kısa kısa #3



*asker arkadaşı ile evlenen adam var. rahat! hazır ol! bacaaaak omza!

*alternatif öss birincisi diyaloğu

-evet hayri birinci oldun ne diyeceksin?
+karııııııııı

*başbakan rte o 'ananı da al git'i bana söyleseydi keşke. direk olarak 'ana bacı yapma lan' deyip, arkadama bakmadan giderdim. evet yapardım bunu.

*anneye özgü atkı bağlama şekli diye bişey var. açıklıyalım. öncelikle çocuğunun soğuktan etkilenmemesini isteyen bir annemiz vardır. ve onun küçücük miniminnacık çocuğu. atkı alınıp çocuğun burnundan başlayarak sarılır. böylece tüm nefes alma yolları tıkanmıştır. ardından şapka bere vs göz üstüne kadar indirilir. böylece sadece göz bölgesi açık bir evlat vardır karşımızda. bu şekilde sokağa salıverilen yavru insan çeşitli tehlikelerle karşılaşır. örneğin sağdan soldan gelen tehliklere karşı tamamen savunmasızdır. kafayı çevirmeside üstüste gelen hırka atkı palto manto gibi alet edevatla zorlaştırılmıştır. ama amaç soğuktan korunmak olduğu için gerisi teferruattır.

*aralarında asal sayıları kıskanıyorum. bizi de aranıza alın lan.

*hayattaki en büyük gerilimlerden birisi test sınavlarında arka arkaya 4 kez aynı şıkkın gelmesidir. yok bundan büyük gerilim.

*güzel türkçemde as kıza yatmak diye bir deyim var. iskambil ile ilintili. evet yanlış duymadınız ilinti.

*ingilizce'de asshole dye bir kelime var. aşağılık herif anlamında. ama bence fonetiği bakımından direk eşşoğlusu diye çevirilebilir. fonetik dedim diye bir ürperme geldi di mi?

6 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Türkler

ne ki bu diyeceksiniz. anlatıyorum hemen. sanıyorum sadece türk'lerin naifliğine ait bir olay bahsedeceğim. çayı biten misafir başka istemiyorum manasında, çay kaşığını ince bellinin üzerine
koyar. böylece daha doldurma demeyi kibarca gerçekleştirmiş olur. çok şık bir hareket bence. ayrıntı ama güzel işte.

5 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

kısa kısa #2

ilk kısa kısanın formatı daha farklıydı. karışık gidicek işte. patron benim olm istediğimi yaparım ehe. neyse başlıyoruz

*dünya lost'taki bebek aaron'un kafası kadar büyük değil dostlar, küçücük. tanıdıklarla hiç beklenmeyen yerlerde karşılaşabiliyorsunuz.

*acun bey kutumu siz açar mısınız ne pis bir tekliftir yarappim.

*gençliğimizde 'adam geçmeden gol olmaz' diye bir kural vardı. küçüktü dünyalarımız...(oh yes tuna kiremitçi tandansı)

*bülent ülgen: sevgili adnan yerli kaleci mi yabancı kaleci mi?
adnan aybaba: hiçbiri!

süpersin adnan..

*adrenalin lima!

*ananı da al git diyen başbakan o lafı bana söylediğinde 'ana bacı yapma lan!' demeyi her şeyden çok isterdim.

*e büyük korkularımdan birisi akbilin boşken basınca çıkardığı ses. tırsıtıyor.

*albert einstein, dilini çıkararak poz vermiş feci zeki bir abimiz. şimdi saygım sonsuz kendisine büyük adammış. ama o dil ne be abi. yakışıyor mu hiç albert. böyle bir çocuksu tavırlar bir çılgınım havaları. bilmiyorum ama hiç yakıştıramadım. atom bombasıyla enerjiyle oynayan adamsın ya!

*graham bell, telefon faturası vermeyip, telefonla konuşan tek insan. beleşçi.

*ilkokul fişlerindeki ali. gel abi artık nolur. gelemedin yıllardır.

*ali larter'de erkek ismine sahip bülent ersoy'da. ama işte izafiyet böyle bir şey. biri taş, diğeri elyın.

yetti bu seferlik.

