Yeşil Bavul #2

Yurttan çıkmış eve gidcektim... Ama o yeşil bavulsa ben de littleiv'dim... Çünkü tek bavul vardı, çünkü yeşil bavul emsalsizdi... Aklımda bunları nasıl kaldıracağım, upuzun gelen Maslak-Beşiktaş yolu ve yeşil bavul vardı... Bu hikaye burada bitmeyecekti...


O hikaye orada bitmedi. Yeşil Bavul'u kapatıp odadan çıkmıştım. Önümde inmem gereken 4 kat vardı. Ve bu yeşil bavul yaklaşık 15 kilo ağırlığındaydı. 15 kilo nedir arkadaş. Biraz daha kassam Naim Süleymanoğlu gibi olucaktım. Naim Süleymanoğlu gibi olmak demek kutuplardan basık ekvatordan şişkin olmak demek ve gerçekten korkunç bir tecrübe olsa gerek. Neyse merdivenlerden güç bela indirdiğim bavulum ile taşların asfalta dökülmesi ile oluşmuş bozuk yolda 'tırtırtır'layarak ilerliyordum. Anayola çıkıp otobüs durağına ilerlemeliydim. Dar kaldırıma çıkarttığı yeşil bavulum Maslak'ın şıkşıkıdım kıyafetli iş adamları ve kadınları tarafından yadırgar gözlerle inceleniyordu. Onlar ki bellerinde isimlerinin yazılı olduğu çekçekli kartvizitleri ile Avrupa'yı temsil ederken ben dev bavulumla orada Asya hatta biraz zorlarsak Afrika'yı gururla taşıyordum benliğimde.

Otobüs durağına geldiğimde saatin 17.00 olması sebebiyle bir yoğunluk mevcuttu. Bu durağın önünde parkeden plazaların servisleri dolayısıyla otobüsler kolayca yanaşamıyordu. Ben de Yeşil'i durağa bırakıp gelen otobüsleri kesmek için yola çıkıyordum. Otogar'da memleketten bulgur getirmiş adamdan farkım yoktu. Ezici bakışlara karşı 'ben yıldız teknik'te okuyorum lan. 6 ay sonra mühendis olucam!' falan diye bağırmak istiyor ama yapamıyordum. O sırada karşıdan gelen 29 c isimli o mübarek otobüsü görmemle durağa dönüp Yeşil'i almam bir oldu.

Şimdi normalde ben otobüs yaklaştığından adeta ceylan sürüsüne dalacak aslan hassasiyetinde oluyorum. İşte otobüsün nerede duracağını tahmin edip oraya doğru götüm götüm ilerlemeler, otobüse binerken ön çaprazımdaki amcanın önüne kıvrak bir hareket yardımıyla geçmeler, daha önce hep kullandığım taktiklerdendi. Ancak bu kez yanımda Yeşil vardı. Kendisiyle birlikte hareket etmek 90 yaşındaki babaannenizle otobüse binmeye çalışmak gibidir. Babaannenin kulakları ağır işitir, Yeşil hiç duymaz. Babaanneniz ağır hareket eder Yeşil'de sadece tekerlekleri üzerinde tek bir doğrultuda hareket eder. Babaannenin tek avantajı otobüste kendisine yer verilmesidir. Yeşil de ise bu olay yoktur. Bilakis Yeşil'i koyacak yer bulamazsınız o tıklım tıkışık otobüsün içinde.

Otobüse bindiğimde kendim için akbilimi bastıktan sonra arkaya ilerlerken muavinin 'ulan bavul senden büyük onun için de bassana akbil'vari bakışlarından zerre etkilenmeden kendime ve Yeşil'e bir yer aramaya koyuldum hemen. Otobüs kalabalıktı. Şöförün hemen arkasındaki koltuğun bir arkasındaki boşluğa sığındım. Yeşil'i de hemen önüme koydum. Otobüs her durakta biraz daha doluyordu. Hele İTÜ durağında top sakallı ve çerçeveli gözlüklü bir erkek kavmiyle karşılaşmışız gibi oldu. Her gelen Yeşil'e sürtünerek arka tarafa ilerliyordu. Biraz daha insan binerse alev bile alabilirdi. O derece!

Muavin 'evet beyler arkalara doğru ilerliyoruz, bakın boşluk var ben görüyorum orda, lütfen. lütfen!' dedikçe ben kızarıyordum. Acaba muavin diğer yolculara seslenerek beni ima ediyor 'kızım sana söylüyorum gelinim sen anla'cılık mı yapıyordu. Gerçekten aklım çok karışmıştı. Trafik, kalabalık, muavin baskısı. Artık bu yükü daha fazla kaldıramayabilirdim. Ama sonra 'İstanbul'dasın lan, ne bu artis hareketler' diyen iç sesim sayesinde hiçbir şeyi umursamayan bir teyzeye dönüştüm o an. Evet hepimizin dünyasının merkezinde kendisi vardır. Ama bazı teyzeler için durum bundan ibaret değildir. Onları merkezinden ziyade magma'sında, artık daha derininde bir yerlerinde kendileri ve o devasa g.t-göbekleri vardır. Otobüse bindiklerinde tüm otobüs onlara yer vermek için yarışa girecekmiş gibi hissederler. Birinin ayağına bastığında sanki biz onun ayağının altındaki halıymışız gibi sallamadan yollarına devam ederler. Ben de öyle olacaktım.

İneceğim durak yaklaşmıştı...Orta kapıya doğru ilerlemeliydim... Aradaki insanlara ne olacaktı... Bu hikaye burada bitmeyecekti...

2 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat:

zep dedi ki...

ah o yeşil güzelim mübarek bavul, ne çok kahrını çekti.

ben de yeşille anılarımı yazmak istiyorum, taksim beşiktaş arası fino köpeğim gibi önümden önümden gittiği günden bahsetmek istiyorum :)

yazı güzel olmuş, lostta neymiş ki, bu heyecan bambaşka :D

he bir de marbury kardeşim nerede, nerede o güzelim mikemmel yorumları :)

littleiv dedi ki...

@zep ; öncelikle teşekkürler :) bavulun fino halleri fenaydi ama yine de boyun eğmedi sağa sola savruldu hep.

Heyecan sürecek :) marburyi nerdesin olm :):)

wibiya widget