Alpert Otobüste

Alpert'in ilk hikayesi uzun masada yemek'e gelen yorumlar üzerine bunun bir seriye bağlanması gerektiğini hissettim. Bu sefer Alpert İstanbul'da belediye otobüsünde yolculuğa çıkıyor, bakalım kahramanımızı bu yolculuğunda neler bekliyor. (tırt gibi hikaye girişi)

Alpert hoşlandığı kız arkadaşıyla buluşmak için otobüse binmeliydi Eminönü'den. Kafasında hem kız arkadaşı diyorsun hem de hoşlandığı diyorsun, sevgililer mi değiller mi gibi soru işaretleri bulunan okurlarımız için açıklıyorum ki, Alpert kıza feci yazıyor, kız da kendini naza çekiyor. Klasik Türk olayı aslında ama görüyoruz ki bu olay tüm dünyaya özgü bir şeymiş. Kadın ırkının genlerinde var demek ki. Neyse konumuz bu değil, konumuz Alpert, konumuz halk otobüsü.

Durak oldukça kalabalıktı bugün. Gerçi herhangi bir günün herhangi bir saatinde de kalabalık oluyordu bu durak. Doğa ananın bize bir oyunu gibi adeta. Yani yarım saat içinde 20 otobüs geçse bile yine de o kalabalık azalmıyor. Üstelik gelen her otobüste bir heyecan dalgası yaşanıyor, yaşlılar yüksek sesle 'mmeeeh hangi otbüs bu' diye soruyor, şöför ilginç şekilde insanların üzerine sürüyordu.

yandan sıraya kaynayan kırmızılı elemanı linçten şöför son anda kurtardı

Alpert, Eminönü'den (eminönüden? eminönünden?) Taksim'e ilk kez gidecekti ve hangi otobüslerin güzergahlarında Taksim olduğunu bilemiyordu. Bazı otobüslerin yan tarafında geçtiği güzergahlar yazarken, bazılarının ışıklı tabelasında yazıyordu o güzergahlar. Yani Alpert Taksim yazısını görene kadar otobüsler pıtır pıtır geçip gidiyordu. Sonunda dayanamadın yanındaki 25'lerinde gösteren gence 'ya pardon hangi otobüs taksim'e gidiyor burdan?' diye sordu. Genç sanki soruyu anlamamış gibi bir yüz ifadesinin ardından 'nereye gidicen sen?' sorusunu yöneltti. Alpert 'lan Taksim diye sormadım mı ben bu adama, niye tekrar benim nereye gideceğini soruyor' diye düşünürken, bilmiyordu ki bu soru sorulmadan yer, otobüs, adres tarifi verilemezdi. Adeta bir ön şarttı bu 'nereye gidicen sen?' sorusu.

Alpert sonunda kendini Taksim otobüsüne atabilmişti. Otobüsün çok dolu gelmesine aldırmadan hemen ön taraflara doğru hızlı adımlarla kendisini atmış, otobüse binmek için götüm götüm ilerliyordu öndeki teyzenin arkasında. Ayağını otobüse atınca bir rahatlama geldi, kapının kapanma riskine karşın 'ya pardın biraz ilerleyebilir miyiz?' şeklinde cılız bir serzenişte bulunsa da duyulmadı. Otobüse binince akbil'ni basıp arka tarafa doğru ilerledi her düzgün vatandaş gibi.

Otobüs tıklım tıklım doluydu. Alpert tek eliyle montunu tutarken, diğer eliyle ondan önce tutan insandan hala biraz kalıntının kaldığı tutamaçı tutuyordu. Bu arada bu tutamaçları yapan mühendis arkadaşa bir mesajım var buradan. 'bre akıllı, bu tutamaçlar, tutan insanlar sabit dursun, otobüste eylemsizliğe karşı bir kuvvet oluştursun, ayakta durabilsin diye koyulmuş oraya, e sen onları sabitlemezsen ne anlamı kalıyor tutamaçın, mal mısın nesin'. Neyse efendim kah sendeleyerek kah öndeki amcaya arkadan dayanarak yapılan bir yolculuk başlanmıştı Alpert adına.

Nasıl olduysa Alpert birden kendini orta tarafın cam kenarında bulmuştu. Cam kenarı dediysek oturarak falan değil tabii ki. İstifin bir kısmında ayakta duruyordu. O sırada 20'lerinde gösteren şişman bir tiki kızımız 'yaaa pardıın, şu camı bi açabilir misiniz :/' diyerek Alpert'i adeta günaha davet ediyordu. Biliyorsunuz otobüslerde camların garip bir mekanizmaları vardır, bazen yandan ittirmeli bir kol bulunurken bazen de ilginç bir düzenek ile açmaya çalışanın ebesine kasteden bir organizmadır.

İlk zorlaması başarısızlıkla sonuçlandı Alpert'in. Şişmantiki'ye dönerek 'eheh sıkışmış galiba' dedi. Sonrasında bir kez daha tüm gücünü vererek ittirdi o kolu. Ama cam sanki Alpert'e bakıp 'açamıycaksın beni .bne' diyordu. O sırada üzerinde A.fitch yazan bir tişört olan, saçlarının ortası yarım kilogram jöle desteğiyle garip bir biçimde havada birleştirilmiş, Abidas marka ayakkabı giyen ve sakalları inanılmaz bir özenle çenesinde inceltimiş bir eleman gelip 'pardon bağyan' diyerek şişmantiki'den yol isteyip tek harekette camı açtı. Alpert mutsuzdu, Alpert üzgündü, Alpert kırgındı...

5 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat:

zep dedi ki...

ehehe bu ne olm bu nee :)
bi kere adı alpert olan kişi eminönüne belediye otobüsüyle gitmesin, turist olsun şapkasını çantasını taksın sokaklarda oş boş bakınarak yürüsün.

he bi de şişmantiki. ahahaha

littleiv dedi ki...

@zep; türk gibi bir amerikalı Alpert..

tişkür ettim :)

marbury dedi ki...

alpert e selam yola devam:)

öncelikle şişmantiki ve nereye gidicen teması çok tanıdık geldi süper olmuş.

o tutamaçların da daha fazla düşmeye meyletmesine oldum olası sinir olmuşumdur. tespit için tebrikler littleiv. ismi tutamaç olsun onların:) yoksa öyle mi:)

littleiv dedi ki...

@marbury ; teşekkür ettim marbury adamım :)

Ayrıca o şeylerin adı tutamaç bence :) öyle gitsin

littleiv dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.

wibiya widget