2 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Kısa Kısa

staj, öğrencilerin fabrikalarda boş zaman geçirmesi için düzenlenen bir organizasyondur. staj yapan öğrenciye stajyer denir. stajyerin görevleri belge getir götürü yapmak, çay kahve servisi yapmak, boş oturmak ve fabrika mühendislerinin yanında amaçsızca durmaktır.

mühendis, okulda 4 yıl boyunca sınavdan önceki gece ders notlarını ezberleyip, sınavda yazarak ders geçen öğrencinin mezun olmuş haline denir. mühendisler okul bitince büyük bir çoğunluğu erkek olduğundan askere giderler.

askere gitmemek için gidilen yere açıköğretim denir. açıköğretim okula gitmeden diploma alınabilen yerdir. oldukça ilginç. sınavları için bir (1) gün çalşmak yeterlidir.

sınav, hocaların öğrencilerin anlattıklarını anlayıp anlamadığını ölçtüğü şeye denir. klasik ve çoktan seçmeli(test) olarak ikiye ayrılır. sınavın test olduğunu duyan öğrenci bilinçsizce sevinir. 3 yanlışın 1 doğruyu götürdüğünü öğrenince üzülür. anlık duygusal hezeyanlar yaşar öğrenci. test sınavına sevinilmesinin sebebi kopya umududur.

kopya, öğrencilerin haksızlıkla sınav geçmesi için gereken araçtır (littleiv sosyal mesaj veriyor). pek çok türü vardır. duvardan kopya, kağıttan kopya, arkadaştan kopya gibi. arkadaştan kopya çekmek daha risksizdir. çünkü kanıt yoktur. '3 ne olm 3 ne', 'kağıdını açsana', 'az sağa kaysana lan göremiyorum' şeklinde tezahür eder. öğretmenin buna tepkisi 'kendi aranızda konuşmayın'dır.

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Muavinsiz Şöförün Dramı

çok fena. toplu taşımanın neferlerinden otobüslerde geçen yürek burkan bir hikaye. yani hikaye değil de genel bir olay. tek bir hikaye değil yani. pek çok kez olmuştur (gittikçe sıçmak).

genelde otobüslerde bir şöför bir de muavin (ki amacı yolculara hizmet etmek değil onlardan para almak karşılığında 'sağlı sollu ilerleyelim' demektir) bulunmaktadır. bu ikili süper anlaşırlar. kah sadece ikisinin anlaşabileceği diyaloglar oluştururlar, kah başka arabalara küfür etmek için birbirlerini gaza getirirler. batman ile robin gibidir adeta. şöför batman'dir ama. muavin biraz daha robin gibi, daha ezik. (kimi robin'lerin şöförü ezmek istediğini açıkça görebiliyoruz)

bazı otobüslerde ise mesela 41at (ki bu araç davutpaşadan kalkıp yol sırasında nerede trafik yoğunsa oraları güzergah belleyip taa ayazağa'ya kadar gitmektedir, 1 buçuk saatlik yol yani) muavin yoktur.

yani o saatler süren yolda bir başına tüm zorluklara göğüs germesi gereken bir şöför bulunur. ben bu ıssız şöförleri görünce çok üzülüyorum, içim parçalanıyor. hemen otobüse binip 'beyler arkası müsait, sağlı sollu ilerleyelim, bak abi boş ortası, heh bıyıklı abim, piuuuu kime diyorum' diyesim geliyor. buradan iett'ye konuyla ilgili seslenmek istiyorum:

'abi sizin açılımızın harbiden ineklik etme taksi tut'mu ya?'

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Dalya !


evet tamı tamına 100 post olmuş sevgili okurlar. tam 100! dile kolay. şubat başında başlayan bu maceralı serüven ağustos ayının sonuna geldiğimiz bu günlerde 100. post ile kilometretaşlarından birini geride bırakmış olacak.

büyük bir heyecan ile başlayan blog serüveni kimi zamanlarda gaz ile yazarak kimi zamanlarda blogun yüzüne bakmayarak geçti. zor zamanlar da yaşandı güzel günler de oldu. (sanki son yazı, niye bu kadar romantik oldu lan!) kah postlara yorum gelmedi kah oy bile verilmedi. bazen de 8 10 oy alındığını günde 20 30 ziyaretçi geldiğini görünce içim içime sığmadı. pek çok kişiden yardım aldım. gerek blogun oluşturulmasında gerek takip ettiklerini belirtmeleri ile olsun, desteklerini esirgemeyen herkese çok teşekkür ediyim bu vesileyle. izleyici sayısı arttı, izlediğim bloglar çoğaldı. paylaştık, eğlendik, güldük.

