Edebiyatın Günlük Hayatımızdaki Yeri ve Önemi

Bu hikayedeki tüm olaylar ve karakterler hayal ürünüdür.


Çok bozulmuştum. Sevgilim olacak o kız herkesin ortasında bağırıp, bir de üstüne suyu yüzüme çarpıp çekip gitmişti oturduğumuz cafeden. Mal gibi kalmıştım adeta. Oysa ki öğleden sonra buluştuğumuzda gayet iyiydi her şey. El ele gezdik bütük gün. Ne olduysa konu o sınıftaki fotokopi aldığım kızdan açılınca olmuştu.

'-Tamam fotokopiyi aldın da telefon numarasının ne işi var telefonunda' dedi kavganın başlangıç cümlesi olarak. Son olarak da 50 ml'lik suyu boca etti suratıma. Arkasına bile bakmadan gidince beni bu yakada bırakıp, karşıya geçip eve gitmekten başka yapabileceğim bir şey kalmıyordu. Beşiktaş'taydım vapur iskelesine doğru yürümeye başladım. Ne zaman canım sıkılsa, ne zaman depresyonda olsam vapur iskelesine yönelirim. Duyguluların, hisli gibilerin vazgeçilmez taşıma aracıdır vapur. Martılara simit atmak kimsesizleri kucaklamak, yanlızlığı belirginleştirmek için birebirdir.

Vapur iskelesine geldiğimde vapur kornasını acı acı çalarak yeni yanaşıyordu iskeleye. 'Güzeeel...' diye geçirdim içimden '...gelsin melankoli.' Vapura binmek için kullanılan o tahta iskeleyi her gördüğümde geleceğin içindeki geleneksellik aklıma gelip bir garip olurum. Hemen vapurun arka tarafında her zaman oturduğum yere geçip, gözlerimi İstanbul'un arkada bıraktığım siluetine çevirdim. Hüzün veriyordu bana bu şehir, hele yanlız kaldığımı anladığım şu saatlerde... Aşk acısı iyice artıyordu vapurdayken...

Şimdi aynı hikayeyi bir başka versiyonuyla dinleyelim.


'-Ne halin varsa gör.' dedi gitmeden önce. Sanırım terkedilmiştim ve kalbimde bir şey ince ince bıçak batırıyordu. Yapacak hiçbir şeyim yoktu ve eve gidip kendime kendime kalmak, biraz müzik ile ruhumda açılan yaraları kapatmak istiyordum. 'Bir an önce eve gitsem iyi olacak' diye düşündüm. En hızlı metrobüs ile gidebilirdim. Belki vapur hissiyatını vermeyecekti ancak oldukça hızlıydı.

Beşiktaş'dan Zincirlikuyu'ya geçip oradan metrobüse binecektim. Çarşı'dan klimasız bir otobüse bindim. Otobüse binerken akbilimin bittiğini akbil kutusundan çıkan 'dododoot dododoot' sesi ile kavradım. Adeta 'bakın bu fakirin parası yok' der gibi ötüyordu. Cebimde 1 lira 60 kuruş ve 50 TL vardı ve şöföre vermem gereken para 1.75 TL idi. ezilip büzülerek 'abi 1 lira 60 kuruş var bi' de 50 lira var. Hangisini veriyim?' dedim. Gerçekten tüm dünyevi acılarımdan arınıp şöför abinin ağzından çıkacak lafı bekliyordum.

Metrobüse binmek için durağa girdim. İnsanlar belli noktalarda gruplaşmışlardı ve gelen metrobüsün kapılarının tam hizalarında bekleşiyorlardı. Hemen çakal adımlarla yan tarafa geldim. İlk binenlerden olurum diye düşünürken açılan kapıdan insanların dışarıya fışkırdığını farkettim. Kendimi ite kaka içeri attım. Tutunacak bir yer aradım ancak bulamadım. Gerçi sonradan farkettim ki tutunacak yere ihtiyacım yokmuş çünkü etrafımdaki insanlar benim hareket etmemi imkansızlaştırıyorlardı.

'Allah kahretsin böyle işi' dedim. Ne aşk acısı kalmıştı ne bir şey. İki gram romantiklik yaşayalım dedik bok ettin metrobüs. Allah belanı versin metrobüs. Duygusal roman karakteri düşmanısın metrobüs.

8 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat:

zep dedi ki...

bak şimdi, en başında bu bir hikayedir demeliydin. gerçek sanar şimdi birileri yok yere eğlence çıkar bize :)

güzel olmuş aşk. ellerine sağlık. bi tane de çılgınlı delili bi hikayeye başlamıştın sen, kız yanlış odaya giriyodu, devamı gelecekti,ona noldu?

littleiv dedi ki...

ekleme yaptım :)

teşekkürler efendim. o delili hikaye tek seferlikti aslında, devam ettirirsem kötüleşebilir. ama denerim :)

Daçe dedi ki...

eheuheu güzel olmuş bro, metrobüs o etkiyi yaratmıyor tabii :D

littleiv dedi ki...

aynen valla bro :)

Cemre dedi ki...

eheuhe guzel :)

littleiv dedi ki...

teşekkürler cemre :)

Adsız dedi ki...

bencede güzel kim yazdı biraz saçmada da olsa yinede güzel olmuş.

Adsız dedi ki...

güzel olmuş bro...

wibiya widget