Bayram Manzaraları

Selamlar sevgili okuyucular. dünyanın en klasik başlığını da attığımıza göre başlayabiliriz. çoğul konuşmama rağmen bildiğin tek kişiyim ben. yani bu postların size ulaşmasında çok büyük bir ekip rol oynuyor falan demek isterdim ama yok öyle bişey. ben yazıyorum, ben düşünüyorum, ben fotraf buluyorum (ki konuyla alakalı ilk kelimeyi google görsellere yazıp karşıma çıkanı buraya koyuyorum).

evet bildiğiniz üzre kurban bayramındayız. artık bayramda 2.günü de geride bıraktığımız şu saatlerde türlü kurbanlar kesildi, etler dağıtıldı ne bileyim misafirliklere gidildi, baklavalar hüpletildi. biraz bayramla ilgili enteresanlıklardan bahsedeyim dedim hazır laf açılmışken.

bayram öncesi fw:fw:fw: domuz gribi!!! çok önemli. sakın öpüşmeyin bayramda, temalı mailler ortamda dolaşırken herkes kendi kendine 'olm bu bayram herkese uzaktan iyi bayramlar derim ne öperim ne tokalaşırım en temizi' şeklinde telkinlerde bulunsa da gerek bayramın o sıcaklığı(?) gerek örf ve adetlerimize olan uygunsuzluğu sebebiyle her gördüğümüzü şapır şupur öpmekteyiz. tabii misafirliklerin en önemli topici de domuz gribi olmakta. bugün 16 yaşındaki kardeşimle bir teyze gribin mutasyona uğrayıp uğramadığı konusunda tartışırken görünce vay anasını dedim istemsiz olarak.

bu bayram öpüşmelerinde bir amca vardır genelde bilirsiniz kendisini. bu amca sülalenin az bilinen bir kolundan olaya dahil olmuştur. yaşlıca gibi ve çok sigara içen bir insandır kendisi. böyle bayramlaşma sırasında siz elinizi uzatıp yalandan öpmek isterken, iki koluyla size sarılıp yanaklarınıza vakumlarcasına öper. yapıcak bişey yoktur artık. her sene iki kez belirir, öper ve gider.

bu sene yine burdaydı..öptü..gitti..

4 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

İyi Bayramlar

Kurban Bayramınız kutlar güzel günler dilerim.

5 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Bir Bayram Yolculuğu

yok bu değildi benim otobüs

merhaba sevgili blog okuyucularım. öncelikle hepinizin arifesini kutlarım. ya da arefesini tam emin değilim. yarın da büyük bir post ile bayramınızı kutlayacağım. hayır koyun postu değil blog postu (espride levent kırca eşiği).

evet ne diyorduk bayram geldi yine akrabaların yanı bize gözüktü. eve döndüm bugün otogardan. ama ne dönüş. olaylar silsilesi resmen. dur anlatıyım hemen otur bi çay iç.

otogara yaklaşık bir saat öncesinde gitmek zorunda kaldım. bunun sebebi sağolsun metro firmasının enfes servisçilik anlayışı. saat 4'te otobüsüm varken saat 2'de servise binip 3'te otogardaydım ve tam 1 saat orda bekledim. neyse ki sıkılmadım. çünkü otogarda olay bitmez dostum. asla.

öncelikle bir adet uykusuz bir adet fotomaç ve bir adet biskremimi alıp metronun yazıhanesine geri döndüm. devasa yeşil bavulum ve ben sığınacak bir köşe arıyorduk ki dinlenme salonu tabelasını görüp üst kata çıktım. oh mis gibi sandalye geniş geniş oturdum. çayımı da söyledim biskremin yanına uykusuzumu okumaya başladım. derken birden alt kattan değişik sesler gelmeye başladı. bağırış çağırış küfür kıyamet derken sanıyorum bir adamı tekme tokat dışarı attılar. 'aha olay var' deyip aşağı inecektim ama dev bavulumu taşımak zor geldi vazgeçtim.

