2011 !!!!


Blogu takip edenlere, etmeyenlere, okuyanlara, okumayanlara, sevenlere, sevmeyenlere, takvimin yıl kısmının son hanesi 0'dan 1'e döndükten sonra da burada buluşmak üzere güzellik, sağlık, mutluluk dolu bir yıl dileyerek 2010'un son postunu atıyorum. İyi seneler.

3 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

İçlik

(Bu hikayedeki kişiler ve kurumlar tamamıyla hayal ürünüdür. Hatta çok fazla hayal ürünüdür. Yazıyı kendi ağzımdan yazma sebebim ise böyle daha güzel olacağına inanmamdır. Da ben niye bunları açıklıyorum lan, okuyun olm işte)


Gerçekten çok soğuk bir gündü. Böyle günlerde bende istemsiz bir içlik giyme isteği baş gösterir. Aslında ilginç dedim ama hiç de ilginç olmadığını bir cümle sonra fark ettim. Sonuçta g.tüm donmasın diye içlik giyme isteği duyuyordum. Evet gayet mantıksal olaylara dayanıyor içlik giyme isteğim. Hava soğuk, g.tüm soğuk ve ben g.tüm soğukken hayattan zevk alamıyorum.

İçliğimi giydim, paçalarını kalın havlu çorabımın içine soktum. Şu anda tüm dünyadaki insanları düşünüyordum da, acaba benden mutlu var mıydı? Açıkçası sanmıyordum. Sonuçta dünyada kaç kişi içlik giymiş bir insanın huzuruna güvenine erişebilirdi ki. Güven konusunda içlik bana en az bir emlak bankası kadar güven veriyordu. Paranı bankaya mı yatırırsın yoksa içliğinde mi saklarsın diye sorsalar zerre düşünmem, içlik diye cevaplarım.



Gün içinde olan olaylar beni gerçekten garip bir girdaba sokmuştu. Önce çok samimi olmadığım bir arkadaşım beni dışarıya çağırdı. Açıkçası herhangi bir dişi potansiyeli olacağını düşünmediğimden içliğimle ilgili en ufak bir şüpheye bile düşmedim. En fazla bir cafede tavla oynayıp nargile içeriz diye düşündüm. Evet cafe kısmı doğruydu ama işin içinde dişi de vardı. Hem de insan dişi. Yani bildiğiniz kız.

Cafede Fatma’nın yanına denk geldim. Evet tahmin ettiğiniz gibi Fatma bir kızdı ve ben onun yanındaydım. Bu benim çok da alışık olmadığım bir durumdu. Daha önce bir kızla en yakın olduğun durum nedir diye sorsanız, ilkokul 3. sınıfta öğretmenin sınıfın en yaramaz kızı Dilara’yı yanıma oturttuğu 3 gündü derim size. Böyle de içler acısı bir haldeydim açıkçası. Ama sanırım bu sefer şans bana dönmüştü.

Cafeden kalkıp bir bara gittik grup olarak. Cafede Fatma ile tanışmıştım ve ne hikmetse barda da yan yana oturmuştuk. İlk birada kafam hafif güzel olmuştu bile çünkü normalde içki içebilen biri değildim ve büyüklerin söylediği ‘tüm kötü alışkanlıklar arkadaşlar vasıtasıyla edilinir’ lafı an be an doğrulanıyordu. Ancak doğrulanacaksa böyle doğrulansındı be arkadaş. İçkiye alışacaksam Fatma ile alışayım Ayşe ile alışayım. Bundan güzel kötü alışkanlık kazanılması mı olur?

2’inci 3’üncü biralar derken ben mükemmel olmuştum. Fatma’nın kulağına eğilip karizmatik şeyler söylemek mi dersiniz, dans pistinde kıvrılarak yılan hareketine girmeler mi dersiniz? Her yol vardı bende. Adeta danslarımla Fatma’yı günaha davet ediyordum. Ne oldu nasıl oldu arasını hatırlamıyorum ama Fatma ile takside onun evine gidiyorduk. 24 yaşımın getirdiği birikime bakarsam bu gecenin sonu yatakta bitecekti. Evet belki daha önce böyle bir şey görmemiştim ama bunu anlamayacak kadar da hayvan değildim. Bir kızla yalnız başınıza onun evine gidiyorsanız orada bir kopça açılacaktır ve bir yaprak kopacaktır dalından.