şimdilerde yeni bir blogda daha fazla seyircinin karşısına çıkıcam. hani paf takımda hazırlanırsın senelerce de sonra a takım ile derbiye çıkarsın. onun gibi hissediyorum. ha bu ilk göz ağrım bloguma hiç mi hiç yansımıycak tabii ki. yazmaya son hız devam edeceğim. yazıma burda son verirken birkaç kişiye teşekkür etmek istiyorum.

-first of all, thank you for my mom. ehehe şaka lan. hemen ne oscar almış triplerine giriyim. 'gözlerini bozucaksın kalk şunun başından be oğlum' diyen anneme

-'derslerine çalış'tan başka laf bilmeyen babama,

-abi 3 kişi okuyo manyak mısın diye bilimum arkadaşıma

-yorumlarını eksik etmeyen, blog aleminin sevilen sayılan insanları olan okuyucularıma

-bu yolda sürekli bana destek olan sevgilime binlerce kez teşekkür ederim. nice 100'lere..

5 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Oradaydım

ha diyeceksiniz ki nerde kaldın b'olum. doğum günüm vardı istanbul semalarına kaçtım 2-3 gün. şimdi doğum günü hediyeler partiler aman aman bloga yazıcak bir fırsatım olmadı. yakında yine eski tempoya dönüce, birbirinden güzel yazılarım hazır bile. beğenilerinize sunucam 'nasıl olmuş, hmm, peki ya bu?' diye. bu arada 99. post bu. 100. post için özel bişey yapsam mı acaba, havai-fişekler falan. bakalım.

ha inceden yeni blog olaylarına giriyorum. malıngözü blogunun yazarı rec toa'nın fikir babalığını yaptığı yeni blog geçen hafta'da bana da bir yazarlık yeri ayrılmış durumda. çok pis heyecanlıyım. daha fazla kişiye hitap edicem yani. bu da güzel bişey. belki ordan görenler bu bloga da uğrarlar falan. hoş şeyler olabilir. neyse kaçayım ben inceden. görüşmek üzere tekrardan.

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

huuuuuu


46 yıldır böyle şiir yazdığını düşünsenize. bayıldım.

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

atilla taş taklidi yaparak sınıfı eğlendirmek

hayatımın en ilginç anılarından biridir. ilkokul 5. sınıfa tayin dolayısıyla başka bir ilçede başladım. farklı okul, tanınmayan arkadaşlar, kendini kabul ettirme çabası. bazı şeyler kafanda canlandı di mi? yaa yaa düşün yaşadığım tramvatik durumu.

ilkokul zamanlarında bazı derslerin sonlarında konu bitmişse hoca sınıfı serbest bırakırdı. fıkralar, şarkılar, bilmeceler, deve-cüce oynamalar falan gırla. ben bu ahval ve şerait içinde o dönemin çılgın popçusu, ergen idolü the hamçökelek atilla taş'ı seviyordum (bunu açıklayarak zaten bir elin parmaklarını geçmeyen okuyucu kitlemi tamamen kaybetmeyi göze aldım)

evet atilla taş. hani o hamçökelek adlı efsane şarkı eşliğinde ilginç danslar eden adam. napabilirdim sevgili dostlarım. bir tarkan kadar kıvrak ve yakışıklı ya da ne biliyim bir ricky martin kadar seksi değildim. zira yaş 12 ne seksiliği dediğinizi duyar gibiyim. fazla seçme şansım yoktu.

