kısa kısa #22

*selamlar sevgili olurlar. çok pis yazı yazasım geldi. ben de hemen buraya damladım. bakalım gece 1 buçuğa yaklaşırken neler çıkıcak ortaya. lütfen bir sonraki yıldıza geçiniz--->

*ahaha ulan olaya bak. öss'ye girmiş insan. bir sürü türkçe fen matematik falan çözüyor. yalayıp yutmuş soru bankalarını, sen sayfa bitince adama diyosun ki lütfen bir sonraki sayfaya geçiniz. adam salak mı yahu? yani sayfanın sonuna gelince naapıcanı bilemiycek mi? 'hmm bu sayfa da burada bitti, naapsam ki acaba?' mı diyecek. kaldırın ya o uyarıyı, tam kelime anlamıyla sakil duruyor. evet sakil.

*bengü'nün şarkısındaki 'dolunay gibi tam hareketsiz' kısmını anlamadın ve sanırım anlayamıyacağım.

*günün birince adı oğulcan olan birinin cumhurbaşkanı olacağı fikri sizi de ürpertmiyor mu? yani düşünsenize, cumhurbaşkanı oğulcan osmanoğlu dışişleri ilişkilerini güçlendirmek için bugün almanya'yı ziyarete gitti. yani oğulcan'ı orada karşılamazlar bile ya. ya da karşılayıp eline bir oyuncak araba verebilirler. kötü fikirler hep bunlar. o yüzden çocuğumuza arada bir klasik isim koyalım, cumhurbaşkanlarını da onlardan seçeriz.

*gömlek çok şık bir kıyafet. yani gömlek giyip kötü görünen biri varsa ona yapıcak bişey kalmamıştır artık. tıbbın çaresiz kaldığı anlardan biri adeta.

*nerede ki halbuki yerine halbusi diyen bir insan var, ben onu çok seviyorum. kucağıma oturtup sevesim geliyor.

*kışın üzerimize giydiğimiz bir şey var. şimdi bunun isimleri konusunda ciddi sıkıntı çekiyoruz. ilk akla gelen manto var. gayet normal. sonra palto var çakması gibi. kaban var, daha soğuk havalarda giyiliyor sanki. gocuk var ne idüğü belirsiz. hangisi için hangisini kullanacağız tam şeyapamıyorum ben.

*portmantoya fortmanto diyen insanı alıp içime sokasım gelir. öyle çok seviyorum.

*kasiyerlerin 'bozuk yok muydu?' sorusuna ağır gıcık oluyorum. hayır bozuk var ama ben manyağım 50 lira bütün veriyorum. deli misiniz lan?

*son olarak diyorum ki facebook'ta fotoğraf albümü ismini 'oradan buradan şuradan' yapmak yasaklansın. işte o zaman insanlar büyük bir boşluğa düşecekler. daha fazla düşünüleceğinden enerji birikiminden bir kara delik olabilir. vazgeçtim yine 'oradan buradan şuradan2 yapın albümlerinizin ismini. hiç düşünmeyin anasnı satiim.

*bu böyle cidden kısa kısa oldu. neyse bu seferlik değişik olsun. yakında görüşmek üzere.

9 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun





Evimize, odamıza, okulumuza bayrak asıyoruz da blogumuza niye asmayalım değil mi? Bize bu güzel ülkeyi ve cumhuriyeti bıraktığı için ne kadar minnet etsek azdır Ata'mıza. Cumhuriyetimizin 86. yılı kutlu olsun.

2 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Hello everybody

selamlar sevgili littleiv.blog okuyucuları. naptınız bakiyim. hep kısa kısa yazıyorum biriniz de demedi 'ya littleiv biraz değişik bişeyler yaz ne bileyim, milano moda haftasından bahset ya da işte domuz gribinden korunmak için ne yapmalıyız tadında bilgilendirici bilgiler ver, hep geyik nereye kadar' falan. ama yok. gerçi yorum falan geliyo ne biliim güzel şeyler. demin baktım son izleyicim ile birlikte 33 adet beni izleyen, tüm gün bilgisayarları başında 'allaam noooolur littleiv bişeyler yazsın' diye bekleyen insanlar var (eheheh sanırım bu son yazım olucak, şaka yahu). yani okunuyor olmak benim için çok güzel bişey. bilimum sözlüklerde falan yazdım daha önce hala da yazıyorum. işte her artı aldığımda her şukela geldiğinde ben mutlu oluyorum. 'eheh negzel lan biri benim yazdığım şeye gülmüş artı vermiş' deyü.

mesela blogu açtığım ilk günleri hatırlıyorum. ab-boov. oy moy, yorum zaten hakgetire. ne gelen var ne giden. kendim yazıp kendim oynuyorum (çalıp-oynamak?, yazıp-okumak?). ilk başlarda biraz da kendi yüzsüzlüğümden msn facebook gibi sanal alemde yazdığım iletiler ve durumlar ile birlikte bazı bazı telefon rehberimdeki (telefon rehberim yok tabii ki, cep telefonundaki isimlerden bahsediyorum. hee yok bi de fihristim olaydı) insanları littleiv.blogspot,littleiv.blogspot..blogda bir numara..littleiv.blogspot şeklinde mesajlar ile taciz ediyordum. günler geçti izleyiciler arttı, yorumlar gelmeye başladı, hatta yorumlarda 'ahaha hakkaten ya' şeklinde bi yerlerimi tavana vurduran şeyler de yazmaya başladı. yani genel olarak blogun gidişinden oldukça memnunum. umarım bu sürer ve ben hevesimi hiç kaybetmem. bu da böyle bi genel yazı olmuş olsun. bu yazıyı manisa'da askerliğini yapmakta olan tüm er ve erbaşlara bir de yorumlarını eksik etmeyen takipçilerime armağan ediyorum. sevgiler..

