Elano !


İn haldun we trust dedik olm boşuna değil herhalde. adam city'den çekti çıkardı elano'yu. olağanüstü bir hücum hattı oluştu galatasaray'da. bir de bu arkadaş bombacıymış. frikiklerde topun başına duran topların usta ismi sabri(!) gelmesin artık.

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Koç


Evet bugünkü konumuz koçluk müessesesi (kelimeye geeeel). basketbolda hoca, teknik adam, antrenör gibi isimleri olan bir mertebe bu koçluk. ama sanırım ülkemizde pek kullanılmıyor. daha çok amerikan kolej filmlerinde falan kullanılıyo olabilir.

ülkemizde daha çok hocam şeklinde tezahür etmekte bu koçluk olayı. yani kendimi düşünüyorum lisedeki basketbol antrenörümüze koç desem ben dalga geçerlerdi lan benimle. gerçi işin ilginci bizim antrenör yani beden eğitimi hocası, 'hoca camide' ekolünden olduğundan bana hoca demeyin öğretmenin deyin diyordu. ben koç demek istiyorum o öğretmenin dedirtiyodu. ondan sonra türkiye'de niye basketbol gelişmiyor. e gelişmez tabi!

1 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Çok Yakında

Bloga misafir bir yazar katılabilir yakında. ben kendim biliyorum çok feci yazıyor. umarım siz de beğenirsiniz. ne konunda yazacağını ne yazacağını bilmiyorum. ama güzel olucak bence. yakında..çok yakında..

3 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Öykü Denemeleri: #1 Zannettiğin Gibi Değil

-çok klasik..
-efendim?
-elif şafak..aşk..pembe kapak..plaj..güneşlenmek..
-yani?
-eheh..merhaba ben murat.
-ne demeliyim burada?
-hmm? merhaba ben nokta nokta nokta, noktalar yerine isminizi koyabilirsiniz.
-niye ki?
-zor kadın olayı ha? severim..
-beyefendi müsaade ederseniz kitabımı okumak istiyorum
-tabi tabi buyrun. yeni tanıştığınız adamlara 'mmm elif şafak okur musun?' demek için önce kitabı bitirmek lazım di mi sen de haklısın..??
-selin
-heh selin. tanıştığımıza memnun oldum.
-değişik bir yaklaşım tarzınız var hoşuma gitti. yoksa tanımadığım adamlara ismimi söylemek gibi bir alışkanlığım yoktur.
-peki selin akşam otelin yemek bölümünde görüşürüz. 7.45 iyi midir?
-pek hızlısınız..ama kabul görüşürüz.

böyle başladı tanışıklıkları. o akşam otelde yemek yediler birlikte. sonra gece murat'ın odasında bitti. hızlıydılar. tanışmaları, sevişmeleri. tatilleri kısa sürdü. ikiside istanbul'a evlerine döndüler. tabii ki görüşmeye konuşmaya devam ediyorlardı. murat,selin'in en çok şirinleşmesini ve burnunu seviyordu. selin ise murat'ın o kollayıcı ve korumacı halinden etkileniyordu. ilişkileri dolu dizgin gidiyordu. işten çıkınca murat selin'i alıyor birlikte önce yemeğe sonra da ya eğlenmeye ya da murat'ın bekar evine gidiyorlardı.

selin yavaş yavaş eşyaları ile murat'ın evine yerleşmeye başladı. kendi pijamaları, diş fırçası, kitapları, laptopu...haftalar ilerledikçe her gece murat'ta kalmaya başladı selin. artık birbirlerine öyle alışmışlardı ki, iş dışında her saniyleri beraber geçiyordu. ikisi de çok mutluydu. ta ki o güne kadar.

o sabah murat erken kalkıp işe gitmeden önce bir yere uğrayacaktı. selin'i uyandırmadan sessizce çıktı evden. daha önceki kız arkadaşı aysu'da kalan kitabını alacaktı. saat 8'de beşiktaş iskelede buluşmak için anlaşmışlardı tabii ki selin'in bundan haberi yoktu. murat sabah çıkarken kapıyı yanlışlıkla sert bir biçimde çekti ve bu ses selin'i uyandırmaya yetti. saatine baktı. normalde 8'de çıkan murat bugün 7'de çıkmıştı evden. bir gariplik olduğunu düşündü.

murat önde renault megane'ı ile trafikte ilerlerken 4 5 araba arkasındaki sarı takside sevgilisi selin'in olduğundan haberi yoktu. saat 8'e 4 kala iskelenin yanına gelmişti. 'ne kadar da dakik' deyip güldü. sokağın başında ise takside selin kafayı yiyor murat'ın sabahın bu saatinde burada ne işinin olduğunu merak ediyordu. o sırada murat'ın megane'ına bir kızıl yaklaşıp arabaya giriyordu. selin'in yüzündeki dehşet ifadesini dikiz aynasından taksici görebiliyordu sadece. 'apla iyi misin?' dedi, ama cevapsız kaldı sorusu.

bu sırada murat'ın arabasında kısa ve kesik cevaplarda oluşan bir diyalog başlamıştı bile.