Evindeydik, minimal döşenmiş çok tatlı eşyalar olan eööh ne diyorum ben be, kızla koltuğa uzandık. Hayatımda ikinci kez bir kadını öpüyordum. İlki 14 yaşımda Kurban Bayramında halamın eltisi ile gerçekleşmişti. Yanaklarından öpmek istediğim elti o kadar istekliydi ki dudaklarımı da boş geçmemişti ama açıkçası bu benim için güzel bir ilk deneyim olmamıştı. Neyse. Şimdi elti yoktu, şimdi Fatma vardı. Öpüşmemiz ilerledikçe bu olayın burada kalamayacağı aklıma gelmeye başladı. Hemen acaba hangi boxerımı giydim diye düşündüm. Nedense beyin dalgalarım boxerıma ulaşamıyordu. Arada bir engel olmalıydı. İlk başta anlam veremediysem de kafama bir düşüncenin somutlaşıp ‘kütt’ diye çarptığını hissettim. Evet tahmin ettiğiniz gibi bu düşünce ‘içlik’ti. O anda saydım kaderime sövdüm talihime. Biraz da soğuğa küfür etmeden duramadım. Fatma bir gariplik olduğunu farketti, dudaklarını dudaklarımdan ayırıp ‘bi’ sorun mu var?’ dedi. Ne sorunu diyemedim, yok bişey diyemedim. Fatma pantolonuma hamle yaptığında ‘dur’ dedim ‘fatma’. Yanlış yapıyoruz. O anda paralel evrendeki ben çoktan pantolonumu çıkartmış içliği bacak arama sürtüyor ve dişimi elde etmek için çiftleşme dansı yapıyordum, ama dedik ya orası paralel evren orada her şey mübah.

Apar topar ayaklanıp kalktım oradan. Fatma’nın boş bakışları üzerimdeyken ayakkabılarımı bağlıyordum. Neden diye sormasına fırsat vermeden çıktım evden, ne cevap verecektim ‘içimde içlik var’ mı?

6 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Parmaklar

(marketten çıkmış yurda doğru yürürken parmakların sahipleri hakkında neler düşündüğünü düşünmeye başladım. gerçekten çok ilginç sonuçlar çıktı. şaşıracaksınız. valla)



Baş Parmak

'Abi kesin seviyo beni bu adam. Baksana en başa koymuş, yıllardır da almadı beni oradan. Demek ki tüm ihtiyaçlarını karşılayabiliyorum. Oh ya ne güzel. Kral gibi takılıyorum en başta. Zaten diğerlerinden farklı olduğum çok belli. Görünüşüm bile diğerlerine benzemiyor. Onlar böyle uzun ince değişik değişik tipler, bense kalınım aga ensem kalın mehmehmeh. En çok da şeyi seviyorum, böyle keyfi yerine gelince bişey hoşuna gidince diğer 4 parmağı kıvırıp beni tek başıma havaya kaldırıyo ya, nasıl gururlanıyorum anlatamam. En çok ben seviyorum seni sahip. Bi' de benim tırnağımı yemesen çok güzel olacak. E olsun o kadar napalım.

İşaret Parmağı

'Uzuun ince bir yoldayııım dımdım dırırı dıı dırırı' benim şarkım da budur abijim. Şekle şemale bak yemin ediyorum yakışıklılıktan kırılıyorum ya. Bir yer işaret edilecekse orada ben varım kankalar. Bir şey tadılacaksa yine ben varım, bir şeye dokunulacaksa yine ben varım. Ben ben ben. Bu kadar işlevsel bu kadar işe yarayan başka bir parmak varsa gösterin parmaklıktan istifa edicem ya, bu kadar da net söylüyorum. Bu arada o artis orta parmağa sesleniyorum devede de boy var ama eşşeğin arkasından gidiyor. Önemli olan boyu değil işlevi de derdim ama terbiyemi koruyorum.

Orta Parmak

Gülmeyin lan. ne gülüyosunuz olm. Üzerime yapışmış bir terbiyesiz damgası ondan sonra gül allah gül. Benim bi ilgisi yok bilader. Ben kendi halimde bir parmağım. Bu duruma düşmemize sebep olanlar utansın. Adam sinirleniyor 'hadi aslan orta parmak kalk ayağa da görsünler ben kimmişim' diye salıyor beni ortaya ondan sonra herkes 'aman efendim orta parmak çok terbiyesiz, yaman efendim orta parmak ahlaksız' yok kardeşim öyle bişey. Bak yine tansiyonum fırladı.