yine serbest bırakılmış bir ders sonunda 'hocam ben taklit yapıcam' deme gafletinde bulundum. ama birden yani. hiç düşünmeden. 2 kızdan su şişesi alıp tahtaya doğru kendimden emin adımlarla yürüdüm. atilla taş klibini bilenler için söylüyorum, 'ati'(o kadar samimiyiz ki) hamçökelek klibinde ellerinde afrikalıların yerel çalgılarından olan içi taş dolu sert sallangaçları sallamaktadı ve ben 12 yaşın getirmiş olduğu parlak zeka ile su şişelerini o çalgılara benzetmiştim. heyecan had safhadaydı. tahtaya ellerimde iki su şişesi ile çıkmıştım. 50 kişilik ilk seyirci grubum gözlerini bana dikmişlerdi.

birden su şişelerini sallayarak 'hamçökelek bana yaptı kelek lov boğazına dursun hamçökelek' diyerek eserimi seslendirmeye başladım. karşımdaki gözler şaşkınlıkla açılmıştı. ben istifimi bozmadan şarkıma devam ettim. şaşkınlıkla açılan gözler yerini gülümseyen yüzlere bırakmıştı. yüzler güldükçe ben coştum. coştukça su şişelerini daha bir şevkle salladım. sınıf alkışla tempo tutmaya başlamıştı. kimse beni tutamazdı artık. şarkımı bitirdim, sınıfta bir saniyelik bir sessizlik oldu. ardından çılgınca bir alkış koptu. ben gülüyordum, hoca gülüyordu, sınıf mutluydu. daha ne isteyebilirdim ki. kabul edilmiştim.

6 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

hocanın sınıfta şaka anlatması gerginliği


hepimiz öğrenci olduk hepimiz aynı sıralardan geçtik. noluyo lan ben hala öğrenciyim. öğretmen modu yaptım birden.

genelde biliyoruz ki öğretmenler ciddi insanlardır. tabii onlar da haklı. 2 yudum espri yapan, öğrenciye yakın davranan hocaya hemen enseye şaplak g.te parmak takılan öğrenci kaynıyor okullar. hak veriyorum ciddi olmalarında ama onlar da insan, bazen sınıfta şaka yapmak, espri patlatmak istiyorlar.

işte o anlarda sınıfta ağır gerginlik oluşuyor. hoca esprisini yapıyor kendi meşrebince. yani hepimiz 35-45 olsak kopucaz belki, ama devir değiştiği için espri anlayışı da değişiyor. ona komik gelen bize saçma geliyor.

hoca esprisini yapıyor sonra sınıfta 2 saniyelik sessizlik oluyor. ayıp olmasın diye ehe mehe yapan 2 kişi oluyor. arada terbiyesizin biri dalga geçmek amaçlı yüksek sesli 'ahahaha' diye gülüyor. sonra herkes ona gülüyor. iğrenç bir ortam yani. okula başlıycak birine okutsan bu yazıyı okula gitmekten vazgeçer. gerçi okula başlıycak biri nasıl okuyacak bu yazıyı onu tam şeyapamadım.

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

FarmVille

son dönem facebook modası. herkes mi oynar bir oyunu arkadaş ya. vallahi sinir oluyorum. yazmıyım yazmıyım dedim ama son olarak lisedeki matematik öğretmenimin oynadığını da görünce dayanamadım. hay sizin koyununuza ya!

2 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

okulun son gününe kıyafet dilemması



dilemma tabi ya ne olacağıdı?

dediğim olay ilkokulda, ortaokulda, lisede. hangimiz yaşamadık anasını satıyım. okulun son günü, okul kıyafetiyle mi yoksa serbest kıyafetle mi gelinicek?

genelde serbest kıyafetle gidilirdi ama yaklaşık 5 saniyede yayılabilen bir dedikodu ile 'serbest gelenler okula alınmıycak, karne de vermiycekler' korku yaşanırdı. aman sabahlar olmasın. bu yaşanan heyecan dalgası meksika dalgasını 8 'e katlar söyliyim.

eğer herkes serbest gelmiş ve siz okul kıyafetiyle gelmişseniz büyük rezillik, büyük utanç yaşanır. tam tersinde de dalga geçmek büyük zevk yaşatır ama en kötüsünü ben yaşadım. sanırım ilkokul 3. 23 nisanda herkes normal giyinmişken (ki pek çok minik gelin ve askerin ülkede görülmesi bu tarihlere rastlar) ben önlükle gitmiştim lan! ahahaha büyük rezalet. gerçi yaş 10 olduğu için pek sorun olmadı.