10 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #21

*selamlar. haftasonu evdeyim ve kısa kısa yazmam gerektiğini hissediyorum. damarlarımda dolaşan kanın yavaş akışını hissedebiliyorum. bana baskı yapıyor. ellerim klavyeye kendiliğinden gidiyor. sonra birden annem içerden 'littleiv gel perdeleri as' diyor ve bu fransız edebiyatı hayatımdan normale dönüyorum. bizde fransızlık buraya kadar. içerde perde asılmasını isteyen bir anne varken edebiyatımız gelişmez tabi.

*bayramlarda misafirliklerde gördüğüm ve üzüldüğüm bariz bir sahne var. şimdi misafirler gelir oturulur. genel bir herkese nasılsınız iyiyiz siz nasılsınız faslından sonra belli bir boşluk oluşur. işte o anda ev sahibinin çektiği acıyı görürüm ben. oturduğu yerde rahat edemez. kıpır kıpır açıcak muhabbet arar. ben üzülüyorum ev sahibini bu haline. hemen orada futbol muhabbeti açasım geliyor. çünkü bilirsiniz futbol muhabbetinin sonu gelmez. ha eğer ev sahibi 'ee daha daha nasılsınız?' demişse ve misafir de başını yan çevirip 'hep aynı, bildiğiniz gibi' derse orada misafirlik bitmiştir. daha uzatmanın alemi yok.

* misafirlik demişken ev sahibi herkesle tek tek;

-nasılsın ...
+iyi valla nolsun siz nasılsınız?
-biz de iyiyiz

diyaloğunu oluşturuyor ya ben deli oluyorum. herkese tek tek iyi misin ne demektir ya. ortamda 6 kişi olsa herkes birbirine bir kez sorsa 6 faktoriyel kez soru oluyor. onu da hesaplarsak ohooo iyice lise soru bankasına döndü burası.

*soru bankası nedir peki? neden banka? yani mesela daha önceden doğru cevap yatırıp artmasını bekleyebiliyo muyuz? ya da vadeli hesaba 30 türkçe 30 fen 1 sorusu falan yatırabiliyor muyuz? bunları hep soruyorum ben soru kitabına soru bankası adını bulan ilk insana. hayır ilk insana değil, 'soru bankası adını bulan ilk insan'a. zaten ilk insanın zamanında soru bankası olsa nolur, ne sorucaksın?

'cennetten kovulurken yediğiniz meyve hangisiydi?'

a) armut b) yılan c) elma d) yeşil elma(şaşırtmaçlı cevap)

gördüğümüz gibi son derece saçma oldu.

*eğer bir evde tansiyon aleti varsa ve ortaya çıktıysa bir süre sırf onunla ilgilenilir. en az 3 kişinin tansiyonu ölçülür ve 'ay valla benimki zaten düşük iyice düşmüş 12'ye 8'di' gibi diyaloglar döner. sonra çocuklar o steteskopunu ele geçirip birbirlerinin kalp atışını dinleyip büyülenir falan. sonra bir adet anne 'şşşt bırak bakıyım onu oyuncak değil' diyerek son noktayı koyar.

*'oyuncak değil o' diye bir kalıp var genelde anneler söyler. tamam evet bir laptop oyuncak değil, bir gitar oyuncak değil, bir steteskop oyuncak değil ama en kral oyuncaktan daha heyecan verici. işte bunu anneler anlayamıyor. steteskop lan. kalbine koyuyosun kalp atışını dinliyosun, hangi lego bana bu heyecanı yaşatabilmiş ki.
oyuncak değil bu

*lego çok pahalı şeydi arkadaş bizim zamanımızda. alan iflah olurdu yani. hele o büyük vinçlerden falan varsa aman aman kral sensin. tabii bizim aileler daha orta gelirli olduğundan onların miniklerinden 10 15 parçalı olanlarından alırdı. onlar bile yeterdi bize. tabii bir de 'kinder süprise' efsanesi vardır ki ne dil döktük be 'anne noolur alalım' diye.

*kinder süprise şimdi tatlı değil. eskiden tatlıydı.

*'kol kırılır gen içinde kalır'. ya ne olacağıdı.

*geçen metrobüsteyim. çok ağır abi bindi bir durakta. ama normal ağır abi değil, çok ağır abi. yani böyle gözleriyle racon kesiyo falan o derece. metrobüs kalabalık biz sadece işte kafa boyun bölgesini görüyoruz, inceden de bizi kesiyo, marbury'le bi tırstık falan. sonra metrobüs bir durakta boşaldı. görmez olaydım. keşke orda kör olsaydım da görmeseydim o sahneyi. abinin elindeki poşetin üstünde cimcime yazıyodu ya. bildiğin cimcime.