-naber?
-iyidir aysu, senden?
-ben de iyiyim, getirdim kitabını, 'aşk'

...

-ne tarafa gidiyorsun aysu?
-ya ben levent'e gidicem ama şimdi bu saatte otobüsler tıklım tıklımdır.
-e bırakıyım ben yolumun üstü.
-valla çok iyi olur murat.

bu sırada takside selin kafayı yemek üzereydi. yavaşça hareket eden megane'ı takip etmesi için şöförün koltuğuna pıt pıt yaptı. şöför debriyajdan ayağını hızlı kaldırınca araba öne attı birden. 'yavaş olsana be!' diye bağırdı selin. zaten sinirliydi.

barbaros bulvarında önde murat arkada selin ilerliyorlardı. selin aldatıldığına emin olmuştu artık. çünkü daha önce aysu'nun fotoğraflarını görmüştü. 'eski sevgili ha, senden beklemezdim murat' dedi içinden.

-a murat söylemedim sanırım ben sana, nişalandım ben.
-aaa, ciddi misin aysu. çok sevindim. hayırlı olsun.
-teşekkürler, darısı senin başına.

selin öndeki arabada bu tarz konuşmaların geçtiğini bilmiyordu tabii. o eski sevgililerin hasret giderdiklerini, birbirlerini çok özlediklerini söylediklerini düşünüyordu. içi içini yiyordu taksinin içinde. artık sabrı kalmamıştı. cep telefonuna davrandı. bu sırada murat ileride sağda durdu ve 'ya benim şu karşıdaki bakkaldan sigara almam gerek' deyip arabadan indi. selin taksiciye durmasını söyledi. cep telefonunun mesaj yaz kısmına girdi ve şunları yazdı:

''beni aldatabileceğin hiç aklıma gelmezdi. seviyordum ben seni. hoşçakal...''

sigarasını alan murat karşıdan karşıya geçmeye hazırlanıyordu. yaya için kırmızı yanmaktaydı ancak yolu boş gördü murat. o sırada telefonuna mesaj geldi. i-phone'unun ekranındaki oku yazan yere değdirdi parmağını, akabinde tüm ekranı parmağıyla şöyle bir sildi. mesaj açılırken tekrar baktı yola. araba yoktu ve karşıya geçmek için kaldırımdan yola indi. 'mesaj açılıyor' yazısından sonra 'a$$$kım'dan gelen mesajı okumaya başladı. bu sırada yolu yarılamıştı bile. mesajı okumaya başlayınca kanı dondu. o sırada 15 metre arkasındaki taksiden inmekte olan selin'i gördü. başını sağa sola sallıyordu selin. yüzünde bir gülümseme belirdi murat'ın. açıklamasını yapmak için sabırsızlanıyordu. birden sol tarafında tarifi imkansız bir acı hissetti.

...

hızla gelen bir jeep murat'a olanca gücüyle çarptı. yerden yükseldi murat. kafasını kaldırıma çarptı düşerken. selin bir çığlık attı. yanına gittiğinde murat'ın gülümseyen yüzünden kanlar sızıyordu. son bir çabayla ağzını açtı.

'zannettiğin gibi değil', diyebildi ve başı yana düşerken elinden de pembe kapaklı bir kitap düştü.

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

In Haldun We Trust

İşte yaratıcı galatasaray taraftarı. medya'da adı geçmeyen transfer bombalarını bir bir patlatan at kuyruklu yöneticimize taraftarın inancını simgeleyen pankart tüm tobol maçındaydı. evet haldun sana inanıyoruz. getir bi bomba daha coşalım hep beraber. bu arada futbol yazması zevkliymiş lan unutmuştum anasını satiim.

bir notta frank rijkaard için. dünkü maç sonrası maç toplantısında şöyle bir diyalog geçti muhabirle arasında:

-isminizin okunuşu frank reykard mı yoksa raykard mı?
-frank.

cool'luğunu yidiğim kıvırcığı.


2 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Serdar Eylik


Ne zamandır fitbol ile ilgili bişeyler yazmıyodum, malum yaz maç falan da yok. evde oynadığım pes maçlarınla kimsenin ilgileneceğini sanmıyorum. galatasaray eski adı uefa yeni adı avrupa ligi olan kupada tobol'u eledi 2-0 galibiyetle. hava sıcak, takım daha hazır değil, yeni taktik, yeni hoca falan bir sürü etken var fazla eleştirmicem takımı tek birinden bahsetmek istiyorum. ki kendisi başlığa ismini vermiştir.

90 doğumlu serdar dün ilk kez resmi maçta oyadı sarı-kırmızı formayla. sol açıkta oynadı arda'nın eski yerinde. daha topla ilk buluşmasında anladım ben bi boklar döneceğini. eleman soldan içeri doğru yağ gibi akıyodu. çalımları, top sürüşü, ortaları inceden c.ronaldo'yu andırdı bana. aha dedim süper eleman hem de daha küçük. ilk yarı boyunca o kadar övdüm ki elemanı ikinci yarı i.ne tobol'lunun dirseğiyle yere yığıldı. ama bu çocuk galatasaray'ın sol kanadına süper gider. kanım ısındı serdar'a umarım yüzümüzü kara çıkarmaz da güzel bir topçu daha çıkarmış olur gs altyapısı. geçmiş olsun serdarcığım, bir an evvel dön sol açığa da c.ronaldo'yu andırmaya devam et.