sonra birden benim de dahil olduğum yolcu grubunun otobüse binmesi gerektiği bir abi tarafından çılgıncasına bağırıldı. ahanda diyerekten apar topar aşağı inmeye başladım. tam o sırada 'sen kime şerefsiz diyosun lan' diyen bir genç bir yolcuyu tutup 'gel lan ne diyosan burda de' diyerek kek ve kolaların olduğu kısma soktu. arkasından da pek çok şöför ve muavin. tam anlamıyla dağbaşından görüntülerdi resmen. ben de aynen tırıs tırıs pardın pardın diye diye otobüsüme doğru yol aldım. beladan uzak duran bir yapım var. sonra milletin hop ayıp oluyo dağbaşı mı burası demesine bir 'evet yaa ayıp ama' falan diyerek bi yancı oldum ama sonra bavulumu bagaja koymak için aralarından ayrıldım.

yolculukta 2 katlı otobüste koltuk arkası ekranda film izledikten sonra sıla dinleyip masa tenisi de oynadığımı belirtmek isterim. bildiğin dokunmatik ekran koymuşlar ağzım açık kaldı. metro firmasının da ortası yok anasını sattim. 6 saatlik çanakkale yolculuğundan sadece su ikram ederler. 2 saatlik yere giderken çift katlı dokunmatik ekranlı otobüs verirler. ne biçim iş bu ya.

sonuç olarak evdeyim. bayram kutlıycaz aileyle. yakında yine buralarda olacağım. şimdilik baybay.

4 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

VS-1: yeşil zeytin-siyah zeytin


öyle bir karşılaştırma şeysi başlatıyım dedim. belki bir bölümde biter belki de nesilden nesile uzanacak bir yazı dizisi olur. kimbilir. halihazırda daha önce pek çok örnekleri yapılmış olsa da daha bir bana göre daha bir bana özgü olacağına söz veriyorum. ilk bölümde de yeşil zeytin siyah zeytin karşılaştırması ile başlıycam.

1-siyah zeytin memursa yeşil zeytin özel şirkette personel müdürüdür.

2-siyah zeytin sobalı evse, yeşil zeytin doğalgazlı evdir.

3-siyah zeytin bim'se, yeşil zeytin migros'tur.

4-siyah zeytin gülgün feyman ise, yeşil zeytin burcu esmersoy'dur.

5-siyah zeytin tabure ise, yeşil zeytin 1 lirayla çalışan masaj koltuğudur.

6-siyah zeytin ticaret lisesiyse, yeşil zeytin kolejdir.

7-siyah zeytin trt ise, yeşil zeytin goldmax 2'dir.

4 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Valla Olm Ya

bugün yazdığım kısa kısa 24'te bir adet şey yazdım yaklaşık saat 14.30 sularında. şöyle bişey:
''iki kızın birbirine bebeğim demesinden daha kötü bişey varsa o da iki erkeğin birbirine bebeğim demesidir. çok korkunç ama. yani tüm korku filmleri haltetmiş. burada birkaç korku filmi ismi vermek isterdim ama sanırım ben hiç korku filmi izlememişim ya. şimdi onu farkettim. dabbe vardı korku filmi diye gittim sonda adamla şeytan yumruk yumruğa dövüşüyodu. eheh komik lan.''

akabinde saat 16.00 sularında 1 gün gecikmiş uykusuzumu aldım bayiiden. işte yolda okuyamadım yurda dönerken okudum. alpay erdem'i açtım. okuyorum derken o da ne. tam olarak şöyle bişey yazmış alpay erdem:

'bir başka kızla 'topraam' diye konuşan kız'dan daha korkunç bi'şiy varsa , o da, bir başka erkekle 'topraam' diye konuşan kız'dır.

valla beynimden vurulmuşa döndüm. yazık be alpay. o kadar para pul çok güzel yazıyosun uykusuz 1.sayfa falan. stand-up gösterileri. ama noldu geldin benim yazdığımın benzerini yazdın. ne bileyim üzüldüm ya. ya da sevinsem mi bilemedim. ben bu kısa kısayı taa 3 gün önce telefonumun taslağına kaydetmiştim ya. ayıptır be.

oh rahatladım.