8 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kızların küfür etmesi


son zamanlarda aklıma takılam bir konuydu bu yazayım dedim.

şimdi öncelikle küfür kötü bir şeydir. bunda hemfikir olmamız gerekiyor. yani küfür etmek ne bir gelişmişlik göstergesidir ne bir büyüklük belirtisidir. ben öyle düşünüyorum. ne erkek ne kız ne de başka bir cins küfür etmemelidir bence.

ha ben ne erkekler küfür etmeli diyorum ne kızlar küfür etmemeli diyorum. isteyen istediğini yapar. ama bana göre karşımda oturan kız ağız dolusu bir a... koyayım dememelidir. şahsen ben o dakikadan sonra o kıza daha mesafeli dururum. evet erkek muhabbeti diye bir şey var. erkekler kendi arasında her cümlede 2 3 kez küfür edebilmektedirler. o bizim kendi terbiyesizliğimizdir. ama bu olay erkek erkeğe muhabbete gerçekleşir. bu ortamdan çıkıp kızlı erkekli bir ortama girdiğimde ağzımdan bir tane bile küfür duyamazsınız benim neden, çünkü saygımdan, yetiştirilme tarzımdan vesaire vesaire. aynı olayı karşı cinsten de beklemem de bir sakınca olmaz sanırım. gayet basit bir istektir bu.

10 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Selamlar


Merhaba sevgili okurlar. napıyosunuz? beni soracak olursanız ben iyiyim (ilkokul mektup girişi). bir ara pek aktif olan blogum son günlerde kötü günler yaşıyor. sebebini bilemiyorum. gelen tepkiler oldukça azaldı. bunun sebebi okulların başlaması veya benim yazılarımdaki kalitenin düşmesi olabilir (kalite mi ne kalitesi diyen okurlarımı kınım kınım kınıyorum). bu sebepten birkaç gün kabuğuma çekilmek istiyorum adeta bir kaplumbağa gibi. daha güzel yazılarla yakında tekrar buralarda olacağım. beni özleyin anacığım. baaay.

3 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #20

üniversitede 1 numara. şşş gülmeyin

*merhabalar sevgili okur. 20. kısa kısa olmuş hiç söylemiyosun. bu maddeli yazı işini sevdim ben. kafama esen en ufak şeyi bile yazabiliyorum. komikse gülüyosun değilse salak deyip geçiyosun falan. hoş bence. neyse ne yaptın görüşemiyoruz bayadır. kafamı dinlemek istedim bir süre. eheh yok be internet yoktu haftasonu, ondan yazamadım post. yoksa böyle artis gibi kafamı dinledim triplerine girmiycem. neyse lets kısa kısa

*hemen ilk eleştirimi yapayım bu let's .... olayına. son zamanlarda ne tür ürün olursa olsun çıkış sloganı bu oldu. ne bileyim 'let's fifa' 'let's burger' 'let's ot let's bok' sürüyle gidiyor. hayır bu kadar kolaya kaçılmamalı bence. üstelik benim cefakar satıcım da istiyor. adam yazsa 'let's çiğköfte' diye mutlu olur musun ha sorarım sana?

*bugün farkettim ki eskiden jöle vardı lan. artık kullanılmıyor nerdeyse jöle. bir ara herkesin kafadaydı. beyle kirpi modeli. gerçi o da kayboldu piyasadan. iyi ki oldu gerçi. milyonlarca kirpi saçlı insan peydah olmuştu güzel türkiyemde.

*hapşurunca ya da (hapşırınca tam emin olamadım) bir çok yaşacılar var bir de iyi yaşacılar var. bu iki grup karşı karşıya gelse ne güzel kapışma olur. ağız burun girerler birbirlerine.

*geçen bloga da koydum mustafa çeçeli'nin şarkısını indirmek istedim internetten. işte buldum indirdim falan. anne dedim bak süper şarkı buldum bi' dinle. açtım şarkıyı. o da ne. ankaralı namık çıktı içinden, arabada 5 evde 15 şeklinde ev ahalisine sesleniyor. annem aşağılarcasına öyle bir baktı ki, kendimi savunma kudretini bulamadım vücudumda. diyemedim anne aslında benim sevdiğim şarkı bu değil diye. öyle kaldım.

*adı besim olanları toplayıp dünyanın bütün güzelliklerini vermek istiyorum. çünkü tahminimce onlar isimlerinden çok çektiler. besim çünkü. başka şeye benzemez.

*geçen bir afiş gördüm. aydın üniversitesi en çok tercih edilen üniversite biz olduk diyordu. hayır düşünüyorum gerçekten olabilir mi böyle bişey diye. anlam veremedim. hayır aydın'da buna dayanarak türkiye'nin en iyi üniversitesi olduğunu iddia ediyordu. kendileri de inanmışlar biliyo musun? hiç sesimi çıkarmadım.

*mefruşat kelimesinden ölesiye korkuyorum. anlamına bakmak için sözlüğü bile açamıyorum. o derece.

