Vapur



beşiktaş'tan kadıköy'e gidicektim. vapura ilk kez binecek olmanın vermiş olduğu heyecan ve ocakta deli gibi yakan güneş, yeni giymiş olduğum pembe tişörtün terlemesine sebep oluyordu. saat 2'yi 18 falan geçiyordu iskeleye geldiğimde. iskele üzerine bir durak vardır. daha önceleri orada beklerken iskeleye koşan insanlara bakıp 'bu ne lan, niye koşuyo bu insanlar?' diye çokça düşünmüşümdür. meğerse çeyrek kala ve çeyrek geçelerde kalkıyormuş vapur. bunu yarım saat beklediğim o kullanışsız bekleme salonunda idrak edebilmiştim. meğerse insanlar benim gibi yarım saat beklememek için koşuyolarmış, öğrenmiş oldum.

duvarlara yerleştirilen lcd'lerde televizyonlarda gösterilmeyen reklamlar vardı. evet bazı reklamlar vardır ki sadece metro ya da bu gibi yerlerde gösterilir. sadece metroya binen bir kitleye hitap eden reklam ürününün olması ne kadar saçmaysa, o reklamların sadece bu gibi yerlerde gösterilmesi o kadar saçmadır. mesela benim izlediğimde beyaz vergi vermemiz konudunda bize çeşitli telkinlerde bulunuyordu. alakasız insanların alakasız konularda yaptığı yorumlara hiç bir zaman itibar göstermemişimdir. bir erman toroğlunun kaza sigortası reklamında oynaması ya da beyazın vergi reklamında oynaması saçma gelmiştir bana. konumuza dönelim.

cep telefonumla oynarken birden insanların kapıya doğru yoğunlaştığını farketmemle sebepsiz şekilde ben de kalabalığa karıştım. meğerse vapurda güzel yerlere oturmak için yapılıyormuş bu. üzülmedim desem yalan olur zira bekleme salonuna ilk gelen 2 3 kişiden biriydim. hakkımın gasp edildiğini düşündüğümden gıdım gıdım ön saflara doğru yol aldım. bu konuda oldukça becerikliyimdir. çaktırmadan sanki önde yakın arkadaşım varmış kararlılığında 'pardon öhmm pardon' diyerek ön tarafa geçiyordum. orda biri 'şş bilader nereye' dese verebileceğim hiç bir cevabım yoktu. neyse vapur yanaştı. koşar adımlarla ilerlemeye başladım. vapura binmek için 2 yol vardı. ya bu kadar büyük bir tesis yapılmasına rağmen vapura binmek için kullanılan ilkel tahta. ya da çok önemli işlerim varmış gibi davranıp lastiklerin üzerinden atlamak. aceleci olmamama karşın atletikliğimi göstermek adına sağlam bir adım alarak vapura doğru bir atlayış gerçekleştirdim. vapura atlayıp ayak basınca kendimi 8 altın madalya kazanmış phelps gibi hissettim. omuzlarım bile bir kaç santim genişlemiş olabilir emin değilim.

en güzel yere geçmek için 'yoğun olan yer iyidir' desturuyla en kalabalık yere doğru ilerledim. vapurun arkada tarafıydı. havanın güzel olmasından dolayı insanlar doluşmuştu buraya. martılara simit atmak isteyen de bir tayfa vardı. ben hem boş bir yer hem de güzel ve tabii ki yalnız bir kızın karşısına oturmak amacıyla çok kriterli bir yer arama yarışına girmiştim. ama ne yazık ki böyle bir yer yoktu. hayal kırıklığı yaşamanın verdiği melankoliyle anında telefonumda bu anlar için özel hazırladığım şarkı listesini devreye sokmalıydım. cebimden çıkardığım o kabloları çözülmesi imkansız gibi duran kulaklığı kullanmak için el becerimi konuşturmaya karar verdim. çok zordu. hep zordur. kulaklık hiçbir zaman düzgün kalmaz cepte. ama sonunda başardım ve kulağıma takıp telefonun tuşuna bastım ve şarkı kulaklarımda yankılandı...

'anlamazdıın anlamaaaazdın... kadere de inanmaaazdıın'

akabinde eeh yeter be sıktınız deyip metallica'yı açtım. bu daha iyiydi sanki.

fotoğraf: Cem Vedat Işık

4 yorum var. oy verme şeysi yok yorum için tıklat:

Adsız dedi ki...

ilk defa vapura biniyorsun , mayıs ayı,phelps 8 madalyayı çoktan almış üstelik ıssız adam da gösterimde. bunların hepsini bir timeline da görmek isterim...

littleiv dedi ki...

sanırım aylar konusunda bariz bir karışıklık oldu mayıs değil o ocak ocak. ama ocağın en sıcak günü böyle nasıl sıcak. uyarı için teşekkür

Adsız dedi ki...

Merhaba,
Vapurdan cektigim fotografi kullaniyorsunuz. Bana link verirseniz sevinirim.

littleiv dedi ki...

kusura bakmayın. google görsellerde görüp almıştım. isminizi belirttim, iyi günler dilerim.

wibiya widget