2 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Littleiv Yorumluyor # 2 - Damacana


haber bursa'dan. nilüfer'de bir su dağıtıcısı asansörde boş damacana ile masturbasyon yaparken basılmış. oha lan! yaratıcılıkta son nokta. ne biliyim insanın yorum yapası kaçıyor anasını satiim. baba nasıl bir açlık nasıl bir abazalıktır ki bu damacanaya bile hallenmiş adam.

bu arada düşününce aklına tek bir yol geliyor. ve abiyi tebrik ediyorum. hani damacana ağzı falan. vay anasını.

ülkede tecavüz edilmeyen nadir kalan şeylerden biri de damacanaydı. artık o da kirlendi. işte o damacananın fotoğrafı yukarıda. gözünü de bantladık.

3 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Can Sıkıntısı

# öyle can sıkıntısından yazayım dedim bakalım neler çıkıcak? şimdi doğal olarak bi konu lazım bişeyler yazmak için. ama şu an aklımda zerre bir konu / olay yok. hah derken buldum. şu (/) olayı. gavurların slash eski türklerin ise taksim işareti dediği olayı yazıda kullanmak. görüyorum bazı köşe yazarları yapıyo bunu. olm nasıl antipatik anlatamam. birbirine benzer iki kelimeyi yanyna kullanırken bu işareti kullanıp insanı kendinden tiksindimeyi başarabilen tüm yazarlara sesleniyorum. allah nası biliyosa öyle yapsın marjinaller sizi.

# facebook sıktı artık. geçen ilk zamanlarda girdiğim binbeşyüz tane gereksiz aplikasyonu ve grubu sildim rahatladı alet. ne kadar boş beleş olay varsa hepsine girmişim. her gün onlarca notifikasyon yollamaktan bıkmadı fesybuk. bu arada yazıda aplikasyon ve notifikasyon diyerek türkçe'nin içine sıçmadım bilakis böyle yapanlarla dalga geçiyorum. olm negüzel türkçe kelimeler var. onları kullansanıza.

# peki ya youtube kapatıldığı için mi facebook'ta bu kadar video paylaşımı öne çıktı? insan düşünmeden edemiyor bence. facebook'u kullanan türk sayısı o kadar fazla ki madem bu mazlum türkler ordan video izleyemiyo feysbuku değiştirip inceden video paylaşım sitesi yapalım. komplo teorisi gibi mi geldi? hahah siz daha uyuyun olm.

# sıcak çok sıcak. ölüyorum gün içinde. istanbul bariz bir şekilde yanıyor. dur klişe yapıcam. aslıda sıcaklık o kadar kötü değil ama nem çok fena hacı. oh ben de söyledim rahatladım. ehehe harbi ama nem çok fenai nem olmasa. (bak hala!)

# bol serin ve sulu ortamlar diler inceden kaçarım.

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Tobol Ne Lan ?


galatasaray avrupa liginde ilk maçını kazakistan denilen mini ülkenin tobol denilen garip takımıyla yaptı ve 1-1'lik beraberlik aldı.
maçla ilgili en ilginç olay ise bence kazak teknik direktörün açıklaması. galatasaray ile eşleşince sevinin abimiz muhabirlere 'abi sizin hoca frank rijkaard diyolar doğru mu lan? gelicek mi harbici?' şeklinde yaklaşmış. ehehe komik lan.

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Troya Cafe-Restorant-Outlet


Şahsım yazlık amacıyla çanakkale'nin ezine ilçesi yakınlarında bir yerde ikamet etmekteyim. tarihi Troya şehriin önemli bir bölümüde bu bölgede. efendim bir uğraşlar bir kazılar ne bileyim bir köprüler tapınaklar. çıkarıyor arkeolog arkadaşlar. çanakkaleden devam ettikten sonra ezine'ye yaklaşmaya başlayınca başlıyor bu Troya adı altında pek çok tesis. arkadaş restorantından outletine; ne bileyim cafesinden tuvaletine her şey mi troya olur lan? tamam o bölgeye gelen turistler falan etkilensin de sizin troya temalı outletinizden pantolon alsın istiyorsunuz ama boku çıkmış gibi durmakta. inandırıcılık desem zaten yok.
işbu sebepten bölgedeki tüm troya'lı mekanların isimlerini değiştirip, şen kardeşler düğün evi, hasan usta restorant, kotmontkaban outlet olmasını istiyorum. sonuncusu ütopik oldu ama, neden olmasın? inanırsak olur bence.

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Mini Etek

İstatistik mini eteğe benzer; çok şey gösterir ama asıl görünmesi gerekeni göstermez.”

Demek ki aynı takında 20 küsur yıl geçirince felsefe yapmaya oldukça vakit kalıyor. çok güzel bir benzetme olmuş kurt hocadan. mini etek falan yaş 70 iş bitmemiş galiba Sir'de.

4 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

wibiya widget