*bir dönem modaydı. ceket yakmak şeklinde bir eğlence anlayışı. aklım hayalim almıyor. nedir nasıl bir zevktir. sanırım ölene kadar da anlamıycam. ceket abi bu üzerine giyilip dışarı çıkılan bir giysi. en fazla beline sokup dans edersin. (ki dünyada bunu yapan adnan şenseslerin nesli tükeniyor) maksimumu budur.

*görüşmek üzere..

1 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

bugün pazartesi

Evet attığım başlıktan yazacağım yazının ne kadar tırt olduğunu anlayabilirsiniz. dinlemeyecek olanlar şimdiden çıkabilir. yoklama almıycam valla. eheh şaka be çıkmayın hemen. olm nereye bi kaç bişey yazardım ya. son bir kaç gündür internetten uzak kaldım. yani bulunduğum ortamda internet yoktu. maillerime bile bakamadım. 'lan sanki işadamısın ne maili' derseniz size 'okulda proje yapıyorum olm, hep önemli mailler alıyorum' şeklinde cevap veririm. bloga da yazamadım doğal olarak. ama tekrar yazıcam yarın falan. ne bileyim bir kısa kısa gider bence. o zaman yarın görüşmek üzere diyelim. çok özlemişim ya valla. blog iyidir blog güzeldir. herkese iyi geceler. başlığı da aklıma gelen ilk şeyden seçmem benim ne kadar düz bir insan olduğumun göstergesidir. onu bilin de şey olmasın yani sonra.

1 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #19

benim olucaksın bebek

*merhabalar sevgili okur. size okur mu yoksa okurlar mı diye seslenmem gerektiğini bir türlü bilemedim. bana bir yardım eli uzatır mısınız? kaç kişisiniz olm. yoksa ben kendi kendime mi yazıp okuyorum? bazen ağır şizofrenmişim gibi geliyor. adeta bir brad pitt falan. sonra lüleburgaz'da yaşadığım aklıma geliyor ve susuyorum. geceleri gizli gizli ağlıyorum hep.

*brad pitt şizofren falan demişeken doğal olarak fight club'dan bahsediyodum. filmi ilk nasıl izlediğim aklıma geldi. gece 3'te izlemeye başlamıştım (bak bak salağa bak). ulan zaten film deli gibi karışık, noluyo kim tyler kim durden kim travis kim marla falan derken benim kafa gitmiş. film bitti 'bu mu lan o kadar övdüğünüz film, hey allam' falan diye artislik yapmıştım. saat 5 tabi onu dikkate alalım. sonra yattım. allahtan yakın zamanda tekrar izledim de etrafta 'fight club'ı izledim tırtmış' gibi ileri geri açıklamalar yapmadım.

*baloncuk tabancası diye bir olay var. eğer biri beni tutmazsa bütün paramı bu alete yatırabilirim. sonra da ver allah balonu. başlıycam barbaros bulvar'ının başından sıka sıka inicem beşiktaş'a. var böyle saykodelik planlarım.

*evet saykodelik. pek sevdiğim bir kelimedir.

*hani şey olayı var ya (dur anlatıcam) abdullah gül var cumhurbaşkanı. işte bir kısım insanlar hükümetin amerika yanlısı tutumda olduğunu söylüyor (politikaya girmemek için götünü yırtmak). şimdi abdullah gül'ün de adının ilk 3 harfi abd ya. he o bağlantıyı bulan ilk insanın yaşadığı sevinç ne ilginçtir di mi? (hay allah cezanı versin bunu mu anlatıcaktın dediğinizi duyar gibiyim)

*biscolata diye tatlı markası duydum. yaratıcılığa hayran kaldım cidden. bisküvi ile çikolatayı harmanlamış ve ortaya bu çıkmış. takdire şayan. övgüye layık. alkışa talip. (itinayla boku çıkarılır)

*iddaa'dan zengin olma hayali kuran arkadaşlar, hadi evlerinize. olmuyor öyle. lütfen. zorlamayın daha fazla.

*geçen arkadaşımla telefondaki smileyler üzerine derin konuşmalara girmişiz. işte ne bileyim :-D kahkaha ise :) daha basit bir gülme falan. bu sırada ülkücler için smiley buldum ben. buradan littleiv.blogspot'u okuyan tüm ülkücü arkadaşlara geliyor işte sizin smileyiniz :-[ . nasıl? bence çok hoş eheh.

*en kısa zamanda tekrar görüşmek üzere. sevgilerimle.

10 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #18

gördüğümüz gibi gompile menemen

*merhaba sevgili okurlar. evdeyim yatıyorum. bayadır haftasonu yatmamışım onu farkettim. beyle tv karşısında ful televizyon önde laptop falan. yatmaktan yorulmayı özlemişim. e bu güzel pazar gününü bir kısa kısa ile şenlendirebiliriz bence. haydi bitirelim şu işi (3.sınıf lise filmlerinde basket takımı kaptanının maç öncesi konuşmasının son cümlesi)

*geçen okulda yemek yemek için sıraya girdim. körili tavuğumu istedim ilerliyorum. körili tavuğu çok seviyorum bunu da belirtiyim. köri evet. neyse arkamdan gelen çocuk 'mm bana bi' menemen ama yumurtasız olsun.' dedi. yaşadığım hayatı bir kez daha düşündürttün bana çocuk. teşekkürler.. teşekkürler..