1 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #24

*piyüüüüüü kaç gün olmuş ya yazmayalı. beh beh beh. özlemişim buraları be sevgili okur. valla gurbetlik zor. yurtta internetin olmaması, vize haftamın bulunması ve bitirme projesi başlıca 3 etken. kendileri dilediğinizce küfür edebilirsiniz ben ediyorum çünkü.

*naber sevgili olur? eheh doyamadım ya naberlere. bi' daha diyim dedim. tamam oh rahatladım.

*iki kızın birbirine bebeğim demesinden daha kötü bişey varsa o da iki erkeğin birbirine bebeğim demesidir. çok korkunç ama. yani tüm korku filmleri haltetmiş. burada birkaç korku filmi ismi vermek isterdim ama sanırım ben hiç korku filmi izlememişim ya. şimdi onu farkettim. dabbe vardı korku filmi diye gittim sonda adamla şeytan yumruk yumruğa dövüşüyodu. eheh komik lan.

*ben korku filmine gidip 'hehe çok güldüm' diyen adamı sevmem. yani adam korkutmaya çalışıyo sen niye şimdi güldüm diyerek onu rencide ediyosun ki. ama şeytanla adam yumruk yumruğa diyorum ya. nasıl gülmiycen abi.

*kutsi'nin bir şarkısında 'sanane sanane sanane be' diye bir söz var. hangi kafa ile yazılmış bilemedim. be ne olm kutsi? yaş kaç lan?

*kutsi çok terleyen bir insan. en az bir ismail türüt kadar.

buram buram terlemiş kutsi

*geçen yazımda ülkücü smileyi bulmuştum. şimdi de tek kaş smileyi buldum.

l:)

bak bak gülüyor bi de.

*cibuti diye ülke var. ne bileyim buruk gibi biraz. yani,

-nerelisin?
+cibutiliyim abi.

bak doğal olarak abi diyor adam. neden? çünkü ezilmiş. cibuti cumhurbaşkanı olmak da kötü mesela. meclis bile yoktur. cbbm. cibuti büyük millet meclisi.

*bak bu hayatta en üzücü anlardan biri nedir biliyo musun? metroda açılmayacak olan kapının önünde inmek için beklemektir. çok kötü yani. hele bir de (hayır 'aylardan temmuz ise' falan demiycem, maksim gazinosu mu burası) arkanda sana güvenip bekleşen kıpır kıpır bir topluluk varsa o üzüntü katlanır.

*hayıflanmak eylemi ne güzel lan. cuk oturmuş resmen.

*haydi sevgili okur, bu kısa kısalık bu kadar. pek güzel olmamış olabilir ama unuttum yazı yazmayı ya. yakında yine buralarda olacağım.

6 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

gariban bir blogger: littleiv

selamlar sevgili okurlar. bayadır yazamadığımı farketmişsinizdir ya da belki tınlamamış bile olabilirsiniz onu bilemem. bir süredir yurtta internet olmadığından ve vizeler ile birlikte bitirme projesinin yoğunluğundan yazmaya fırsat bulamıyorum. kusuruma bakmayıp yazmaya geri döndüğümde beni tekrar aranıza alacağınıza söz verirseniz çok mutlu ayrılacağım buralardan. ben diyim sana haftaya cumartesi falan bişeyler yazarım. bana vizelerde bol şans dileyin. o önümdeki okul biticek o kadar. haydi baybay

9 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

10 Kasım

71 yıl olmuş kaybedeli. Hiç unutmadık, unutturmayacağız. Her 10 Kasım'da, 9'u 5 geçe inadına 1 dakika ayaktayız. Her şeye rağmen.