Yüzük Parmağı

Olayım belli kardeş. Takıyorsun yüzüğü ya evlisin ya nişanlısın yüzük yoksa da bekarsın, olay bu. Tüm gözlerin üzerimde olmasından memnunum sanırım. Sonuçta popüler olmak böyle bir şey. Kadınlar sahibimde ilk olarak bana bakıyorlar, ben farkediyorum. Aslında sadece yüzük parmağı kimliğimle boy göstermek istemiyorum çünkü benim sesim de çok güzeldir. Söyliyim mi bi' şarkı he? Söyliyim mi? Buraaadaaa..

Serçe Parmağı

Evet o 'hani bana hani bana' diyen meşhur parmak benim. Genelde sevimliliğimle ortamların yıldızı olup tiki kızların 'ay ne şirin şeysin seaaan, yerim seni yerim yerim' demelerine maruz kalıyorum. Bundan biraz dertli olsam da genelde hayatımdan memnunum. En kenarda kalmış olmanın getirdiği bir burukluk efendime söyliyi m bir hüzün olsa da bazen genelde neşeli eğlenceli bir arkadaşınızım. Olay bu yani.

6 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Kısa Kısa #60

*Naber can okur gül okur yanakları al okur. Nasıl gidiyor hayat? Bak mesela ben işe girdim ne twitter kaldı ne blogger internetin i'sine uğrayamıyorum. Hayat gailesi ne yapıcaksın? Burada 2 yıldır türlü komiklik şakalara girdim biriniz bile gel littleiv senin sigortanı başlatalım demedi. Bu yüzden de işe girdim ben. Evet sırf siz sigorta başlatmadınız diye işe girdim.

*Metin-Ali-feyz al!

*Yazıya 'Drankk' diye espriyle girmem bilmem sizi rahatsız etti mi?

*Rahatsız olan varsa lütfen dışarı çıkabilir mi? Tamam yoklama almayacağım, çıkın lütfen dışarı.

*Heh şimdi kalanlarla güzelce yapalım tesptilerimizi. Hayır gülmiyceksen ne işin var blogda diğ mi?

*Hepiniz biliyorsunuzdur Esra Ceyhan'ın programında 'uçan adam Sabri' vakası yaşandı. Neydi efendim bir adam Kayseri otobüsünde giderken birden işte bir takım olaylar oluyor yerden yükselirken 'alllllaaaeeeeeğğğaaaah' deyü bir takım uçmalar kaçmalar ile stüdyonun içinde taklalar atarak oradan oraya yuvarlanıyor. Hepimiz çok güldük buna tabii ilk çıktığında 'lan ne salak adam ya' falan deyip. Ama benim orada asıl dikkatini dürtelemek istediğim nokta programın konuklarından Tarık -the şakşuka- Mengüç. Şimdi Tarık Mengüç bir zamanlar şakşuka şarkısıyla, hareketli ve heyecanlı danslarıyla, sarı saç esmer ten organizasyonuyla çok sevilmiş bir şarkıcı abimiz. Şimdi uçan adam abimiz programda kendini göstermek adına uçma numarsına girişirken Tarık Mengüç de yanında oturmaktadır normalde. Sabri bey yerde yuvarlanma (uçma) hareketine oturduğu koltuktan başlayarak seyircilere doğru diyagonal bir yörüngede başlarken bu durumdan çok korkan Tarık Mengüç de kaçacak yer bulamamasından dolayı uçan adam ile paralel bir şekilde koşuyor. Uçan adam tekerlenirken Tarık koşuyor. Yanyana böyle. Gerçekten komik bir görüntü. Eğlenceli.

                                                            tarık kaçıyor sabri uçuyor

*Müdür yardımcısı da tam yancı ha!

*Şimdi ben bir alışveriş merkezinde (ki kendisine avm deniyor, öyle denince daha da bir artist duruyor) çalışmaya başladım bir mağazada. Bu avm'nin tuvaletlerine girmek durumunda kalıyorum doğal olarak. Şöyle bir şey var ki tuvalet kabinlerinde tuvalet kağıtları resmen kaşıkçı elmas'ı gibi korunuyor. Böyle bir kutunun içine konulmuş, yetmemiş bir de o kutuyu kilitlemişler. Vay be dedim size. Vay be. G.tümüzü siliyoruz abi ennihayetinde, abartmamak lazım.

*Trabzon'sporlu üreme'.

*İzzet Altınmeşe'nin arabasının tozlu camına 'ben'i yıka yazdım. Bence o bundan hepimizden fazla etkilenecektir.

*Haydi yeter bu kadar. Görüşürüz, bir dahaki yazıya kadar gülmekten çekinmeyin.

10 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

wibiya widget