*kim ki hayatında bir kez olsun menemen mi melemen mi tartışmasına girmemişse o insan hayatta ezik kalır biraz. başı önde gezer. yanakları kızarır hemen.

*köriyi bulan insana saygım sonsuz.

*bunu hepimiz yaptık: bir tabaktan kiraz yerken önce açık renklileri beyaza yakın olanları sonrasında ise koyu ve siyaha yakın renkli olanları yiyorum ben. mini bir çakallık. tatlıları sona bırakma isteği. bir adamsendecilik.

*çin açık tenis turnuvası varmş şu anda öğrendim. ne kadar tırt değil mi? bir avusturalya açık bir wimbledon varken çin açık nedir yani. hoş değil.

*yirmibeşoğlu diye soyadı var. soyadı kanunu çıktıktan sonra bu soyadını alan dedenin fikirlerini düşünmek istiyorum. ne bileyim güçlü, sarp, korkmaz, keita (öhe bu karıştı), yenilmez, mükemmel falan gibi envai çeşit övücü güzel soyadı varken yirmibeşoğlu niye? neden yani?

*sevgilerimle.

2 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

limon çiçekleri



çok sevdim ben bu şarkıyı. mustafa çeçeli söylüyormuş. sözleri falan çok güzel. dinleyin derim.

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #17


kadir topbaş mı lan o?

*merhabalar. nasılsınız efendim iyisiniz inşallah. beni soracak olursanız ben iyiyim. sormayacak olursanız da iyiyim. değişen bir şey yok. gördüğünüz gibi saçmalamaya devam ediyorum. son yazdığım kısa kısa hiç tutmadı. çok üzüldüm. dedim aha bitti blogun miyadını doldurdum. beyle ağladım ağladım ağladım. eheh yok ya şaka. ama hasta oldum hakkaten. ama bunun postun ilgi görmemesiyle alakası yok. bakalım sıradaki güzel olur umarım. hadi bakalım.

*ben bu yıldızda da yazmak istemedim ya. biraz daha muhabbet etsek mi acaba. etmeyelim mi. tamam lan. kalbimi kırdınız. ben gidiyorum alttaki yıldıza.

*'borç yiğidin kamçısıdır' lafında biraz borca teşvik yok mu yahu? hani inceden bir 'borç alın abicim, borç iyidir' alt metni seziyorum ben. evet ben bazen alt metin sezerim. boş zamanlarında hep bunu yaparım.

*kaynata deyince benim aklıma nedense şöyle bir görüntü geliyo, hafiften esmer kavruk, böyle kapı gıcırtısına oynayan darbuka sesine tav olan bir adam. kelimenin fonetiğinden midir bilinmez. ama bence öyle. ayrıca fonetik dediğim için vücuduma bir sıcaklık yayılmadı değil. zor kelime çünkü öyle herkes kullanamaz.

*istanbul metrolarındaki konuşan akbil doldurma makinalarına gıcık oluyorum ya. böyle artis artis konuşuyorlar ya. 'sadece kağıt para yükleyiniz, sadece kağıt. bırak o bozuklukları' falan demeler. ne biliyim 'şimdi akbili tekrar dokundurunuz' böyle hani ben söylemesem sen var ya bu akbili hayatta dolduramazsın havaları. hoş değil.

*kaynata ve gırnata kelimeleri arasındaki ilişki benim beynime işlemiş olabilir. şüphelendim şu anda.

*kızına maya adını koyan insana mesafeli yaklaşırım. düşüncesizmisin nedin ya.

*telefonu arka cebine koymak bence garip bir olay. orası cüzdan yeri ki. cep telefonu ön cebe koyulur. arkaya koyunca batar. saçma. fikirlerim bu yönde.

*istiklal caddesinde falan var bunlarda bilirsiniz (bi' anlatırsan bilicez). böyle belli sokakları trafiğe açıp kapatmak için yerden çıkan taştan veya daha farklı malzemelerden yapılan zımbırtıar. onların adı babaymış ya. ne alaka abicim. baba nedir yani. koyanın kafası yerinde değildi bence. içip gelmiş.

*eskiden hatırlar mısınız koltuk minderlerinden ev yapardık. koltukların oturduğumuz yerlerindenki minderlerini çıkartıp ortaya yığma ile başlardı olay. akabinde içindeki mimar ortaya çıkar çocuğun. 4 duvar bir çatı şeklinde kurulan gecekondu tarzı evin içine girilip ilginç evcilik tarzı oyunlar oynanabilirdi. eğlenceliydi yani. nostalji yaptık.

*halbuki'ye halbuse diyen insanı ben hiç düşünmeden evime alırım. ondan bize zarar gelmez biliyorum.

*sevgilerimle.