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

UGG

ugg botların nasıl yapıldığını sanıyordunuz?

avustralya yapımı UGG'yi bu yazımın konusu olarak almaya karar verdim az önce.

biliyorsunuz etrafta her 5 bayandan 3'ünün atında bu ayakkabılardan var (altında derken şey yani, heh anladın). son günlerin çığ gibi büyüyen modası olmuş durumda. şöyle minik bir araştırma yaptım (bi' kez cevahire bi' de aksaray yeraltı çarşısına gittim) iki farklı fiyat tarifesi uygulanıyor. orjinallerinde fiyat 595 lira iken, çakma dediğimiz modellerinde fiyat 60 liraya kadar düşebiliyor. e doğal olarak türkiye şartları düşünüldüğünde insanlar çakma olana yığılıyor. yani illa giyicem ben de büyük ugg ordusunun bir neferi olacağım diyosanız ya 595'i bayılıcaksınız ya da 60 liraya alıp herkesin sizin orjinal aldığınıza inanmasını bekliyeceksiniz. tabii bunu akbille otobüse binen bir insan olarak yaparsanız komik oluyor. hoş değil.

bir de olayın yakışma boyutu var. şimdi bu bot koyun ayağı gibi duruyor. genelde pantolon veya taytı bunun içine sokarak giyiyor 595 bayılanlar (ya da 60 mı demeliydim nıhahaha). şimdi ayakkabı zaten kalın. e bir de kalın bacaklıysan oluyor fil ayağı gibi. he çakma ayakkabı giyen bir fil olmak benim için sorun değil dersen sana dicek lafım yok.

15 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #23 (metrobüs special edition)

*merhabalar littleiv.blog severler. hemen kısa kısa'ya geçmek isteyenler olabilir aranızda onları kırmadan olaya başlayalım. ya düşünüyorum da bu yazı dizisinin ismi daha başka bişey olabilir miydi acaba? kısa kısa çok mı tırt oldu? ilk aklıma geleni koyduğum için biraz düz insan imajı vermiş olabilirim ama fena değil sanki, sevildi gibi.

*otobüste garip bir olayım var. mesela gün içinde hayvan gibi yorulmuşum, okulda beynim erimiş sulanmış, hatta gün içinde saatlerce ayakta beklemişim. metrobüs durağına geliyorum mesela. oturabilmek için 3 metrobüsün gitmesini bekliyorum falan. sonrakine binip istediğim yere oturuyorum. sonra iki dakika beklese yeni metrobüste oturucak olan bir orta yaşlı teyze geliyor ve önce gözlerini adeta beni delmek istercesine üzerime dikiyor. sonra da günümüz gençliğinin ne kadar terbiyesiz ve ahlaksız olduğundan bahsediyor. başkalarından onay alıyor, kamuoyu yoklaması yapıyorlar ne bileyim tüm otobüsü bana karşı kışkırtıyor, linçe davet gibi. ama ben ne yapıyorum hiiiiç sallamıyorum ve bu çok hoşuma gidiyor. garip bir zevk alıyorum.

*metrobüslerin durakta normalde nerede duracağı belli. insanlar da orada yoğunlaşıyor. önce binebilmek için. sen mesela geç gelmişsin. onların biraz yanına geliyorsun, yani kapı senin önüne açılmıycak. ama o da ne gelen metrobüs tak senin önünde durup açıyor kapıyı. işte o an dünyalar benim oluyor sanki. evet küçük bir dünyam var neolmuş.



*geçen önündeki metrobüsü sağlayan bir metrobüsün içindeydim. garip anlardı.

*şimdi otobüslerde ilk bininler oturuyor doğal olarak. ha bazıları da oturmuyor onları hala çözemedim ben. sonraki gelenler muavinin azarlamaları sonucunda arkaya ilerliyorlar. o sırada mesela ortadan biri iniyor. onun yerine de otobüse ortalarda binen biri oturuyor. e ne oldu? haksızlık oldu. işte bunu ortadan kaldırmak için binenlere bir numara verilsin. numarası en küçük olandan sırayla oturmaya başlansın. böylece hak yenmemiş olur. bu fikir ile nobel'e başvursam barış ödülünü obama'nın elinden alabilir miyim aceba? olmadı belediyeye verip bir kaç kuruş atsalar ona da varım lan. (küçük bir dünyam var demiştim)

*yeni metroya bineniniz vardır. 4.leventten atatürk otosanayiye giden. orası niye o kadar sessiz ya. konuşmak yasakmışçasına (evet yasakmışçasına, fıstıkçışahap). kimse konuşmuyo. biz bindiğimizde hayvancasına şakalar gülmeler falan utanıyoruz sonra. bak taksim-4levent metrosu öyle değil. yeni metro olduğu için mi acaba. çözemedim ben onu.