2 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

galatasaray kayseri


elano gavura vurulmıycak bir şekilde topa vuruyordu



galatasaray yine 4 tane atarak kazandı. çok güzel top oynuyor. bu maçı yazmak istedim dayanamadım. bu sezon bizim maçlar bitsin istemiyorum. o kadar zevk veriyor ki takım, sürekli oynayalım anasını satıyım.. o diil de elano naaptın lan sen. topa vurulur mu öyle.
rijkaard maça 4 ayakla çıkıyordugalatasaray'lı futbolcular 'eller havaya'ya gelmiş gibiydi
baroş yerçekimine karşı koymakta pek bir ustaydı




2 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

denize sliple girme cesareti

fotoğraf için binlerce kez özür dilerim ehehe

bende yok, olandan da inceden tırsarım. ha eskiden öyleymiş hep slip mayo falan ama artık devir değişti. uzun şort mayolar giyiliyor. hatta gün geçtikçe uzuyor mayo boyları. ama bu uzun mayolu adamlar arasında birkaç tanesi slip giyince garip oluyor. görüntü çirkin bir kere. yani inceden bir mesaj gönderme çabası seziyorum. bir de hiç gariplik yokmuş gibi gerine gerine geziyorlar. ben olsan utanırım lan. hep kuma yatarım ne biliyim. hayır bir çekincem yok ahahah ama yine de anamız bacımız var lan sahilde. ha denizde öyle rahat ediyorum diyorsan benim gibi yap. içine slip giy üstüne şortu çek. en güzeli. bu arada tüm özelimi sizinle paylaştım bak değerinizi bilin. ama yine de kötü görüntü bence. yasaklanmalı ya da herkes tekrar slipe dönmeli. yiğit meydan hesabı.

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

saçma korkularım #4

kürsüden hoca düşmesi

üniversitede her ders sonunda 'oh şükürler olsun ki bu derste de kürsüden hoca düşmedi .'diyen biri var mıdır sorarım size? aha ben varım işte. biliyorsunuz üniversite sınıfları (lisede okuyan okuyucularım buraları dikkatli dinlesin, adeta bir trt2'deki amcanın verdiği bilgiler kadar değerli bilgiler var bu satırlarda) -ki bunların büyük olanlarına anfi, amphi, ampfi amaaan neyse, denmektedir- oldukça büyük olmakta. herkes görebilsin diye de tahtaları yerden oldukça yüksek yerelere koymaktalar. mini mini doçentlerimiz, profesörlerimiz rahatça yazabilsinler diye kara tahta önüne tahtadan oluşan bir kürsü koyuyorlar. işte benim korkum hocaların buradan düşmesidir.

şimdi diyeceksiniz ki 'ya koca koca adamlar niye düşsün kürsüden'. öyle değil işte. gördüm de konuşuyorum di mi? bir hocamız var kendisi 85 küsur yaşında (yani 85.3, 85.6 falan) (esprine sıçıyım). tahtanın sağ üst köşesini silmeye çalışırken kürsü yetmedi oraya, adam yuvarlana yuvarlana indi aşağı. allahtan ölmedi de şahit falan yazarlar valla.işte bu olayı gördükten sonra bende ağır fobi oluştu. hocalar kenara geldiğinde 'aman hocaaaam' diyerek tahtaya atlıyorum. (sonu yalan :) )

3 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

bir stajyer'in günlüğü

sevgili günlük. bugün stajımın 3.günü. sabah saat 6'da kalktım. deli gibi uykusuzum. serviste yarı uyur yarı uyanık vaziyetteydim hep. sonra ofise geldim. saat daha 8.30 yemeğe 3.5 saat var. ama ben şimdiden sıkıldım. öğleden sonra kaçmayı planlıyorum.

nese ofise temizlikçi gelince ayak altında dolaşmamak için dışarı çıkıp geziyim dedim. ağaç altında gölgedeki banklarıdan birini aradım. ama pek bulamadım. bulduğum bankın yanında stajı kabul eden insan kaynakları görevlisi hatun vardı. 'staja 2 gün gelirsin, fazlası olunca stajerleri ağaç altından topluyoruz.' demişti. fakat ben 'haha..ben onlardan değilim daha uzun süre yapmak istiyorum.' demiştim. utandım. oradan da uzaklaştım.