4 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

hastalık


çok feci hastayım sevgili okurlar. ama öyle böyle değil. sabah hiç bişeyim yokken böyle gayet güzel okula gitmeler efendime söyliyim okulda gezmeler falan. sonra öğleden sonra bir üşümeyle beraber hapurma seansı başladı. neyse hava değişimi olur öyle deyip sallamadım. akabinde akşama doğru feci bir baş ağrısı ve halsizlik hasıl oldu. hapşurmak, baş ağrısı ve halsizlik bir gribin en net belirtileridir farkettiyseniz. ve evet grip oldum ben. yarın evime gidiyorum haftasonu sebebiyle. bakalım bol bol yatıcam. post falan atıcam. dinlenme şeklinde geçicek yani. şu an ateşli (öyle değil lan, hasta gibi) ve halsiz bir insan olarak yatağa doğru gidiyorum. herkese iyi geceler. aha yine hapşurdum. salgın var çok fena kendinize dikkat edin. sevgiler.

8 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #16


*naber sevgili okur. her gün kısa kısa yazıcam galiba. ne bileyim böyle hoşuma gidiyo. her gördüğüm şeyden yazıcak bir kısım çıkartıyorum. deliye bağladım iyice. az önce kafes futbolu oynadık. bir çalımlar bir bilek haraketleri aman aman. pis yoruldum ama. yine de yendim oda arkadaşlarımı. buradan onlara el sallıyorum murat samet nası yendim ama :) (adamlar yanımda teşekkür ettiler)

*otobüste bazen feci geriliyorum hemen sebebini anlatıyım. şimdi koridor tarafında otururken cam tarafında seyahat eden yolcunun nerede ineceğini bilememek sizde de bir tedirginlik yaratmıyor mu? sadece ben mi deliyim lan yoksa. böyle sürekli diken üstünde gidiyorum. sanki adam her an inebilirmiş falan gibi. ne bileyim garibim ben biraz. üzerime gelmeyin.

*'her şakada bir gerçeklik payı vardır' bu lafı bulan kimse versinler bana. kapatıyım güneş almayan bir odaya sabah öğlen akşam üç posta ıslak meşe odunu ile beline girişiyim. abi bu nasıl saçma bir laftır. ben gönlümce sıfır beyin desteğiyle ağzımdan köpükler çıkartarak (evet ben bazen gülerken ağzımdan köpük çıkartıyorum) gülmek şakalar yapmak istiyorum. sen niye bana pislik çıkartıyosun ki. yok gerçeklik payı falan. gompile şaka.

*diş fırçalarken şu olur mu size. böyle dişlerinizi yeterince fırçaladığınızı düşünüp suyu açıp ağzınızı yıkamak isterken birden aslında dişlerinizi tam olarak fırçalamadığınızı farkedip suyu tekrar kapatmak. bence bu dünyadaki en üzücü şeyler listesinde ilk 3'e rahatlıkla oynar.

*kurt cobainca köpeğin maskarası olurmuş.

*babaların arabayla tatile ya da uzun yola çıkmadan önce söledikleri belli laflar vardır bilirsiniz. bunlardan benim en sevdiğim 'bak işlerinizi halledin yolda durmıycam'dır. benim fikrim bu. saçma oldu ama öyle.

*dünyadaki en büyük korkularımdan birisi halaydan atılmaktır sevgili okurlar. tam halayın en heyecanlı en ateşli yerinde biri gelir de sen artık bu halayda değilsin çık diyecek diye ödüm kopuyor.

*geçen gün atatürk otosanayi metrosuna bindim. zaten sessiz sedasız gidiyoruz. son durağa geldik. kapıya yaklaştım. tam bu sırada 50'li yaşlarda bir amca yaklaştı yanıma. hatta böyle hoplaya zıplaya geldi. 'ne güzel gidiyoduk yaa' dedi. hey allaam bütün manyaklarda beni buluyor arakadaş.

3 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #15

*selam sevgili okur naber. yarın istanbul'un kurtuluşu içimde tarifsiz bir heyecan var. eheh yok lan banane, okul tatil olmadıktan sonra beni hiç ilgilendirmez. bir asker kıyafeti giyip yürümedikten sonra, şehrin prensesini kurtarmadıktan sonra yaşadığım şehir kurtulsa nolur olm.

*mango'da erkek olmak diye kitap yazıcam sanırım. yemin ederim milyonların hislerine tercüman olurum parayı da kaldırırım. nobelleri leblebi gibi toplarım.

mango'da erkek olmak yanlızlıktır en başta. zilyon tane kadının ve teyzenin arasında tek başına kalmaktır. bir sürü bayan ordan oraya delicesine ve tamamen bilinçsizce ama inanılmaz bir düzende koşuştururken siz olanları büyük bir şaşkınlıkla izlersiniz. zaten olayın içine giremeden kenardan izlemek zorundasınızdır. yoksa sizi de içine alır o keşmekeş. yanlızlıktır mango'da erkek olmak. yanlızlık..

evet 3 noktalarla, keşmekeşlerle ne biliyim devrik cümlelerle bu yazıyı kotarıp nobele aday olmayı düşünüyorum. bence olabilir, neden olmasın.

*içine ala ala ne hale düştün tuta tuta çatlayacaksın be adam diye şarkı var ya. nasıl adam nasıl bir olay anlamak mümkün değil.