*fıstıkçışahap ne kadar tırt bir kelimedir ya. hayır yani sessiz harfleri bir arada toplayalım diye g.tünden kelime uydurmuş resmen birisi. biz de yıllardır 'ohaaa nesüper laa' diye geziniyoruz. olmamış ya. fıstıkçı tamam çok güzel. e şahap ne. ne bileyim ben sevmiyorum.

*adım şahap olsaydı, biraz asosyal olabilirdim. emin değilim tam.

*ama adım erdoğdu olsaydı insan içine çıkamazdım. anne babamı falakaya yatırırdım bütün gün. erdoğdu ne lan. (var valla böyle insan. normal yürüyor falan, yoklamaya imza atıyor)

*evet size metrobüsün arkasını çizicem şimdi.
------------
l l l l__l<-----işte o koltuk.
.......__l
.......__l

ahan da valla çizdim. heh bu en arka sağ köşe. orada böyle sıra gecesi şark köşesine benzer bir yer var. işte köşe şeklinde. orada böyle en köşedeki koltukta oturan insanın ayaklarını koymaya yeri yok ya. çok üzülüyorum (allah kahretmesin bu kadar dandik bişeyi anlatmak için ne organizasyon yaptım be)

ne derdim varmış be metrobüsle. eheh haydi görüşürüz.

15 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Kıvanç Timi #3

Kıvanç Tatlıtuğ'un mükemmel oyunculuğundan bir kesit. Yorum yok.


7 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Marjinal Olma Kendin Ol

selamlar sevgili okurlar. naptınız haftasonu? güzel geçti mi? bu sorduğum sorulara cevap alamıyorum ya çohüzülüyorum. neyse saçmalamadan bu geceki konumuza dönelim (birden kendinizi abbas güçlü ile genç bakış'ta gibi hissettiniz di mi? abbas da ne pis bir isim ya. buradan ülkemdeki cefakar abbas'ları tenzih ediyorum) benim anlatmak istediğim bişey var (çok önemli bişey anlatıcakmışım gibi oldu ama tırt yani).

böyle görüyorum ne bilim ekşi sözlük'te olsun, başka yerlerde olsun böyle çok sevilen, çok övülen kişi ya da programları ölesiye eleştiriyorlar. ama yani sanki sadece eleştirmek, marjinal olmak adına yapılıyormuş gibi geliyor bana. mesela çok güzel hareketler bunlar bir ara hayvan gibi seviliyordu, izleniyordu. sonradan moda, çghb'ı ölesiye yermek oldu. ama acımasızca. '3 5 kendini komik sanan çocuk iğrenç esprililer yapıyorlar, başlarında da yılmaz kendini bi' bok sanıyo bla bla bla'. abi tamam ben sevmiyorum de, ama başkalarının çok sevdiği bişeyi bu kadar eleştirmek bana çok mantıklı gelmiyor.

aynı olay 'komedi dükkanı'nda da oldu mesela. ben şahsen delicesine gülüyorum tolga çevik'e. ama yok. herife beğendiremiyoruz. 'ı-ıh ben gülmüyorım buna, çok iğrenç, bayat, tırt.' lan salak sen ne yaptın ki bu adamı böyle eleştirme gücünü kendinde buluyosun. allahtan bu herifler cem yılmaz'a falan pek saramıyorlar. çünkü o zaman ciddiye alınmıycağını biliyor. cem yılmaz çünkü. ilah yani.

neyse bu da böyle bir eleştiri yazısı olmuş olsun. ekşi'de yazar oldum da tekrar biraz takılıyorum oralarda, bu 'sevmiyorum' adamcıklarını gördüm, ordan aklıma geldi. ya ssg'de tutturmuş littleiv nolur gel de yaz, sensiz olmuyo falan da filan. kırmadım çocuğu ben de napıyım yani. eheh hadi görüşmek üzere, iyi geceler.

10 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

wibiya widget