şimdi bu satırları bir ağaç altından yazıyorum. gayet serin ve ferah bir yer. bir yarım saat sonra ofise gidip orda boş oturmayı planlıyorum. yemekler güzel olmasa 1 dk durmam burda. ama açık büfe salata bar var lan!

4 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

yarısı mavi yarısı kırmızı kalem

aha futrafını buldum lan .ilkokul çağının vazgeçilmez objelerinden biriydi. ya da subjelerinden biri de olabilir tam subjektif olamadım konuda (sıçmak, sıvamak, daha çok sıvamak).

bi tarafı mavi bi tarafı kırmızıydı. büyük bir hevesle alınıp daha sonra ne kadar saçma bi alet olduğunu karar verilmiştir pek çok kişi tarafından. mavi tarafı normal kurşun kalem olsaydı deli olurdu yanlız. tek kalemde hem kırmızı hem kurşun, çevir çevir yaz. aha süper fikir buldum, kırdım parayı. yanlız tanımam sizi söliyim. sonra yok 'littleiv ben hep oy verdim hep yorum yaptım görsene bizi.' falan olmasın. böyle de ağır satıcıyım.

4 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Halay Kopması

hanginizin içini burkmadı ki halay kopması. onulmaz yaralar açmadı mı yüreğinizin derin yerlerinde. ehehe amma abarttım lan ama ben yine de biraz üzülüyorum bu olaya. şimdi düğünde gelin damat çıkıp dans ettikten sonra takı ve slow şarkılar kısmı bittikten sonra gelir halay ritüeli. aman aman. normalde masalarında oturan sessiz sakin insanlar halay müziğini duymaya başlayınca birden geyik görmüş sırtlana dönerler (benzetmeye gel). yavaş yavaş halaya katılıp hızlanmaya başlanır. bir süre sonra gaz şarkıcı insanının da coşmasıyla halay saatte 100 km'ye ulaşır. işte bu andan sonra doğal seleksiyon başlar ve halayın hızına ayak uyduramayan insanlar halayı bırakmaya başlar. ve öyle bir an gelir ki mesela son kalan 10 kişilik halayın tam ortasındaki 3 kişi bırakır halayı. iki tarafta 3'erli 4'erli iki grup kalmış olur. işte biz buna halay kopması diyoruz ya da bilmiyorum belki de sadece ben diyorumdur. sonuçta kötü bişey hüzün veriyor insana. o yüzden düğünlere katılan ahali sizden tek dileğim düğünlerden önce lütfen yeterli kondüsyonu depolayalım. halaylar kopmasın çılgınca devam etsin.

2 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Günün Sözü

'aşk her vedalaşmada son kez görüşüyormuşçasına ağlamaktır.'

littleiv

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Hüseyin


kendisi insan değildir. ayrıca bence diskalifiye edimeliydi. çünkü 100 metre yarışında uçmak yasak!

2 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Crayon Physics Deluxe



oldukça sayko bir oyuna sardım dünden itibaren sevgilimle. adı Crayon Physics Deluxe. olay şu fiziksel bir takım alet edevat kullanarak kırmızı bir topu istenilen yerdeki yıldıza taşımaya çalışıyorsunuz. moment, ağırlık kuvveti, eğim, hız, ivme ne ararsan var oyun içinde. hepsinden de kullanmak lazım. kah köprü kurarak kah zincir koyarak, kah roket ateşleyerek yıldıza ulaşmaya çalışıyoruz. tam olarak deli işi. tavisye ederim çok pis sarıyo. fotoğrafta bir örnek gözükmekte. baya zor bi bölümdü bu. ama geçiliyo sonunda.

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Aykut Oray


Bizimkilerin katil'i aykut oray vefat etmiş. üzüldüm cidden. sevdiğim bir oyuncuydu. allah rahmet eylesin.

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Yeni Stil

yeni şekil yaptım bloga. bakalım beğenicek misiniz?