*sorarım size sevgili blog okuyucuları ilkokulda harita odasına harita almak için yollanmak kadar bir çocuğu gerebilecek bir olay var mıdır acaba?

adeta bir alfred hitchcock adeta bir david lynch filmi gibi gelirdi bana bu aktivite. ders sırasında 'littleiiiv koş bakalım türkiye fiziki haritasını getir' diyen bir hoca kadar korkunç bir şey var mıdır a canlar sorarım size. harita odasına gidene kadar fizikiyi akılda tutmak. o örümcek ağlı karanlık odaya girince hangisinin fiziki harita olduğunu bulmak desem ne dersiniz. hepsi benim çocukluğumu etkiledi. yoksa ben şimdi amerikada oxford'taydım. bilemedin ucla. yu si el ey diye okunuyor. ukla değil yani. lütfen, onu da şeyapalım.

*sinan çetin'le fenomen denilen dandik ilüzyon yarışmasında bir kez daha farkettiğim bir olay var. bu ilüzyonistler net ve tane tane konuşuyor. bu kişiler yapacağı olayları eveeeet şimdiiii buuuu makasıııı alllııııpp burayaaaaa koyuyyooorruuuaaam diye anlatmaktadır. hayır bizi gerizekalı falan zannediyorlar heralde. normal konuşsana lan. bak sinirlendim aniden.

*fotoğraf çekmeye çalışırken telefonun video modunda olduğunu farketmek. üzüntü buralarda bence. ne bilim ben üzülüyorum.

*hoşuma giden minik bir sapıklığım var paylaşıyım sizinle. korkmayın ama öyle çok sapıkça değil (dinle bir ya hemen ne bıdı bıdı). şimdi bu esenler otogarında yazıhane (ya da yazhane de olabilir emin değilim. hastane falan gibi de değil ki bu yazane desem iyice sıçık) dediğimiz mekanlar yanyana durmakta. bir taraftan yürümeye başlayınca dışarıdaki simsarlar sırayla sana yaklaşıp 'nereye abi nereye abi' diye soruyorlar. heh işte benim sapıklık bu anda ortaya çıkıyor. bu abilere cevap vermeyerek onları deli ediyorum kendimce. inanılmaz bir haz duyuyorum onlara cevap vermemekte. ilginç. büyük bir manyak olduğum konusunda bazen derin şüphelere düşüyorum.

*ben kaçar sevgili okur. sevgilerimle.

2 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #14

*selam sevgili okur. naber ne yaptın. hava yağmurlu istanbul'da, botlarımı getirmemiştim ben daha ya. ne yağmuru hemen. haftaya başlasın hadi. canım kısa kısa yazmak istedi. taslaklarda çok mesaj birikti biraz boşaltıyım. başlıyoreeee (tiki kız blogu gibin)

*metrodan inerken kapının hizasında durup binmeye çalışanlara pis omuz atıyorum. önce inenlere yol vericeksiniz arkadaş. böyle omuzlarımı şişire şişire iniyorum binmeye çalışanlara çakıyorum omuzu. bir kere de biri çıkıp 'pişt bilader yavaş olsana' demedi arkadaş. dese tepkim 'hey dostum burası türkiye, önce metrodan inenlere yol vericeksin. yoksa o koca kıçını tekmelerim' olur. dayak yeme olasılığımı arttırırım muhtemelen.

*bayındırlık ve iskan bakanlığı diye bakanlık var. bence bakanlıklar arasında en tırtı kendisi.

-ne bakanısın
+bayındırlık ve iskan bakanıyım
-peki ya gözlerin niye doldu
+hiç toz kaçt..toz kaçt.. böhühühühühü

lütfen bayındırlık ve iskan bakanlarına daha nazik yaklaşalım onu da en az bir içişleri en az bir kültür ve turizm bakanları kadar koruyup kollayalım. benim fikrim bu yönde.

*'ne diyoon lan sen sibooooooop' şakasına güldüğümüz günler vardı. güzel günlerdi. özlüyorum bazen.

*libya bayrağını bilenlerini vardır belki. düz yeşil bayrak. abicim bu nasıl bir kolaya kaçmadır ya. olm ülke kurmuşsun, tam bilmiyorum ama öyle hadi ülke kuralım diyerek olmayacak bir şey. mutlaka bir takım savaş olaylarına girmişsin. başkent seçmeler cumhurbaşkanı ya da kral bulmalar. meşakkatli işler. bu sırada bir de ülkenin bakınca tüylerinin diken diken olacağı içinin gururla dolacağı bir bayrağı olması lazım. o da ne! düz yeşil bayrak. yazık sizin libyalılığınıza be.
evet libyalılık. bu kadar kolaya kaçılmamalı bence.
efsanevi libya bayrağı

*lansman kelimesinin anlamını sorsan bana bir iki ık mık ederim az buçuk açıklarım belki ya da açıklayamam tam emin olamadım şimdi, ama kullanmaktan aşırı bir haz duyuyorum. lansman..lansman. bakın kulağa ne kadar hoş geliyor. olur olmadık yerlerde kullanarak rezil olabiliyorum ama lasnman'ın bana verdiği haz başka bir kelimede yok. seviyorum lansmanı.

