk hissidir, tam bilemiyoruz) sırıtırken, Burger Önü otobüse biner binmez bir hışımla telefon rehberinden bir numara siliyordu.

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Kısa Kısa #66 (Askeri Kısa Kısa #3)


Naber ay parçası suratlı okur. Senin o tatlı canını beğğn. Yazıya geçiyorum alt maddeye sıçra hemen.

*Gel gel burası çok güzel, önce komik gelmiyo ama sonra alışıyosun.

*Askeriyede en önemli kurallardan biri sabah yatağını yapmak, sürekle övündükleri çok da üzerine düştükleri bir konu. Ama olayı o kadar abartmışlar ki mantık sınırlarının dışında isteklerde bulunmaya başlamışlar. Adam diyor ki yatak o kadar düz olacak ki demir para attığında üzerinde sekecek. Ya bi’ sektir git, ne sekmesi kardeşim. Bu fizik kurallarının dışındaki isteği o kadar özümsemişler ki, yatağı ne kadar düzgün yaparsan yap yine de beğenmiyorlar. Tabii sen de sallamıyorsun bir süre sonra. He deyip geçiyorsun.

*Bu arada askeriyede yıl hala 1998. O yılda kalmışlar ilerleyememişler. Güldürme yöntemi tek: FIKRA. Komutan topluyor 250 kişiyi, 1995 yılında üretilmiş bir fıkrayı anlatıyor, e anlatan komutan olduğundan kahkahalarla gülmek mecburi. Adam da herkes güldüğü için yıllardır anlatıyor da anlatıyor.

*Çevrenizde görmüşsünüzdür. Nerede bir müdür, efendime söyliyim, şirket sahibi ya da deminki örnekteki gibi komutan falan var bu insanların espri kabiliyetleri ekseriyetle sıfırın altındadır. Çünkü altındaki elemanı bu adam ne anlatırsa anlatsın güldüğü için kendi kendine ‘hee’ diyor, ‘benim espri yeteneğim gerçekten fevkaladenin fevkindeki herhalde ki’ diyor, bak kendi kendine düşünürken bile kötü espriye talim ‘ben bu espri anlayışımı sürdüreyim’ diyor. Bir Allahın kulu da çıkıp ‘yetti be senin pis esprilerinden’ diyemediğinden aynen devam.

*Bok’u biliyorsunuz hepiniz. Genelde çizgi filmlerde ya da resimlerde hep böyle yuvarlak yuvarlak üst üste koni biçiminde resmedilir. (allaam ne anlatıyorum ben) Ben şimdi bunu düşünüyorum da bu boku oluşturmak için insanlar götünü döndüre döndüre mi s.çıyor. Geceleri bunu düşünmekten uyuyamıyorum.

 
*Şaka bokunu bulan insana saygı duyamıyorum.

*Askerde her ‘Kıt’a dur’ dendiğinde aklıma ‘Carte D’or’ geliyor.

*Vianetta da ne ünlüydü be bi’ aralar. Tam orta halli kesimin lüks tüketimiydi. Kendimden biliyorum. Max mesela evimizin çocuğu gibiydi. Yani arada bakkala ekmek almaya göndersek gider, üstüne de kendine çikolata al desek alır, öyle bizden biriydi. Kornet teyze dondurmasıydı. Cornetto değil ama kornet. Biliyorsunuz teyzeler dondurma yerken nedeni belirsiz şekilde gülerler. Ve kesinlikle dondurmayı poşetlerinden çıkartmazlar.

*Teyze ve amcaların dondurma yerken neden poşetlerini çıkartmadan yediğinin sırrını keşfetmeye çalışan bir antropolog garip bir şekilde ortadan kayboldu diye iddialar gündeme gelse hiç düşünmeden inanırım.

*Askerliğin acemilik kısmında tek paşa görme ihtimaliniz, ‘paşa çayı’dır.

*Ne s.kim bi’ cümle oldu lan bu böyle.

*’Bu böyle’ diye şarkı yapmak da kitleleri t.şağa almaktır bence.

-Ne? Nasıl?

+Bu böyle. (sessizlik)

Vay seni Sertab.

*Sertab Erener’in ismini Sertap diye okuyup Sertab diye yazmamız hangi dilbilgisi kuralına uyuyorsa ben o dilbilgisi kuralının g.tüne koyiyim afedersiniz.

*Farkındaysanız bir an için kendimi kaybettim.

*Askere ilk geldiğim gün gördüğüm ‘dünyanın en düzgün konuşan adamı’ ki kendisi üniversitede öğretim görevlisi olarak görev yapıyor. Bu adam ortama öyle bir uydu ki yaklaşık 4. günde cümlede 3 küfür ortalamasıyla oynamaya başladı. Ama nasıl koyuyor hoca, kulaklarınıza inanamazsınız.

*İlk kez komiklik bakımından kendime çok benzeyen biriyle tanıştım sevgili okurcan. Yani espri yapma stili, güldürme şekli bana çok benziyor. İnsanın kendisini dışarıdan görmesi gibi bir şey. Bazen çok antipatik geldiğini görünce de çok üzüldüm lan. Pis herif nerden çıktın karşıma.

*3. askerlik kısa kısa’sının da, kısasa kısas, burada sonuna gelirken ban klavyede littleiv, ben yazım ekibinde littleiv, ben renklendirmede littleiv ve ben ulaştırmada littleiv diyerekten adeta tek başıma dev bir orkestra olduğumun altını kırmızı kalemle çiziyorum ki dikkat çeksin. 

*Burunlarınıza birer pıt pıt yaparak uğurluyorum sizi. Hadi baybay.

(Gelecek sayı kısa kısa’da olacaklar: askeriyede astokriş yapabilmek, askerde maç izlemek, efsane fotoğrafçı ağbinin maceraları, Mehmet Coşkundeniz’in aslında olmaması ve daha pek çok komiklik ‘Askeri Kısa Kısa 4’te sizlerle olacak)

4 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

wibiya widget