4 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Günün Sözü

''Reina'da sallanmayan müşteri olmaktansa anatolia internet ve play station salonunda kral müşteri olmayı yeğlerim.''

littleiv

4 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Pardon yanlış anlama ama 1 milyonun var mı?


genelde taksim otobüs duraklarının orda karşımıza çıkan tiplerin sorduğu sorudur bu. görsel aradım ama ne yazmam gerektiğini bulamadım.

olm emo desem tam emo değiller, tiki desem hiç değiller, homeless desem bir homlısa göre artis kaçıyorlar. artis homeless yazınca google senle dalga geçiyo. bilemedim ne yapmam gerektiğini.

-pardon yanlış anlama ama 1 milyonun var mı?
+neyini yanlış anlıycam usta, 1 milyon istiyosun.
-ya tamam da yanlış anlama dilenci değilim
+e para dileniyosun ama
-tamam da yanlış anlama
+seni bi yanlış anlarım bi daha kimse doğru anlayamaz. çıldırtmayın ulan beni. allahın manyakları.

******

-pardon yanlış anlama ama bir milyonun var mı?
+ohoo ytl'ye geçtik, 1 liran var mı diceksin

******

üstteki diyaloglardan en az birini gerçekleştirmek istiyorum delicesine. allahın manyakları. yanlış anlama diyo bi de. neyini yanlış anlıyım olm. 1 lira istiyosun işte. tribin kime.

4 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Naber

öyle bi selam verip kaçıyım dedim. istanbul çok sıcak lan. 490 derece falan galiba. gelmeyin istanbula. hiç gerek yok. bak bende kaçıcam birazdan. otbüsüm var 2 buçukta. biri bana beddua etmek istiyosa otobüsün kliması bozulur inşallah diyebilir. ama yapmayın. üzülürüm, küserim.

3 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

End Of The Line


Ve sonunda tatil de biter..

evet sevgili littleiv okuyucuları (burada gerçekten yaklaşık 3 kişiye seslendiğimi düşünüyorum, neyse) son zamanlarda oldukça aktif olarak blogda yazılar yayınlamaktaydım. ama eve gidince nedense bu olay kayboluyor. sanıyorum yine böyle olucak. bilemedim zaten okunmuyo da olabilir. (sürekli okunmuyorum diyerek ağlayan bir blog yazarından tiksiniyoruz dii mii? -eveeeet) bakalım staj mtaj değişik işlere giricem. hayırlısı hep. haydin görüşürüz

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Çıplak DJ'lik


Anlayamadığım bir olay. hayır niye dj'lik. yani madem soyunmuşsun. olayın çıplaklık üzerinden prim yapmak. vücudunu sergileyerek para kazanıyorsun (tutun küfredicem) neden dj'lik. git dansçılık yap, ne biliim striptizcilik yap (zor kelimeymiş ilk kez yazıyorum), lap dancer'lık yap. ama dj'lik yapma. kimse senin ordan winamptan play'a bastığın şarkıya ilgilenmiyor. ben eminim. gelen adamlar ön saflarda yer tutup senin fotoğrafını çekerek ileride çekecekleri şeylere malzeme hazırlıyorlar.

bir de kulaklık takmış sanki dj'lik ile ilgili bişeyler yapıyolar. sinirlendim bak ha. hıncal uluçvari bir yazı oldu bu farkettim. ama olmaz. dj'lere ayıp. misal bir hüseyin karadayı'ya (google'a dj yazınca karşıma ilk çıkan akadaş) haksızlıktır bu. adam okulunu okumuş (niğde dj'lik meslek yüksekokulu) sen gelmiş vücudunun bazı bölgelerini açarak (2 adet) prim yapıyorsun. olmaz ayıptır.

4 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Canımsın


blogu takip eden çok sevgili bir dostum var. kendisini tanımıyorum. yorum falan da yapmıyor. ama eksiksiz sektirmeden her posta 1 yıldız'ı yapıştırıyor. nasıl hoşuma gidiyor var ya. takip edildiğimi görünce içimi tarifsiz bir sevinç kaplıyor. o 1 yıldız'ı verdikçe yeni yazı yazasım geliyor. beni bloga bağlayan nadir şeylerden biri. seviyorum seni '1 yıldız!. canımsın.