*dikkat ettim ben, genelde dikkat ederim çünkü o yapıda bir insanım. blog falan okurken mesela parantez içindeki kısmı çok daha hızlı şekilde okuyorum. hızlı ve azcık daha sessiz böyle. sanki orası öyle okunsun gibi yazılmış gibi geliyor bana. 2 tane gibiyi üstüste kullanarak çok çirkin bir görüntü sergilemiş olsam da başka türlü bu anlamı yakalayamadım nedense. güzel türkçe'miz. farkettim de ilk gibi yerine diye desem daha güzel olucak. ama ben napıyorum silmeyip böyle hepsini yazıyorum bloga. son derece şeffaf blog. littleiv blogspot. littleiv blogspot. blogda bir numara. littleiv. eheh

*hadi yeter bu kadar şimdilik. blog yazmaktan ciddi ciddi zevk almaya başladım çünkü takip ediliyorum biraz biraz. çok hoş bir duygu. pohpohlanmayı seven bir yapım olduğundan her yorum, oy beni gaza getiriyor. tam gaz devam. görüşürüz ahali. sevgilerimle.

4 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Kıvanç Timi #2

aha hemen yeni yazı serisine başladım. kıvanç tatlıtuğ'u kötüleme serisi. eheh. evet kızlar çok seviyor, dünyanın en yakışıklı erkeği seçilmiş. best modeller ne bileyim best europe'lar falan. dövmesi var. kaslı. ama bildiğin salak lan. (saf manasında, hayır kıvanç benim blogumu kapattıramıycaksın, 28 izleyiciyi boşuna yapmadım dostum hayır)

şimdi twitter'da biliyorsunuz ünlüler başta olmak üzere insanlar micro-blog olayına girmiş bulunmaktalar. mini mini cümlelerle bişeyler yazmaktalar. bu kıvanç sarısı da yazıyor oraya. şimdi yazdığı cümlelerden oluşan bir video seyrediyoruz...

eheh yok lan ne videosu buraya kopyalıycam. dikkat geliyor.

''@BerenSaat nasilsin canim, Bende yorgunum vallah hic bisey yapasim yok.''

beren saat yani nam-ı diğer bihter'e yazdığı şey bu. bir kere de ayrı değil, bu üzücü. dahi anlamındaki de'yi ayıramamak benim gözümde kötü bişey. cidden üzüldüm. neyse devam ediyoruz, vallah diyerek yaratmaya çalıştığı sempatik tip ciddi anlamda itici. sanırım kimsenin okumadığını düşünüyor. vallah ne olm lan yaş kaç. bu da ikinci tweet'i:

''@BerenSaat iyimbende. Actim vallahh saol cnm ;)'' tamam artık de'leri ayırmasını falan beklemiyorum kıvanç'tan. geçen tweet'teki vallah yetmemiş bu kez vallahh diyerek iyice çirkinleşmiş sarı. 'cnm ;)' olayı ise içindeki liseli kızı ortaya çıkarmıştır kıvanç'ın.

benden kurtulamıycaksın kıvanç... peşindeyim... kork benden...

9 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Kıvanç Timi #1


fotoğrafı görüp hemen 'aha littleiv'i de kaybettik kız blogu olmuş' demeyin. kalbinizi kırarım.

kıvanç tatlıtuğ liseden terkmiş lan!

herif yakışıklı diye nasıl bok atacağımı şaşırdım. ama öyle liseden terk. ıyy. hem bence oyunculuğu da kötü. (son derece kıskanmak)

edit: hay sçıyım yalan habermiş. başka şeyler bulmalıyım bok atıcak. koru kendini kıvanç littleiv gücü geliyor. ayrıca oyunculuğun çok kötü. ve o kırmızı pantolonla götüme benzemişsin. (özür dilerim sevgili littleiv okuyucuları kendimi kaybettim bi an)

11 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

fotoğraf kadının olduğu yerde çekilir

bir littleiv atasözü. inşallah gelecek nesillere de aktarılır. tek hedefim bu. bir sürü dandik atasözü var olum bu niye olmasın ki. inanırsak olur bence.

evet gelelim atasözünü açıklamaya. fotoğraf kadının olduğu yerde çekilir. ever bilinen fotoğrafçılar hep erkektir fizyolojik olarak daha yatkın olabilirler. tam bilmiyorum onu. ama fotoğraf kadının olduğu yerde çekilir. bir kaç örnekle ilerleyelim. elimizde gayet somut bir facebook gerçeği var. insanlar kendilerine çeşitli albümler hazırlıyorlar. bakıyoruz bir kız arkaaşımızın albümüne starbucksss diye albüm var. s uzatılır ama daha şirin ya öyle. neyse fotoğraflara bakıldığında 8 adet kızın 1500 tane fotoğrafını bulabiliriz. sürekli çekerler çekerler çekerler. her açıdan her sahneyi.

dönüyoruz erkek kısmına. hiç bir şekilde 3 4 erkeğin beraber ortamında fotoğraf çekilmez. en fazla arkadaki kız çok güzeldir. arkadaşını çekermiş gibi yapıp onu çekersiniz. maksimumu budur yani.

düşüsenize kahve ortamı mahmutlar osmanlar oturmuş cep telefonları fotoğraf makinalarıyla birbirlerine sarılıp sarılıp yukarıdan fotoğraf çekiyorlar. olmaz bize gelmez. ama ortamdaki tek kız tüm kahvenin fotoğrafının çekilmesine sebep olur. ondan sonra osman abinin facebook hesabı da şenlenir her şey de olur.

4 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

wibiya widget