(bu arada yazının başlığındaki kelime ile yazıyı bitirme tribine hastayım, mütemadiyen yapıyorum bunu, canıma can kanıma kan katıyor)

0 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Z.T.

Yeni bir yazar kattık kadroya. kattık dediğim ben kattım, çünkü tek başıma yazıyordum. ama artık 2 kişi olduk. kah edebi kah komedi kah duygusal yazılarıyla aramızda olucak. ilk yazısına da şuradan ulaşabiliyorsunuz. ---> dewey bir kediseverden başka bir giriş yazısı beklemek saçma olurdu zaten :)

1 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

DEWEY


"Dünyanın kalbine dokunan kütüphane kedisi"
Evet... Bambaşka bir ülkede sadece hayat hikayesini okuduğunuzda bile insanı kendisine bağlayabilen bir kedi bu.
Sarı tüyleri ve sevimli karakteri ile içinizi ısıtıyor satırları okurken.
Dewey'in özyaşam öyküsüyle birlikte onun sahibi ve kitabın yazarı olan Vıckı MYRON'un da hayatı kaleme alınıyor.
Zor bir hayatı olan Vicky bir kış günü çalıştığı kütüphanenin iade kutusunda minicik sarı bir kedi buluyor, hayatında yeni bir sayfa açıldığını farketmeden.
Onu içeri alıp banyo yaptırması ile birlikte tam 19 yıl sürecek sıcacık bir hikaye başlıyor.
Küçücük bir kasabanın kütüphanesinde yaşayan bu tatlı sarmanın nasıl tüm dünyada ünlü olduğunu anlatıyor kitap.
Sonu ise gerçekten çok acıklı. Gecenin bir yarısı hıçkırıklara boğularak ağlamaya sebep olabiliyor. Evinde hayvan dostu olanlar için ise bambaşka bir yer tutacağını düşünüyorum.
İlgilenenler için de bir web sitesi hazırlamışlar: http://www.deweyreadmorebooks.com/

gönderen: Z.T.

2 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Sivrisinek ve füniküler

sorum size sivrisinekler. niye adam gibi sokup gitmiyorsunuz? ha niye? git baba sok ayağımdan, çek kanı falan komple. olayın ne oğlum. niye kulağımın çevresinde vızlayıp beni çıldırtıyosun. ha? manyak mısın sen? bak sinirlendim. hayor yazın genelde insanlar çıplağa yakın yatıyorlar. bacak baldır komple açıkta. niye kulak çevresi. çözemiyorum sizi sivriler.

füniküler. adı yeter. ama o metro içindeki ablada bilmiyor adını. finipiler diyor. daha ona öğretememişsiniz. biz bi de binicez ona. abi adını doğru telaffuz edemediğim şeye niye biniyim ki ben? binmem. güvenemem en başta. işte bu yüzden fünikülere inceden soğuk yaklaşıyorum. bak metro, metrobüs öyle değil anlaşılır, net. ama füniküler çirkin füniküler kaka füniküler pis.

1 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

Karanlık

Şu an çok karanlık bir yerdeyim. etrafımda bir sürü tehlike olabilir. ya da olmayadabilir bilmiyorum. ama karanlığın verdiği korku hiçbir şeyde yok. çünkü karanlık bilinmez, çünkü karanlık meçhul. halbuki normal görüşte her türlü tehlike daha kontrol altına alınabilir. ne biliyim, gündüz karşınıza çıkan bir yılandan kaçabilirsiniz. ya da karşıdan gelen bir silahlı manyaktan daha kolay kaçabilirsiniz. ama gece ve karanlıkta bu imkansız. işte bu yüzden karanlıktan korkulur, en azından ben inceden tırsıyorum karanlıktan. sırf bunu için bana 'ehe mehe çocuk lan bu' diyenler olabilir. sallamıyorum. çünkü karanlık tehlikeli. ne olacağını kestiremiyorsunuz. her türlü tehlike normalden kat be kat daha tehlikeli. gündüz üstüne basmıycaınız akrep gece ayağınıza girebilir. ve ölebilirsiniz.

geceyi sevmiyorum!

1 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat

wibiya widget